Sınıflandırmanın Etiketlenme Üzerindeki Dezavantajı

Yazar Ezgi SarışenPsikolog • 26 Ağustos 2021 • Yorumlar:

Benzer semptomları sınıflandırarak isimlendirmek, ortak noktalarına, benzerliklerine odaklanarak bir sınıflandırma yaptığımızda bu sistemin adına tanı diyoruz. Tanılar, sınıflandırmanın bir ürünüdür. Günümüze kadar gelen sınıflandırma sistemi DSM’dir. Bugün tanımlanan bütün psikiyatrik rahatsızlıkların tanı kriterlerini içeren bir el kitabıdır.

Sınıflandırma sistemin hem avantajları hem de dezavantajları vardır. Avantajlarından kısaca bahsedersek, uzmanlar için ortak dil yaratmış oluyor ve böylece tek tek anlatmak yerine bipolar bozukluk denildiğinde tüm uzmanlar aynı şeyi anlayabilir. Zaman kaybı olmuyor ve en etkili tedavi yöntemi seçilebiliyor. Karşılaşılan anormal davranışın örüntüsüne göre gidişatını ve kökenlerine ilişkin öngörüde bulunabiliriz. Fakat bu avantajlarının yanında bazı dezavantajlara da sebebiyet verebiliyor. Örneğin, tanı alan kişi toplum tarafından etiketlenebilir ve dışlanabilir, bazı belirtiler farklı kümelerde de olabildiği için yanlış tanıya sebep olabilir.

    Tanı alan kişi tarafından en zor olabilecek dezavantaj, etiketlenme ve bunun sonucunda etrafındaki insanlar tarafından kabul görmeme ve/veya dışlanma yaşamasıdır diyebiliriz. Bu durumu ailemden duyduğum bir vaka üzerinden detaylandırmak istiyorum. Şuan 38 yaşında olan M.Ç bir köyde ailesiyle beraber yaşıyor. Askere gittiği dönemde işkence görüyor, psikolojik olarak etkilendiği çok fazla olaya şahit oluyor ve döndüğünde eskisi gibi davranmadığını farkediyorlar. Bunun üzerine ailesi, psikiyatra götürüyor ve doktor şizofreni teşhisi koyuyor. Özellikle delüzyonları çok fazla ve sürekli “benim peşimdeler, beni öldürmek istiyorlar, devlet beni rahat bırakmayacak” gibi güçlü inançlarını insanlara aktarıyor. Ailesi ilaçlarını kullanması için onu takip etmeye çalışsa da ilaçları düzenli kullanmak konusunda sıkıntılar yaşıyor. Sonrasında ailesi farkediyor ki eskiden onunla vakit geçiren pek çok arkadaşı artık M.Ç’ yi görünce yolunu değiştiriyor. Köydeki insanlar da “ akıl sağlığını yitirdi, deli oldu, etrafa saldırıyor, çocuklarımızı uzak tutalım” gibi bazı söylentiler yaymaya başlamışlar. Yani, ailesi dışında (ki ailesi tanı koyulduktan sonra uzmanlardan gerekli bilgileri almışlardır) kimse yanında kalmamıştır ve herkes ona deli, canavar gibi bakmaktadır. Aynı zamanda iş bulma konusunda çok büyük sıkıntılar yaşadığı ve müşterilere zarar vereceğinden dolayı kimsenin kabul etmediği de biliniyor

    Bu vakaya göre, özellikle köyde yaşadıkları ve kırsal kesimde yaşayan insanların sosyoekonomik ve eğitim düzeyi daha az olduğu için özellikle psikolojik rahatsızlıklar konusunda bilinçsiz ve bilgisizce yaklaşarak doğru olmayan görüşleri savunmaları olasıdır. Buna göre, yaş, cinsiyet, eğitim, ırk, sosyal sınıf, kültür, meslek ve hastalıkla önceden tanışıklık gibi etmenlerin ruhsal hastalıklara ilişkin tutumlar üzerine etkileri incelendiğinde, genel kanı yaşlı, düşük eğitim ve düşük sosyoekonomik düzeyi olan kişilerin ruhsal hastalığı olanlara daha az hoşgörü gösterdikleri şeklindedir (Arkar, 1991). Yani, kişi bu yaşadıklarını kentsel bir çevrede yaşasaydı bu kadar fazla dışlanmama olasılığı vardı diyebiliriz. 

    Aynı zamanda, hastaların toplum içindeki konumları, kabul görmeleri ya da dışlanmaları da toplumun şizofreniye bakışı ile doğrudan ilişkilidir. Örneğin bu hastaların saldırgan oldukları ve etraflarına zarar verebilecekleri yaygın olarak düşünülüyor ise olasılıkla toplumdan tecrit edilmiş bir yaşam süreceklerdir. Örnek verdiğim vakada da görüldüğü gibi, M.Ç’ nin delüzyonlarından dolayı etrafındaki kişiler ondan korunmaları gerektiğini düşünmektedir. Halbuki şizofreni tanısı almış bireyler sadece kendilerini korumaya çalışır (ona zarar vereceklerine dair delüzyonları olduğu için) ve isteyerek zarar vermek istemezler. Özmen, Taşkın, Özmen ve ark. (2007) tarafından yapılan araştırmaya göre de, şizofreni tanısı alan bireylerin damgalanmasının ve dışlanmasının en büyük nedeninin onların tehlikeli ve ne zaman ne yapacakları belli olmayan kişiler olarak algılanmasıdır. Özellikle korku ve öfke duygusu da sosyal mesafe ve dışlama açısından önemli bir değişkendir. Hemen tüm kültürlerde sonuçların benzer olduğu görülmüştür. 

    Şizofreni hastaların damgalanma ve dışlanma eğilimini arttıran diğer bir etmen de medya ve özellikle de televizyondur. Herkesçe kabul edildiği üzere medyada ruhsal hastalıklarla ilgili haberler, açıkça olumsuz imajlar çizmektedir. Crisp ve ark. (2000), toplumdaki “ruhsal hastalığı olanlar saldırgan olur” şeklindeki inancın daha çok medyada çıkan saldırganlık ve şiddet içerikli haberlerden kaynaklandığını göstermiştir. Medyanın ruhsal hastalıklar hakkındaki yanlış ve zararlı bilgilendirmesi halkın hastalara ilişkin tutumunu olumsuz yönde etkilemekte, toplumdaki önyargıları ve damgalama eğilimini arttırmaktadır. 

    Chung ve ark. (2009), 237 depresyon hastasında demografik faktörler depresif semptomların yoğunluğu, algılanan damgalanma, üstünlük algısı, sosyal destek, yaşam kalitesi arasındaki nedensel ilişkiyi araştırmışlardır. Yüksek damgalanma düzeylerinin daha şiddetli depresif belirtiler, daha düşük sosyal destek, ve daha düşük düzeyde üstünlük algısı ile ilişkili bulurken damgalanma ile yaşam kalitesi arasında doğrudan ilişki bulamamışlardır. Buradan yola çıkarak da etiketlenmenin yüksek olduğu çevrelerde şizofreni hastalarının depresif semptomlar göstermesi daha olasıdır. Fakat vaka üzerinde kişi bu etiketlenmelerden dolayı neler hissetmiş buna dair bir bilgi yok.

    Son olarak, Angermeyer ve ark. (1999) tarafından yapılan çalışmaya göre, bu kişilerin toplumsal kabulünü arttırmak ve damgalama eğilimini azaltmak için yapılacak en uygun girişim, toplumu hastaların diğer insanlardan daha fazla tehlikeli olmadıkları konusunda bilgilendirmektir. Toplumda hastaların tehlikeli ve saldırgan kişiler olduğu yönündeki önyargıların azalması, öncelikle korkunun azalmasına neden olacaktır ve bu da hastaların yalıtılmasını azaltacaktır. 

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)