Uzm. Dr. Ali Gök

Psikiyatri önemli ama çok yeni bir tıp dalıdır. Başlıca ilgi alanı beyin ve beyinden kaynaklanan ruhsal hastalıklarıdır. Tercihimdeki en önemli etken Tıp Fakültesinde okurken ilgimi çeken beyin ve hastalıklarının bir bilim dalı olmasıydı. Daha sonraki süreç içinde öğrendim ve fark ettim ki, Psikiyatri günlük yaşamda akıl hastalığı, ruh hastalığı, sinirlilik halleri dışında; insan varlığını düşünsel olarak biçimlendiren, insanı insan yapan en önemli özelliğin psişik yönü ve işlevler olduğunu, bu işlevlerin etkilerini gözlemim hem bedensel hem dış koşulların ruh sağlığı üzerindeki etkilerini öğrenmek bu uzmanlık alanını tercih etmemde etkin oldu.

"''Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız.” Konfüçyüs Ne kadar doğru bir söz. Bence zorluk izafi bir durumdur. Bir işi severek yapıyorsanız, aslında siz sevdiğiniz bir şey yapıyorsunuz ve yorulmazsınız. Buna inanıyorum. Ben mesleğimi severek yapıyorum ve zorluk görmüyorum. Kimse de sevmediğim bir işi bana yaptıramaz."

İyi bir dinleyici olmak, merak etmek ve gözlem yeteneği, karşınızdaki insana saygı duymak.

"Hekim olarak özellikle Psikiyatrist olarak çalışırsanız, çok farklı yerlerde, değişik kültür ve değerde, renkli insanlarla, zaman zaman hiç düşünemeyeceğiniz aklınıza gelmeyen vakalarla, olaylarla ve insanlarla çok sık karşılaşırsınız. Yıllar önce ilk asistanlık günlerimdi, poliklinik yaparken bir kadın psikolojik şikayetleri nedeniyle gelmişti, çok net hatırlıyorum, hasta Kürtçe konuştuğu için eşiyle birlikte görüşme odasına aldım. Sorunlarını dinledikten sonra ilaç yazdım. Bir ay sonrada tekrar reçetesiyle birlikte kontrole gelmesini istedim. Bir ay sonra eşiyle birlikte, kontrole geldiğinde reçetedeki yazılar silinmiş, buruşmuş, ilaçlar okunmayacak durumdaydı. Bir ay içindeki gelişmeleri sordum. -Ne yaptın ki bu reçete böyle okunmaz bir durumda, nasıl kullandın ilaçları, diye sordum -Vala doktor bey, bunu bu reçeteyi demliğe koydum, kaynattım, bir ay boyunca sabah-öğle ve akşam suyunu içtim, dedi. Hiç beklemediğim bir cevaptı, Şaşırmıştım, tekrar tekrar sorma ihtiyacı hissettim .. -Ne yaptın, Sen bu reçeteyi mi kaynatıp suyunu mu içtin? -Evet dedi, Ne diyeceğimi bilemedim, şaşırmıştım üstelik yanında eşi de vardı. Adamda anlatılanları hem tercüme ediyordu, hemde onaylıyordu. kadını onaylıyordu. -Peki nasılsın, kendini nasıl hissediyorsun, iyi misin diye tekrar tekrar sordum -İyiyim, iyi geldi, kendimi iyi hissediyorum dedi, O günlerde birileri bana böyle bir hikaye anlatsa inanmazdım, abartıyorsun derdim. Evet ben böyle bir olay yaşadım. Henüz 3 aylık genç ve tecrübesiz psikiyatri asistanıyım. Şaşırmıştım. Nasıl böyle bir şey olabilir, kendi kendime soruyordum. Poliklinik bitince, klinik hocama gidip olayı anlattım. Hoca hafifce güldü, bu bir plasebo etkidir, hekimlik yaşamında böyle vakalarla sık karşılaşırsın. Sana ödev git plasebo etki nedir, araştır bu hafta seminer konusu yapalım demişti. Evet bu bir plasebo tedaviydi, hastam ilaçsız, yazdığım reçeteyi kaynatıp bir ay boyunca reçetenin suyunu içmişti ve iyileşmişti, hiçbir şikayetinin kalmadığını söylemiş ve iyileşmişti. Ve hastam vasıtasıyla yeni bir şey, yeni bir konu ve yeni bir bilgi öğrenmiştim. İnsan beyni kompleks bir yapıya sahiptir. Ama, beynimiz aynı zamanda manipüle edilmeye de müsait bir organdır. Eğer beyninizin kontrolü sizde olursa başka, kontrol başkasında olursa çok başka bir sahne ile karşılaşırsınız. rneğin, ilkel çağlarda hastalıkların doğa-üstü güçlere bağlandığı, animistik düşüncenin egemen olduğu zamanlarda eski insanlar hastalandıklarında doğru olmasa da kendilerine göre farklı tedavi yöntemleri geliştirmişlerdir. Büyücü hekimler, şamanlar çeşitli törenler, danslar, garip hareketler, ruhları saklayan eşyanın yok edilmesi, çılgınlık nöbetleri, trans durumları ile zararlı ruhları kovarak hastalıkları iyileştirmeye çalışıyorlardı. Ve bunu uyguladıklarında insanlar iyileştiklerine inanırlardı. Ve bir kısmı da belki iyileşmiştir. İşte Plasebo etki dediğimiz bu durumu yüzyıllar boyunca hekimler ya da şifacılar tarafından kullanılmıştır. Kişinin iyil