Anaokulu Seçimi

Yazar Elif GüneriPsikolog • 25 Eylül 2018 • Yorumlar:

Eğitim doğumdan itibaren ailede başlar, çocuklar 3 yaşına gelinceye kadar ailede aldığı eğitimi, kuralları, kazanımları bu yaşlardan sonra da anaokullarında devam ettirirler. Anaokulu, 3-6 yaş çocuklarının renkli dünyalarını, kendilerini toplumun belirli kurallarına uymak şartıyla evden sonra en özgür biçimde ifade edebildikleri yerlerdir. Anaokullarının başlıca amacı çocukları ilkokula hazırlamak olduğu gibi hem de çocukları öğrenmemeye, keşfetmeye, sorumluluk almaya, ‘’ben’’ yerine ‘’biz’’ demeye, içinde var olan yeteneklerini, yaratıcılıklarını ortaya çıkartmaya yardımcı olduğu yerlerdir. Çocuklar renkli dünyalarını en güzel oyun ile açığa çıkarırlar. Çocuk bu yerlerde yaşıtlarıyla ilişki içerisinde olur, grupça oyunlar oynarlar, sorumluluk alırlar, paylaşmayı, kendi haklarını korumayı ve başkalarının haklarına saygı göstermeyi, uzlaşmayı öğrenirler. Kendi ihtiyaçlarını kendileri görmeyi öğrenirler, yemek yeme, ayakkabılarını bağlama gibi sorumluluklar kazanırlar bu gibi etkinlikler gelişimlerine büyük oranda destek sağlar. Anaokulları çocuklar için bir uyarıcı nitelik taşır, çocuklar sınıf ve arkadaş ortamlarında kendilerini ifade etmek, anlatım gibi dil becerilerini büyük oranda geliştirirler.

Çocuklar anaokullarında dillerini daha doğru kullanım, renkler, şekiller, ikinci bir dil kazanımı, meslekler, ülkeler, bayraklar, resim, müzik gibi sanatsal ve bedensel faaliyetler, oyunlar içeren çeşitli etkinliklerle iç içe olurlar bu tür faaliyetler onların bedensel, bilişsel ve psikolojik gelişimine büyük oranda katkı sağlar.

Anaokulunun diğer bir niteliği, öğretmenin bu yaş çocuklarının ihtiyacını bilmesi, onların gelişim düzeylerini bilmesi, pedagojik formasyona sahip olması ve psikolojik rehberlik alabileceği bir danışman ile çocukların psikolojik ve gelişimsel sorunlarının erkenden fark edilebileceği ve çözüm getirilebileceği yerlerdir. Anaokuluna başlama yaşı genelde 3, 3-5 yaş civarındadır. Çocukların bu yaşlarda yavaş yavaş ebeveynlerinden ayrı kalmaya alışırlar, arkadaşlarıyla daha çok zaman geçirmeye başlarlar. Bazı çocuklar ise ebeveynlerinden ayrılmakta güçlük çekerler anaokulları bu tür çocukları topluma kazandırmaya ve yaşıtlarıyla sosyalleştirmeye destek olur.

Anaokullarının çocukları ilkokul eğitimine hazırladıkları gibi çocukların okul öncesi eğitime hazır olduğunu belirleyen belirli kriterler vardır, bu makalede: okul öncesi çocukların gelişimsel süreçleri ve bağlanma kuramı hakkında bilgi verilerek çocukların anaokuluna hazır olup olmadığı hakkında, bunun yanında doğru anaokulu seçimi için gerekli kriterler nelerdir bunlar hakkında bilgi verilecektir.
Anaokulu Seçerken Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Doğru öğretmen seçimi:

Birçok araştırma, eğitime ne kadar erken başlanılırsa daha sonraki akademik hayatta, sosyal hayatta ve topluma katkı konusunda daha girişken ve istekli olunacağını savunmaktadır. (Eser, 2010; Şahin, 2010; Tezcan, 2011, Kıldan, 2012). Bu yüzden bu yaşlardaki eğitim, eğitimin kalitesi büyük bir önem arz etmektedir. Yaşamın ilk yıllarının, kişilerin bilişsel, davranışsal ve duygusal gelişiminde belirleyici rol oynaması, okul öncesi eğitim öğretmenlerinin çocuklar üzerindeki etkisini ön plana çıkartmaktadır. Okul öncesi eğitim öğretmenlerinin niteliklerinin yüksek olması gerekmektedir. Bu denli önemli ve kritik bir dönemin sorumlulukları ancak yüksek nitelikli öğretmenler yerine getirilebilir (Gürkan, 2005). Bu konudaki en büyük görev aileden sonra okul öncesi öğretmenlerine düşmektedir. Okul öncesi öğretmenleri, tecrübeli, iyi iletişim kurabilen, çocuklarla birlikte oyun oynayan, onlarla şarkı söyleyen, onlarla empati kurabilen, şarkı söyleyebilen, onlara öğrettiği kadar onlarla birlikte öğrenebilen kişiler olmalıdır.

Okul öncesi öğretmenler çocukların ihtiyaçlarına gerektiği zaman doğru yanıtı vermeyi bilen kişidir. Çocuklar bu yaşlarda anne ve babalarından sonra en çok öğretmenleriyle zaman geçirdikleri için ebeveynlerinden sonra örnek alacağı ilk kişi öğretmenleridir bu yüzden okul öncesi öğretmenler çocuk gelişimine ve psikolojisine hakim ve onlara gerektiğinde çok yönlü destek sunan kişiler olmalıdır.

Okul öncesi öğretmen çocuklar ona sorular sorduğunda sıkılmadan cevap vermeli bunun yanında çocukların meraklarını daha da çok irdelemelidir onlarla deneyler yapmalı, onların sorumluluk almalarına katkı sağlamalı, diğer çocuklarla takım çalışmasında bulunmasına ve kritik düşünmelerine katkı sağlamalıdır. Öğretmenin sıcak ve güvenilir tavrı çocuk ile güvenli bir bağlantı kurarak çocuğun ilişkilerinde katkı sağlamalıdır. Çocuk öğretmeni ile güvenli bir ilişki içerisinde olursa diğer yetişkinlerle de daha rahat sosyalleşebilecektir.

Denetim ve Rehberlik:

Bütün kaliteli kurum ve kuruluşlar performanslarının değerlendirilmesine ihtiyaç duyarlar ve denetleme okulların başarısının ölçülmesinde kullanılan en yaygın yöntemdir. (Yavuz, 2010).

Denetim ve rehberlik eğitimdeki kaliteyi arttırmayı sağlayan en önemli dinamik etkenlerden birisidir. Ayrıca sınıf içindeki öğrenme ve öğretme etkinliklerinin yinelenmesinde önemli bir rolü vardır. Kurumlar kadar o kurumda çalışan öğretmenlerin de denetlenmesi hem de kendi performanslarını ölçmeleri için geri bildirime ihtiyaçları vardır. Bu konuda öğretmenler dışardan destek alarak daha fazla akademik ve pratik bilgiler kazanmalıdır.

Anaokullarında diğer bir önemli konu ise rehberliktir. Öğrencilerin herhangi bir sorununda ya da aile ve öğretmenlerin yardıma ihtiyaçları olduğu konularda bir psikolojik danışmana ihtiyaç duyarlar. Bu kişiler çocuk gelişimi ve psikolojisinden anlayan deneyimli uzmanlar olmalıdır. Anaokuluna giden çocuklarda saldırganlık, altını ıslatma, altına kaçırma, yeme bozuklukları gibi psikolojik rahatsızlıklar görülebilir bu gibi durumlarda en doğru şey bir uzmana başvurmaktır.

Çevre, Sınıf Ortamı, Açık Alan ve Çocuk Sayısı:

Loris Malaguzzi’ye göre ‘’Çevre üçüncü öğretmendir.’’

Steiner ise çevrenin öğrenmeye etkisini şu sözüyle açıklar: “Çocuk, ancak gelişimine uygun donatılmış bir öğrenme ortamında asıl potansiyeline ulaşabilir. Bu nedenle, erken yaşlarda uygun mekanların tasarlanmasında, duyuşsal çeşitliliğe önem veren bir tasarım anlayışının benimsenmesi gereklidir.” Bu yüzden çocuğun renkli dünyasını daha da çok uyaracak, çocuklar gibi maceracı, renkli ortamlar eğitime önemli derecede katkı sağlar. Çocukların fiziksel ve zihinsel yeteneklerini doğru bir potansiyelde kullanmasına olanak tanır.

Yapılan bazı araştırmalar, eğitim yapılan bina koşulları ile öğrenci başarısı arasında ilişkinin bulunduğunu ortaya koymuştur. Çocuk-çevre ilişkisi çalışmalarında mekanın önemi özellikle erken çocukluk eğitiminde önemli bir yer tutar. (Biçer, 1993 ; Akgül&Yıldırım, 1995 ; Aydın, 2000 ; Şener, 2001 ; Uludağ&Odacı, 2002 ; Terzioğlu, 2005 ; Steiner, 2008).

Araştırmalar, oyun alanlarının sadece fiziksel güç için değil, aynı zamanda zihinsel, sosyal ve duygusal becerilerin gelişimi için de önemli olduğunu ortaya çıkarmıştır. Oyun mekânı, yaratıcı oyunlar, doğal elemanlarla oyunlar, su ve kum oyunları, gibi farklı oyun türlerini içermelidir. Mekân bilincinin oluşması, algı ve motor gelişiminin uyarılması için çocuk çeşitli mekânları deneyimlemelidir. Çocuğun mekân duygusuna sahip olabilmesi için üstünde-altında, içinde-dışında, açık-kapalı, sağ-sol, yakın uzak gibi çeşitli kavramları öğrenmesi gerekir. Biçimlerin, dokuların, renklerin, tasarımların ve seslerin tekrarı çocukların öğrenmesini sağlamak için önemlidir. Bir oyun alanı çocuğa biçim, boyut, sayı, parçalar arası ilişki vb. kavramları geliştirmesi için yardımcı olmalıdır (Dönmez, 1992 ; Wilson, 1996 ; Aral, Gürsoy&Köksal, 2000 ; Tekkaya, 2001; Yılmaz&Bulut, 2003 ; Tuğrul, 2005 ; Güler, 2009 ; Duman, 2010 ; Gülay, 2011).

Sınıf ortamından bahsetmek gerekirse ise sınıf mevcudu en fazla 12-15 kişilik olmalı ve iki öğretmen bulunmalıdır. Masa, sandalye, oyuncak ve malzeme dolaplarının çocukların ulaşabileceği boyutlarda olmalıdır. Masalar farklı alanlarda( sanat, fen, kutu oyunları, okuma yazma) şeklinde konumlandırılmalıdır. Postane, kahve dükkanı, uzay üssü, tekne gibi hayal gücüne dayalı oyun alanları olmalıdır. Davranış ve sınıf yönetimi ile ilgi posterler, görseller ve uygulamalar olmalıdır. Günlük akış çocukların anlayabileceği şekilde görselleştirilmelidir. Görselliğin önem verildiği, çocukların eserleri bulunan panolar olmalıdır.

Beslenme:

Çocuğun bedensel, duygusal gelişmesini ve sosyal davranışların doğrudan etkileyen en önemli faktörlerden biri yaşına, cinsine ve aktivitesine uygun yeterli ve dengeli beslenmesidir.(UNICEF 2002) Beslenme çocukluk yaş dönemlerinde büyüme ve gelişmeyi etkileyen en önemli faktörlerin başında gelir. Beslenmenin zeka ile ilgisi olduğu düşünülen bir çok araştırma da bulunmaktadır. Okul öncesi çağ çocuklar besinlerden çok çevre ile ilgilenirler, bu yaşlarda besin seçmeye başlarlar o yüzden çocukları yemeğe zorlamak yerine acıktıklarında beslemek, onlara besinleri tanıtmak, yararlarını içerdikleri vitaminleri anlatmak doğru bir karardır.

Okul öncesi dönemdeki beslenmenin amacı; yeterli besin çeşitliliği ile büyüme ve gelişmenin sağlanmasıdır. Büyüme hızının yavaş olduğu, motor gelişimin hızla gerçekleştiği bu dönemde beslenmenin planlanması, yemek yeme davranışı geliştirilmesi ve yaşam boyu pozitif beslenme alışkanlıklarının kazandırılması hedef olmalıdır (ADA 1998).

Oyun :

Çocukların oyun oynadıkça ince ve kaba motor becerileri gelişmektedir. Kum, kil, su, hamur, kesme, yapıştırma, çizme, boyama vb. oyunlar çocukların küçük kaslarının gelişimine; top atma, kule yapma, ip atlama vb. oyunlar ise büyük kaslarının gelişimine çok önemli katkılar sağlamaktadır. Bu tür oyunlar çocuklarda el ve göz koordinasyonunun gelişimine önemli katkılar sağlarlar. Aynı zamanda çocuklar, günlük hayatta gerekli olan becerileri oyun yoluyla deneme imkanı bulmaktadır. (Sevinç 2004, Koçyiğit ve ark. 2007).

Çocuklar, oyun yoluyla sevincini, nefretini, sevgi arayışını ve saldırganlık gibi duygularını dışa vurabilmekte ve ifade edebilmektedir. Çocuklar, toplum kurallarını, kişiler arası ilişkileri ve iletişimi en kolay ve zararsız biçimde oyun yoluyla öğrenir. Sıra beklemeyi, paylaşmayı, başkalarının hakkına saygı duymayı, kurallara ve sınırlamalara saygı göstermeyi, düzen ve temizlik alışkanlıklarını edinmeyi, söylenenleri dinlemeyi, duygu ve düşüncelerini ifade edebilmeyi, empati kurmayı, başkalarıyla etkili iletişime geçmeyi toplumsal hayata hazırlanmada en etkili araçlardan olan oyun sırasında öğrenir. (Seyrek 2003).

Program ve Okula Hazır Oluş:

Kullanılacak olan program çocuğun gelişim düzeyine paralel, çoklu zeka ilkeleri doğrultusunda hazırlanan çocukların gelişimlerine katkı sağlayacak düzeyde olmalıdır.

Uygulanması gereken programlar çocuğun birden çok duyu organını harekete geçirmeli ve çocuğa deneyim kazandırmalıdır.

Bu programların diğer bir amacı ise çocuğun okula hazır oluşunu sağlamalıdır. Okula hazır olma becerisi çocuğun tüm eğitim hayatı üzerinde bir etkiye sahiptir ve bu becerinin temelleri en iyi anaokullarında atılır.

Oktay ve Unutkan’a göre ise; bu dönemde çocukların okula hazır olmalarını sağlayabilmek için sesleri tanıma ve el-göz koordinasyonu gibi okumaya hazırlık becerileri, 0-20 arası rakamları tanıma ve şekilleri öğrenme gibi matematik becerileri, paylaşma ve sıra bekleme gibi sosyal beceriler, büyük ve küçük kas gelişimi gibi motor beceriler, kendi duygularını ifade etme ve empati kurabilme gibi duygusal beceriler, temizlik ve beslenme gibi alanlarla ilgili işleri yapabilme gibi öz bakım becerilerin geliştirilmesi gerekmektedir.

Okula hazır bulunuşlukla ilgili Ulusal Eğitim Hedefleri Panelinde karara varılan kriterler ise Kagan (1992,12-18) tarafından aşağıdaki şekilde sıralanmaktadır:

  • Fiziksel ve Motor Gelişimi: Çocukların doğru beslenmiş ve iyi dinlenmiş olması. Motor gelişimleri ise kalemi düzgün tutabilecek kadar olması.
  • Sosyal ve Duygusal Gelişim: Çocukların yetişkinler ile güvenli ilişkilere girmeleri ve başka çocuklarla oyun oynayıp çalışabilmeleri.
  • Dil Kullanımı: Çocukların, duygu ve düşüncelerini ifade edebilmeleri ve başlangıç okuma hecelerini kavrayabilmeleri.
  • Biliş ve Genel Bilgi: Çocukların, renk, şekil, sıcak-soğuk gibi genel bilgileri kavrayabilmesi.
  • Öğrenmeye Yönelik Yaklaşımlar: Çocuklar; merak, yaratıcılık, sebat etme, bağımsızlık gibi davranışlar göstermelidir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Yorumlar: (0)