Bu Yaşadığım ''Karabasan'' mı?

Yazar Gülşah Meral ÖzgürPsikiyatrist • 7 Mayıs 2019 • Yorumlar:

Uykumuzun en derin evresi olarak tanımlanan ve rüya gördüğümüz evre olan REM (rapid eye movement) uykusu esnasında, beyin ile vücut arasındaki iletişim bloke edilir. Solunum ve göz kasları dışında tüm kaslarımız devre dışıdır. Yani bir nevi anlık fizyolojik felç geçiririz. Vücudumuzun bunu yapmasının sebebi ise aslında çok mantıklı: Rüyamızda ne yapıyorsak, yatakta da onu yapmamamız için. Karabasanın olma nedeni; uykudan uyanmamıza rağmen REM uykusundaki fizyolojik felç halinin, uyanır uyanmaz çözülmemesinden kaynaklıdır.

İnsan beyni, bilinen tüm canlıların organları arasındaki en gelişmiş organdır. Tam olarak çözülemeyen ve son derece karmaşık bir çalışma şekline sahip olan bu organ, insanların uyumasına, uyanık olmasına ve uykuya dalma anına göre farklı şekillerde çalışır. Uyanık olduğumuz anda son derece aktif ve çalışkan olan beynimiz, uyuduğumuz anda da tam olarak işlevlerini sonlandırmaz ve kendini başka bir çalışma formuna sokar. Rüyalar gördüğümüz ve dinlendiğimiz bu sürede, anlamlandıramadığımız olaylardan birisi olan “karabasan gelmesi” olayını da yaşamamız mümkündür. Herkesin en azından bir kere yaşadığı ve birçok batıl inancın ortaya çıkmasına neden olan bu olayın neden kaynaklandığı, ancak gelişen tıp sayesinde çözülebilmiştir.

Bugün bilim dünyası tarafından kanıtlanmış ve anlamlandırılabilmiş olan bu olay, aslında beynimizin yaşadığı basit bir ikililik durumudur. Beynimizin uykuyu, görüntüyü, bilinçaltını, hareketleri ve diğer birçok şeyi kontrol eden bölümleri farklıdır. Farklı olmalarına rağmen birbirleriyle tamamen bağlantılı olan bu bölümler, beyinde bulunan düzenin karışmaması adına bizim farkında olmadığımız bir sırayla çalışırlar. Örneğin beynin rüya görmemizi sağlayan bölümü (aslında rüya görmek tüm beynin dahil olduğu bir işlemdir ancak bazı beyin bölümleri rüyanın tetiklenmesini gerçekleştirir), beyin uykuya dalmadan asla devreye girmez. Aksi takdirde halüsinasyonlardan çok daha etkili olan rüyalar, gerçek hayatta her an karşımıza çıkabilirlerdi ve bu durum asla iyi bir şekilde sonuçlanmazdı.

Birbirine bağlı olan bu bölümler, beyin uyku durumuna geçtiğinde birbirlerini tetikleyerek vardiya değişimi yaparlar. Uyku durumunda vardiyasını sonlandıran beyin bölümlerinin arasında görme, koklama, tatma gibi hislerin kontrol edildiği beyin bölümleri de yer alır. Bu nedenle uyku durumunda olan birisinin gözünü açsanız bile görmesi mümkün değildir. Uyuduğumuz sırada bu bölümlerin devre dışı kalmasıyla birlikte rüya görmemizi sağlayan bölümler aktifleşir ve durumlarına göre işlevlerini gerçekleştirirler, yani bazı etkenlere göre rüya görürüz veya görmeyiz. Halk arasında “karabasan gelmesi” olarak bilinen uyku felci, bahsettiğim beyin bölümlerindeki aktifleşme ve devre dışı kalmanın yanlış şekillerde yaşanmasıyla birlikte gerçekleşir.

Bu durumu çoğu karabasan gelmesi olayının yaşanma şekli üzerinden açıklayalım. Uyuduğumuz sırada birden gözümüz açılıyor, yatağımızda bulunduğumuzu görüyoruz ancak hiçbir şekilde hareket edemiyoruz. İçerisinde bulunduğumuz durumun ilginçliğinden dolayı bir anlık şaşkınlık ve korku yaşıyoruz ama o an, korkmamız gereken daha kötü birşeyin olduğunu görüyoruz; odanın en karanlık köşesinde birşey kıpırdıyor! O tarafa doğru baktıkça merağımız ve korkumuz artıyor ancak bakmaya devam ediyoruz. Kıpırdayan şey (genelde tamamen gölgeden oluşur, insan silüetine sahiptir ve son derece korkunçtur) bulunduğu köşeden ayrılıp bize doğru yaklaşmaya başlıyor. Tam bu sıralarda paniklemeye başlıyoruz ancak göğüsümüzde birşeyin oturduğu hissine kapılıyoruz (bazı kişiler gölgenin onu boğduğunu veya gerçekten göğüsüne oturduğunu söyler), bu nedenle nefes almamız zorlaşıyor. Bu durumun gördüğümüz şeyden kaynaklandığını düşünüyoruz ve daha çok korkuyoruz. O şey tam bize yaklaştığını anda da birden zıplayarak uyanıyoruz. Tabii ki o korkuyla etrafı araştırmaya başlıyoruz ancak hiçbir yerde hiçbir şey yok… İşte karabasan gelmesi olayı temel olarak böyle yaşanır. Elbette kişinin durumuna ve korkularına göre hikayede bazı değişiklikler olabilir, ancak hikayenin özü budur.

Neden Uyku Felci Yaşarız?

Şimdi gelelim bu durumun neden kaynaklandığına. Uyku felci, uyuyan insanın kontrolsüz bir şekilde uyanmasından kaynaklanır. Normal bir şekilde uyandığımızda beynimiz, uyku ile çalışan tüm bölümlerini devre dışı bırakır ve konuşma, görme, hareket etme gibi eylemlerimizin kontrol edildiği bölümleri devreye sokar. Uyku felcinin yaşandığı sıralarda beyin uyanır ancak bu bölümlerden sadece görme bölümünü devreye sokar. Uyuyan diğer tüm bölümler, uykuda olmaları nedeniyle konuşamamamıza veya hareket edemememize neden olurlar. Uyandığımız an sadece etrafımıza bakabildiğimiz bu ilginç durum, doğal olarak korkmamıza ve paniklememize neden olur. Gözlerimizin görebilmesinin rağmen hala uyku durumunda olan beyin, o an yaşadığımız, gördüğümüz ve düşündüğümüz her şeyi abartmaya başlar.

Uyku felci sırasında gördüğümüz tüm görüntüler, uyku durumunda olan ve normal çalışma şeklinden daha farklı çalışan beynimize aktarılır. Bu gibi durumlarda son derece kolay erişilebilir olan bilinçaltı, beynin yaşadıklarından korkmasıyla birlikte devreye girer ve bizler için son derece gerçek olan bir senaryo oluşturur. Bilinç dışı o kadar başarılıdır ki, o an başımıza gelebilecek en kötü olayın o karanlık köşeden, asla tanıyamadığımız (çünkü beyin en çok bilmediğinden korkar) bir yaratığın çıkması olduğunu bilir ve bunu canlandırır. Karanlık köşeden çıkan ve tanımlayamadığımız yaratık, bizi korkutmasının yanı sıra zor nefes almamıza da neden olur ama aslında bunun tek nedeni, yavaşlamış olan vücudumuza sadece ihtiyacı olduğu kadar oksijen çeken ciğerlerimizin az çalışmasıdır. Yani zor değil, sadece daha önce hiç görmediğimiz bir şekilde yavaş nefes alıyoruzdur. Bu olayın yaşanması sadece biraz korkmanızın dışında size hiçbir şekilde zarar vermez ve bunu hiç yaşamamış olmak veya ortalamadan daha fazla yaşamak tamamen normaldir.

Nasıl Önlenebilir?

Bazıları, değişik faktörlerin uyku felci ve halüsinasyonların yaşanma olasılığını arttırdığını rapor etmişlerdir. Bunlar:

  • Sırtüstü yatmak
  • Düzensiz uyuma saatleri; şekerlemeler, çok veya az uyumak.
  • Fazla stres
  • Ani çevre/yaşam tarzı değişiklikleri
  • Olaydan hemen önce görülen berrak rüya. Ayrıca berrak rüya durumuna girebilmek için kullanılan bilinçli indüksiyon yaygın bir yöntemdir. WILD olarak da bilinir.
  • Yapay uyku yardımcıları ve antihistaminikler.
  • Uyku öncesi açlık.

Uyku Felci için Meditasyon-Rahatlama Terapisi

Baland Jalal Cambridge Üniversitesi nörologları direkt uyku felcine yönelik bir tedavi yayınladılar, bu tedavinin adı Meditasyon-Rahatlama Terapisi ya da MR Terapi. Bu tedavi, çeşitli ülkelerdeki çalışmalara dayanmaktadır. Bu tedavinin bir kısmı nörolog Vilayanur S. Ramachandran ile oluşturulan nöroloji teorisinden alınmıştır. MR Terapi uyku felci sırasında uygulanan dört basamaktan oluşturmaktadır. (1) Atağın yeniden değerlendirilmesi (bilişsel yeniden değerlendirme); kişi gözlerini kapar, paniklemekten kaçınır ve atağı hayati tehlikesi olmaması şeklinde yeniden değerlendirir. (2) psikolojik ve duygusal mesafe alma (duygu regülasyonu); uyuyan kişi kendine olayı felaketleştirmenin (örneğin korku ve kaygının) durumu kötüleştireceğini ve süresini uzatacağını hatırlatır. (3) Dikkati içe odaklama meditasyonu; dikkati iç dünyadaki duygusal olarak önemli bir nesneye odaklamak. (4) Kasları gevşetme; kişinin kaslarını gevşetmesi, nefesini kontrol etmekten kaçınması, hareket etmeye çalışmaktan kaçınması.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)