Gelişim ve Yaş Üzerine...

Yazar Ceylan AyseliPsikolog • 25 Mart 2020 • Yorumlar:

Bugünlerde, anne-babaların sıklıkla üzerinde durduğu ve biraz da kaygılı bekleyişlerini tetikleyen bir “her yaşa özgü sendrom” faktörü var. Halbuki, dünyaya gelmesi için heyecanla bekledikleri bebeklerini, kucaklarına alacakları o günleri hayal ederken, her şey ne kadar üstesinden gelinebilir gözüküyordu… Tek istedikleri bebeklerinin sağlıkla dünyaya gelmesi değil miydi?

Peki sonra ne oldu? Bilgi karmaşası.

Kaynaklar çoğaldı, ulaşılabilirlik arttı, bir çok yöntem sunuldu ve hangisi yararlı, hangisi yararsız derken iç sesimizi dinlemeyi, neye ihtiyacımız olduğunu unuttuk. Unutturulduk.

“2 yaş sendromu”, “hayır” deme sorunsalı, öfke problemleri, uyku ve yeme problemleri, içe dönüklük, acaba bebeğim güvenli bağlanabildi mi? Bu travma oluşturur mu? … Her şey bir anda problem haline geldi ve nedense belirli davranış kalıplarının sıklığına ve nedenine odaklanmak yerine, var olmasına takıldık. Bütün bu etiketlerin etkisinde kaldık ve insanın var olabilme çabasını göz ardı ettik. Oyun grupları, danışanlarım ve çevremdeki dostlarımda, anne ve babaların kaygılı bakışlarını çoğu zaman üzerimde hisseder gibiyim, özellikle çocukları kendi bireyselliğinden bir parça ortaya koyup, ortama “uyum” sağlamayı tercih etmiyorsa… (Ayrıca, uyumun tam olarak ne olduğunun başka bir başlık altında incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.)

Anne-babaların hatırlaması gereken en önemli şeyin gelişim dönemlerinin yaştan ziyade, yaş aralıkları içinde seyrettiği gerçeğini hatırlamalarıdır. Her bir çocuğun birbirinden farklı bir mizaca sahip olduğu gerçeği ayrıca hatırlanması gereken önemli bir konudur. Bu nedenle gelişim evrelerinin, bir yaş etiketi altında değil, bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir. Bu süreçte, fiziksel, zihinsel ve ruhsal gelişimin desteklenmesine bütüncül bir şekilde yaklaşılması önemlidir. Çünkü hiç bir evre birbirinden bağımsız değildir. Her bir evrenin, bir sonrakinin basamağı olduğunu unutmamalıyız. Örneğin, çocuğunuzun ilk sözcüğünü söylemesinden sonra ki evrede “hayır” diyebilmesi ve desteklenmesi, bir sonraki aşamada sınır koyabilmesi ile ilişkilidir. Ya da benliğinin farkında varmaya başladığı evrede, yaşadığı duygusal bir zorlanmanın dışa vurumu sırasında vurması veya ağlaması, sınır denemesi olmakla birlikte, sizin tarafınızdan kabul gördüğü ve duygu aynalandığı sürece sözcük dağarcığını geliştirecek ve ifadesel olarak onu güçlendirecek, hissettiği duygunun farkına varmasına zemin hazırlayacaktır. Oyuncaklarını paylaşmıyor… Peki paylaşmak zorunda mı, özellikle benmerkezci bir döneminde olan çocuğun “her şey benim” dediği noktada ona paylaşması için direten yetişkinler mi yoksa çocuk mu daha çok zorlanır?

 

Bu ilişkide ikili bir yol var; ebeveynden çocuğa ve çocuktan ebeveyne. Aslında bu ikili ilişki çocuğun gelişiminde kritik derecede rol oynamakta. Unutmayın, çocuğunuzun yaş almasıyla birlikte farklı kişisel özelliklerini öğreneceksiniz, bu özellikleri, yani bireyselliğini değiştirmek yerine, sağlıklı iletişim kanalları kurarak desteklemeli ve duyguya değil, davranışa müdahale etmeniz gerektiğini unutmamalısınız. Ancak ve ancak davranışı daha pozitif olarak yönlendirebilirsiniz, ama çocuğunuzun duygu ve hislerine bir yönlendirme de bulunmanız, açtığınız iletişim kanallarının tıkanmasına neden olabilir.

 

Bir de bakış açımızı biraz daha değiştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, çocuğunuz iki yaşına basmadan önce, “2 yaş sendromu geliyor, acaba ne yapacağız?” diye düşünmeniz, şartlanmanıza ve kaygılanmanıza neden oluyor olabilir. Her bir davranışı bu "acaba" merceği altında incelemeye başlamak, gelişim evresine özgü olarak sergilenen belli başlı davranışların “norm dışı” olarak algılanmasına neden olabilmektedir. Gelişim evrelerini bilmek, bu açıdan çok değerlidir. Hangi davranışın gelişimin bir parçası olduğunu ve hangi davranışın zorlanmaların işareti olabileceğini bilmek açısından gereklidir. Bu sebeple, hem araştıracağız, hem de çocuğumuzu kıyaslamak yerine bireysel özelliklerinin farkına varıp, destekleyeceğiz. Unutmayalım ki, bir duygunun var olması değil, o duygunun davranışa olan yansımasının sıklığı, seyri ve dışa vurumu bize duygusal zorlanmalar konusunda sinyal verebilir.

 

Ve unutmayalım ki, hissedilen her duygu normaldir ve her birey biriciktir...

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)