Hiperaktivite Nedir?

Yazar Zengibar ÖzarslanPsikiyatrist • 28 Haziran 2019 • Yorumlar:

Hiperaktivite denilince akla ilk gelen; yerinde duramayan, çok hareketli ve aceleci olan yaşına, bulunduğu ortamdaki diğer çocuklara göre aşırılık gösteren durum tanımlanır.

Hiperaktivite bir öğrenme güçlüğü olmamakla birlikte öğrenmeye engel olan davranışsal, dürtüsel ve dikkatin sürdürülemediği biyolojik, genetik kökenli farklı yapılanma gösteren beyin fonksiyonudur.

Hiperaktivite serüveni neredeyse anne karnındayken başlar. Ultrason görüntülerinde sürekli dönen, tam poz verecek iken hareketlenen bebek, tekmelemeler ile anneye zor anlar yaşatır. Doğduktan sonra zor uyuma, çok ağlama, zor yatışma sık görülür. Yürümeye başlayınca motor takılmış gibi oradan oraya koşuşturan, koltuk, masa, sandalye tepesinde dolanan, sürekli düşüp kalkan, her yerini yara bere içinde bırakan, ebeveynlerini ya da bakıcısını peşinden dolandıran süreç başlar. Bu süreçte bakıcıyı yıldırıp, işi bırakmasına bile sebep olurken, anne babanın da hışmına uğrayabilir. Misafirliklerin korkulu rüyası olduğu için hem aileyi zor durumda bırakır hem de uyum sorunu yüzünden dışlanmaya başlanır. Çok sevimli, sempatik halleri artık göze batan geçimsizlik ve davranış sorunlarına yol açar. Arkadaşları ile iletişim kurarken yanlış anlaşılamaya başlanır. Yaşı altı, yedi olduğunda tabi ki okulda öğretmenleri ve arkadaşları ile başlayan sorunları sinirli, gergin, sabırsız, inatçı, tutturan, çok konuşan, söz söylenirken araya giren, hiç duymuyormuş gibi görünen, hareketlilik, dürtüsellik ve dikkat dağınıklığı başlar. Ders yoğunluğunun artması ile birlikte zor ödev yapma, derste oturamama, sürekli bir şey kaybetme, koşuşturmaya bağlı ter içinde sırılsıklam olma, hastalanma başlar.

Gereğinden fazla hareketli olma, düşünmeden davranma ve dış uyaranlara karşı dikkati verip mevcut yapması gerekene yoğunlaşamama bazı sorunları da beraberinde getirir. Bu sorunlar okulda eğitim öğretim hayatından geri kalma, arkadaş ilişkilerinde bozulma, özgüven düşüklüğü, depresif ve kaygılı olma gibi durumlardır.

Okul çağına kadar “çok enerjik, çok hareketli, çok sakar, çok yaramaz, babası da böyleymiş sonra düzelir ne de olsa çocuk” diye fark edilmeyen hiperaktif çocuk, okulun başlaması ile birlikte uyum, performans göstermesi gereken farklı bir alana geçtiği için şikayetlenmeler de artar.

Okuldayken yerinde duramayıp dışarı çıkmak, oynamak isteyen, arkadaşlarına sürekli dokunsal, sözel uyaran vererek uyaran arayışına giren, dikkatini derse verememe ve sürdürememe sorunu ile dersi anlayamayan, çok sıkıldığı için oflayıp, puflayan, arkadaşları ve öğretmeni tarafından sürekli uyarılan, uyumsuz çocuk gibi tanımlanırlar.

Veli toplantısı çok zor geçer genelde şunlar söylenir; “Derste çok konuşuyor, eli dursa ayağı durmuyor, benim dikkatimi dağıtıyor, uyarılarımı dikkate almıyor, ceza vermekten bıktım, yazısı çok kötü, ödevler hep eksik, aslında dersi dinlese çok zeki, istese çok başarılı, sınavlarda zor soruları yapıyor en kolayında hata yapıyor, soruları yanlış ve eksik okuyor, dikkat vermiyor, acele ediyor, ders başarısı günden güne düşüyor, böyle devam ederse sınıfta kalacak” gibi.

Hiperaktif çocuğun ev yaşamında artık sorumluluk alması, uyumlu, disiplinli ders çalışması, yavaş yavaş bireyselleşmeye başladığı ergenlik süreciyle birlikte yakın ilişki kurması zorlaşmaya başlar.

Hiperaktif çocuğun ders çalışması hareketliliği ve dikkati verememesi nedeniyle başlamadan sonlanır. Ebeveynlerin çabaları bir süre sonra bağırma, kızma, cezalar ile sürekli çatışma noktasına gelir.

Hiperaktif çocuğun henüz daha ilk yıllarında izleyenlerin gözünü yoracak kadar hareketliliği, onu takip etmek, kazalara karşı korumak, yemek yedirmek için bile mama sandalyesinde tutmak neredeyse imkansız hal alır.

Tahammül sınırlarını zorlayacak kadar şuursuz, dürtüsel, kontrolsüz davranışları iyi yönetilemediğinde hep azarlanan, hakaret edinilen, ağlatılan çocuk olarak psikolojik gelişimini de olumsuz etkiler.

Tabi ki hiperaktif bir çocuğun özellikle çalışan anne baba için ne kadar zorlayıcı olduğunu ancak yaşayan bilir. Kendi haline bırakılmış, tedavisi konusunda girişimde bulunulmamış bir hiperaktif çocuğun hem kendisine hem de çevresindeki ilişkilere haksızlık edilmiş olur.

Hiperaktivite okul çağı çocuklarında ortalama %3-5 arasında görülmektedir. Hem ebeveynlerin hem de öğretmenlerinin gözlemleri tanı koymada çok değerlidir. Hiperaktivite dikkat eksikliği ile aynı bölgenin yani beynin ön bölgesi olan prefrontal alandaki biyokimyasal ileti akışının farklılığı ile gelişir. Bilgi akışının sağlandığı, dürtüselliğin kontrol altına alındığı, planlama yapılan ve organize düşünüp, hareket etmeyi sağlayan, dikkat konsantrasyonun oluşturulması gibi işlevleri olan bu bölgede yetersizlik belirir.

Hiperaktivitenin sebepleri henüz net olarak ortaya konmuş değildir. Genetik olarak anne babadan geçtiği istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Beynin ileti merkezlerindeki bilgi akışından sorumlu maddelerin ya iletilmesi ile ilgili sorun olduğu ya da yetmezlik olduğu düşünülüyor. Çocuklukta yaşanılan bazı hastalıklar sonrasında da görüldüğü bildirilmiş yayınlar mevcuttur. Doğumsal ya da sonradan beyin dokusundaki zedelenmeler de hiperaktiviteye sebep olabilir.

Erkek çocuklarında hiperaktivite daha çok görülmektedir. Ergenlikten genç erişkinliğe doğru hiperaktivitede çok ciddi azalma olurken, ona bağlı dikkat eksikliğinde aynı şekilde, yeterince azalma olmamaktadır. Bu da iş ve ilişki kurmada dikkat sorunu olarak ve sosyal davranım sorunlarını yetişkinliğe taşımaktadır. Antisosyal davranım sorunları olarak kavgacı, sınırlarını bilmeyen, dürtüsel, gelişi güzel konuşma ve davranışlar, arkadaş edinme ve ilişkiyi sürdürmede sorunlar gibi psikososyal gelişim, iletişim yetersizlikleri gösterebiliyor.

Hiperaktivite zeka geriliği, anlama, öğrenme güçlüğü gibi diğer sorunlara sebep olmaz. Fakat beraberinde bu hastalıklar da olabilir. Tabi her hareketli çocuk için hiperaktif de diyemeyiz. Yani bir çok alanda semptomların değerlendirilip daha sonra karar verilmesi gerekir.

Ailelerin dikkat eksikliği ve hiperaktivite sorunu ile bilgi kirliliğine bağlı önyargıları mevcuttur. Bu da tedaviye uyum konusunda geç kalmaya ve rahatsızlığın sonuçları konusunda yetersiz öngörüye, savunmaya geçmelerine sebep oluyor. Psikiyatırlarından yeterli bilgi alıp tedavi sonuçları ile tedavisiz sonuçlarını dinlediklerinde eminim ki çok ciddi faydası olacaktır. Çünkü hiperaktivitede tıbbi bir sağlık sorunu olan hastalıklar gibi beynin gözü, kulağı olan dikkatin ne kadar çok önemli olduğunu eğitim, öğretim ve psikososyal alandaki etkileriyle aşılması gerektiği mutlaka önemsenecektir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Yorumlar: (0)