BESLENMENİZ İLE SİZ KANSERE DARBE VURUN

Yazar Gülsüm Kasapoğlu BaylıDiyetisyen • 14 Ağustos 2017 • Yorumlar:

BESLENMENİZ İLE SİZ KANSERE DARBE VURUN

Günümüzde,sağlıksız beslenme,hazır gıdalarda katkı maddeleri ve koruyucuların kullanılması ve bu godaların tüketiminin artması,hareketsizlik,stresli bir yaşam,genetik faktörler ile birlikte kanser ve kemoterapi dönemi korkulu rüyamız.Kanser öncesi ,kanser sonrası ve kemoterapi döneminde beslenme ve yaşam tarzınız çok önemli bir yere sahip.Tüm kanserli hastaların kanser hücrelerinin %30-40’ının yanlızca yaşam tarzı ve beslenme önlemleri ile azalacağı tahmin edilmektedir.Kansere uygun bir beslenme planı ile kolerektal ve prostat kanseri riski %60-70 azalmakta iken, akciğer kanseri riski %40-50 azalmaktadır.

Obezite, bozulmuş glikoz toleransı(şeker hastalığına yol açar),düşük lif alımı, kırmızı et tüketim sıklığı,omega-3 ve omega-6 dengesinin bozulması, konsantre şekerler, rafine tahıllar ve tahıl ürünleri gibi besleyiciliği zayıf gıdaların tüketimi kanser riskini arttırmaktadır.Kanser süresince beslenmesinin araştırılması konusu çok geniştir.Ancak en çok ön plana çıkan beslenme stratejileri şu şekildedir:

1.Enerji Tüketimi (Fazla kaloriler):

Gün içerisinde gereksinimden fazla kalori alma,yüksek enerjili beslenme,yağlanmayı, yağlanmada obeziteyi beraberinde getirir.Obezite ,kanser için çok önemli bir risk faktörüdür.Hatta o kadar önemlidir ki Amerikada’da tütünün öldürücülüğü, obeziteden daha düşük hale gelmiştir.Yakın zamanda yapılan bir araştırmada kanser hastası erkeklerin %14’ü, kadınların ise %20’si aşırı kilo ve obezite yüzünden hayatlarını kaybetmişlerdir.

Özellikle,kolorektal kanserler,yemek borusu,karaciğer,safra kesesi,pankreas kanseri,böbrek kanseri,karın(erkekte),prostat,göğüs,rahim,ovaryum kanserinin riski obezite ile artmaktadır.

Amerika’da yapılan bir tahmine göre; Yetişkin nüfusunun beden kütle indeksi normal(<25 kg/m2) aralığa çekilirse, yılda 90.000 hastanın kanserden ölümü önlenebilir.

14 çalışmanın ortak sonucu göstermiş ki,enerji kısıtlaması yapılan farelerde tümörlerin azaldığı ,ilerlemesinin duruduğu görülmüş.Özellikle meme kanseri tümörlerini inhibe ettiği görülmüştür.

2.Glikoz Metabolizması(Kan şekeri metabolizması):

Rafine şekerlerin, yüksek enerjili ancak besleyiciliği düşük gıdaların, rafine un ürünlerinin (lif içermez ve elyaf ürünleri %70’in altında,düşük B ve E vitamini içerir.) glisemik indeksi yüksektir. Glisemik indeks bu gıdaların vücut üzerindeki etkisini ölçmek için kullandığımız bir belirteçtir. Kan şekerini hızlı yükselten ve daha sonra aynı şekilde hızlı düşüren gıdaların glisemik indeksi yüksektir. Yapılan araştırmalara göre; yüksek glisemik indeksli beslenmek, mide, solunum, sindirim, yumurtalık, kolon, ve kolorektal kanserlerle ilişkili bulunmuştur. Özellikle diyabet ve kolorektal kanserler ilişkili bulunmuştur.Diyabetli ve obez hastalarda kolon kanseri riski 3 kat artıyor.

3.Lif:

Arıtılmamış bitkisel ürünler bol miktarda lif içerir.Süt,yumurta ve et ürünlerinin lif içermediği unutulmamalıdır.Hayvansal kaynaklı beslenen bireylerin yeterli lif almadığını bilmesi gerekir.Beslenme planlarında mutlaka sebze,meyve ve tam tahıllı,kepekli ürünlere yer verilmelidir.Lif alımı özellikte bağırsak süpürücü olduğu için rektal kanserleri önlemek için çok yararlıdır.Kanser riskini düşürmek ve yeterli lif almak için mutlakagünde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.

4.Kırmızı Et:

Kırmızı et özellikle ,kolorektal kanser riskini arttıran bir faktördür. Çünkü kırmızı etin sindirimi zordur.Şubat 2003’te Medline Araştırma sonucunda 26rapor çıktı ve bu raporların 21’inde kırmızı etin kolorektal kanser riskini arttırdığı sonucuna varıldı.Kanser hastalarının,içerisinde daha az kırmızı et tüketimini ,beyaz et tüketimi ve bitkisel gıdalar,yağlı tohumlar ile zeytinyağına ağırlık verilen Akdeniz diyetini benimsemeleri gerekir.

5.Omega-3 ve Omega-6 Oranı:

Omega-3 kanserden korur iken, halk tarafından bilinenin aksine omega -6 kansere teşvik eden yağlardır.Bu yüzden ikisi arasında ki oranı iyi ayarlamak gerekir.Omega3 ‘ün omega-6’ya oranı yüksek olmasıkanser riskini azaltırken ,Omega-6’nın daha yüksek olması tam tersi etki etmektedir.

6.Keten Tohumu:

Yüksek diyet lifi ve omega -3 için harika bir kaynaktır.Sindirim sisteminde östrojen rolü oynar.Soyadan daha iyi bir bitkisel östrojendir(fitoöstrojen).Yapılan bir çok çalışmada kanser hücrelerini öldürdüğü,özellikle de memeve prostat kanseri tümörünü küçültmede etkili olduğu görülmüştür.Ancak Gün içerisinde en fazla 2 tatlı kaşığı keten tohumu tüketilmelidir.Fazlası vücutta zararlı bileşiklerin oluşmasına neden olur.Yağ şeklinde yada dövülmüş(toz olmayacak şekilde) şekilde tüketilmesi daha etkili olacaktır. Omega-3 ve lif içeriğinden dolayı da kanser yapıcı ajan olarak tabir ettiğimiz kolesterolü düşürmeye yarar.

7.Doğal İlaç Meyve ve Sebzeler:

Renkli olmalarından da anlaşılacağı gibi bir çok vitamin ve minerali barındıran sebze ve meyveler birçok hastalığa karşı şüphesiz koruyucudur.156 çalışmanın ,128 ‘inde koruyucu olduğu bulunmuştur.Özellikle Akciğer kanseri riski,yüksek sigara içimi olmasına rağmen , meyve ve sebze ağırlıklı beslenenlerde daha düşük görülmüş.

Meyve ve sebzeler özellikle,mide,farinks,pankreas,yemek borusu,ağız boşluğu,endometrium,kolon kanserine karşı koruyucudur.

Çiğ sebze tüketimi,vitamin ve minerallerden yararlanma açısından daha avantajlı olduğu için kanserden %85 koruyucu etki sağlar.Allium sebzeleri(sarımsak,soğan,pırasa),havuçlar,yeşil yapraklı sebzeler,turpgiller,domates ,kükürtlü sebzeler(brokoli,lahana,karnabahar,bürüksel lahanası,) antikanserojen sebzelerdir.Özellikle kükürtlü sebze grupları bol miktarda antikanserojen bir madde olan sülforofanı içerir.En yoğun sülforofan ise ;brokoli filizinde bulunur.Tek yapmanız gereken bir kavonozda brokoli filizlendirip,salatalarına yada sandviçlerinize eklemek.Turpgiller ise, bilhassa meme ,prostat,mesane kanseri üzerinde etkillidir.

8.Klorofil:

Tüm yeşil bitkilerde bulunann güneşten ışık toplayan bir moleküldür.Antioksidandır.Özellikle bitki filizlerinde ,buğday çiminde yoğun olarak bulunur.Buğday çimi çok tercih edilmektedir.Buğdayı çimlendirip suyunu sıkabilirsiniz.Kalori değeri yok denecek kadar azdır ve bolca klorofil içerir.

9.Koruyucu Mineraller:

Özelllikle selenyum antikanserojen özelliklere sahiptir.En belirgin kanser önleyici mekanizmaları şu şekildedir;

1.Enfeksiyonlara yanıt için bağışıklık sistemini güçlendirir.

2.Doğal öldürücü hücrelerin oluşmasını sağlar.

3.Tümör büyüme hızını azaltabilir.

Özellikle erkeklerde kötü seviyelerde olan selenyum seviyesi yüksek kanser riskini akla getriri.

Tam tahıllı ürünler,baklagiller,brezilya fıstığı,ayçiçeği tohumu bolca selenyum içerir.

10.Koruyucu Mineraller:

B grubundan; B9,B12,B6 vitaminleri kanser önleyici etkiye sahiptir.Ve hepsi birlikte çalışırlar.O yüzden yeterli etkiyi almak için kombine şekilde tüketilmelidir.Antikanser diyetlerde olmazsa olmaz koyu yeşil yapraklı sebzelerdir ve B9(folik asit)’un en iyi kaynağıdır.

D vitamini, güneşten yararlanım ile alınır ve vücutta böbreklerde aktif formuna çevrilir.Aktif formu çok önemli bir antikanserojendir.D vitamini alımı için;gün içerisinde ,güneşin dik olmadığı bi saatte ,yüz ,boyun ve eller,el ayaları havaya bakacak şekilde 10 dakika güneşe tutulmalıdır.Eğer tesettürlü bir bayan iseniz ve eksikliğiniz mevcut ise mutlaka doktorunuza danışıp destek almalısınız.

11.Antioksidanlar:

Karetenoidler ,güçlü antioksidanlardır. Havuç, bal kabağı, tatlı patates, havuç suyu özellikle kareteonidlerden zengindir.

Likopen ,özellikle çok korumacı bir antioksidandır. Ailesel genetik kanser yatkınlığı olanlar çiğ domates yada el yapımı tuzsuz salça tüketerek likopenden yararlanabilirler.

Beta –kriptoksantin, turunçgiller,kırmızı tatlı biberde bol miktarda bulunur ve kanserden koruyucudur.

Üzüm çekirdeği ektratı içeriğindeki antioksidanlar sayesinde kansere karşı etkili bir koruma sağlar.

Askorbik asit(C vitamini),yeşil biber,yeşil yapraklı sebzeler,domates,turunçgiller,çilekte bol bulunur.Yüksek konsantrasyonu kanser hücrelerini seçerek öldürür.Damardan yada oral yolla alınabilir.

12.Probiyotikler:

Probiyotik tüketimi,bağışıklık sistemini güçlendirerek kansere karşı savaşmada oldukça etkilidir.Kefir çok önemli bir probiyotik içeriğine sahiptir.Ancak piyasada da çeşitli formlarda probiyotikler vardır bir uzman kontrolünde bu ürünleri de tüketebilirsiniz.Ayrıca tam tahıllı besinlerde yararlı bakteri gelişimine teşvik ederek ,bağışıklık sistemini güçlendirme etkisi yapar.

KANSERDE GENEL BESLENME PLANI NASIL OLMALI?

Batı tarzı diyetler yerine ,Akdeniz Diyeti gibi daha sağlıklı bir beslenme stili tercih edilmeli.Mutlaka fiziksel aktiviteyle kombine şekilde ilerlenmelidir.

Günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir.

Günde 30 gr lif alınmalıdır.Bunun için tam buğdaylı,kepekli ürünler ve sebze-meyve tüketimine ağırlık verilmelidir.

Günlük yağ oranı %20-30 aralığında olmalıdır.

Antikanserojen olarak bahsettiğimiz gıdalara ağırlık verilmelidir.





 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)