Minik Bireyler "Yetiştirmek"

Yazar Görkem DenizPsikolog • 18 Eylül 2020 • Yorumlar:

Günümüzde toplumsal beklentilerin, değer algılarının, eğitim-öğretime yönelik bakış açılarının değiştiğini ve hepsinin bir biçimde güncellendiğini görüyoruz. Bilgiye ulaşabilmek çoğu zaman işimize yarıyor fakat bu durum bizi yeterince doğru yönlendiriyor mu? Kaçırdığımız konular var mı? Bu etmenler, takdir edersiniz ki çocuk yetiştirme konusunda da geçerli. Aile tutumları üzerine farklı kitaplar yayımlanıyor; bu konuya dair farklı teoriler, çalışmalar ve uygulamalar ortaya konuluyor. Ebeveynlerin bu konuların üzerine çokça araştırma ve uygulama denemeleri yaptığını görüyoruz.

Bana en çok sorulan soru ise haklı olarak, çocuklarımız için "En iyisi" nedir şeklinde. Bu bağlamda “Çocuğumuzu nasıl daha iyi yetiştirebiliriz?”, “Nelere dikkat etmeliyiz?”, “Biz mi yanlış yapıyoruz?” gibi oldukça samimi sorular gelmektedir. Evet, edindiğimiz bilgiler doğru olabilir ya da yaklaşımlarımız da, fakat bu çerçevede kaçırılan ana nokta bazen çocuklarımızın kim olduğu, ne istedikleri, becerileri ve motivasyonları. Kısacası, bireysel farklılıkları...

Çocuk yetiştirme konusunda ekoller seçebiliriz ve bunları uygulayabiliriz, fakat bu noktada bütün çocuklardan aynı sonucu beklemek hayal kırıklığına sebep olabilmektedir. Örneğin, ebeveynlerden : "Abisi/ablası hiç böyle yapmamıştı, çok çekingen, akranları elinden her şeyi alabilir, okula gitmek istemiyor sürekli ağlıyor diğeri ise sabah okul kapısından bırakmıştık akşam mutlu bir şekilde dönmüştü. Aynı şekilde büyüttük oysa ki" gibi paylaşımlar gelmektedir.

Aile sistemindeki ilişkiler, konuşulan dil, mizah yapısı hatta jestler bile çocuklarımıza örtük öğrenme yoluyla geçmektedir. Albert Bandura'nın sosyal öğrenme hususunda yapmış olduğu araştırma, okul öncesi çağı çocuklarını kapsamıştır. Deneyde; yetişkin bir bireyin şişme bir oyuncağa uyguladığı şiddet davranışları içeren görsel izletilmiş. Yetişkin araştırmacı görselde oyuncağa saldırır, çekiçle vurur. Aynı yaş aralığında video izleyen ve izlemeyenler olarak iki grup çocuk aynı odada tek başına bırakılır, davranışları kayıt altına alınır ve görülür ki şiddet görseline maruz bırakılan çocuklar, şiddet davranışını devam ettirmiş hatta daha farklı şekilde de şiddet uygulama yöntemleri göstermiştir. Şiddet görselini izlemeyen çocukların, izleyenlere göre şiddet davranımında bulunma oranının anlamlı derecede az olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kısacası, tutumlarımız ve davranışlarımız çocuklarımız üzerinde oldukça etkilidir, evde kullandığımız emir kipi cümleleri, kaba davranışlar ya da trafikte şiddet dolu bir tartışma miniklerimizin muhteşem gözlemi ile çabucak öğrenilmektedir. Yani aile bireylerinin, kaba davranışlar sergilediği bir aile yapısında yetişen çocukların kendi akranlarına kibar ve sevecen olmasını beklemek bizi hayal kırıklığına uğratabilir. Başka örneklere bakacak olursak; en çok karşılan şikâyet ise "sürekli tablet elinde, bıraksak sabaha kadar oynar, ne yapsak elinden alamadık". Bu konuda ise maalesef ailelerimiz gerçekten zorlanmakta çünkü çocukların gözlem becerileri çok yüksektir; evde, otobüste, okulda sürekli izlem yaparlar. Takdir edersiniz ki; aynı şekilde biz de gözlem yaparsak çoğu kez elinde telefon, tablet ya da teknolojik bir aygıtla zaman geçiren insanların çok fazla olduğunu görebiliriz. Yemek yemesi için ya da öfkelendiğinde sakinleşmesi için büyük anne kuralları dediğimiz "ödevini yaparsan tabletinle oynamana izin vereceğim" gibi yönergelere maruz kalmaktadırlar. Bu şekilde onları pekiştirip, istek motivasyonunu keskinleştiriyoruz.

 

Ek olarak, çocukluk hatıralarımız oldukça güçlüdür. Alzheimer, hastalarında da görüldüğü üzere kısa süreli belleklerinde bozulma çok olsa da; büyüdüğü mahalleyi, anne- babasını, şaşırtıcı derece hatırladığını görürüz. Uzun süreli belleğimizdeki anılar ve öğrenmeler oldukça güçlüdür ve gözlem olarak öğrendiklerimizin akılda kaldığı aşikârdır. Örneğin ; "babam hep kitap okurdu", “tıraş olmadan evden çıkmazdı", "annem yemek yaparken hep türkü söylerdi" gibi anılar, bizim de gözlem yoluyla öğrendiğimiz hatıralardır. Diğer taraftan negatif öğrenmelerde de gayet kalıcı olabilmektedir. Çocukluktaki, ebeveynlerimizin çatışma çözme biçimleri, bir problem ile karşılaşıldığı zaman verdikleri tepkiler ya da çözümsel yaklaşımları da birey olma yolunda öğrendiğimiz önemli olgulardır.

 

Kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi menfaatini savunabilen ve özerkliğini sağlayabilecek bireyler yetiştirmek istiyorsak, bu konuda üzerinde durulması elzem olan ana etmenler kısaca bahsedelim.

 

  • Aldığımız kararlar, söylediklerimiz ve davranışlarımız ne kadar tutarlı?

  • Bireysel farklılıkları önemsiyor muyuz? 

  • Yaş aralığını gözetmeden çocuğun da fikri alınıyor mu? 

  • Mahremiyetini ve özerkliğini ne kadar pekiştirip, destekliyoruz?

  • Taleplerimiz çocuğun gelişim çağına uygun mu? 

  • İsteklerimiz ile rol model davranışlarımız tutarlı mı? 

  • Eşimizle karar alırken nasıl bir iletişim yolları deniyoruz?


 

Sonuç olarak her insanın "biricik" olduğunu düşünürsek, hepsi için aynı yetiştirme tarzını benimseyip, aynı sonuçları beklemek bizi doğru sonuca götürmeyebilir. Üzerinde duracağımız, elzem olan temel tutum ve yaklaşımlar onlarla iletişimizi güçlendirecek, iletişim kurarken daha çok öngörü geliştirebildikleri için kendilerini daha güvende hissederek bireyselliklerini öne çıkarabileceklerdir. Bir çocuğun oyununa dâhil olmak dileğiyle.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)