Sınırlarından Çok Daha Fazlasısın...

Yazar Gizem TanPsikolog • 17 Eylül 2021 • Yorumlar:

Dillerde dolaşan bir hikâye vardır:

Filleri yetiştirmek için onları küçükken kalın bir zincirle bir kazığa bağlarlar. Tabi ki yavru filin bu zincirleri koparabilmesi ya da kazığı sökebilmesi imkânsızdır. Küçük fil bir süre bu esaretten kurtulabilmek için tüm gücüyle çabalar ama sonuç değişmez, özgürlüğüne kavuşamaz ve bu durumu kabullenir. Yıllar geçer fil kocaman olur, güçlenir. Bağlı olduğu kazağın ve zincirlerin onlarca katı güce sahiptir artık. Ancak fil asla bunu denemez. Çünkü o özgür olamayacağına inanmıştır bir kez. Artık kırılamayan şey zincir değil, filin inancıdır.

Bu duruma ‘Öğrenilmiş Çaresizlik’ denir. Peki, nedir bu öğrenilmiş çaresizlik?

Öğrenilmiş Çaresizlik, kişinin belli durumlar karşısında sürekli olumsuz tepki alarak başarısızlığı kökten kabullenme durumudur. Kişi günden güne duruma karşı yapabilme, başarabilme arzusunu kaybetmesi ile bu çaresizliği öğrenir ve bu olumsuz durumu değiştirebilmek için yapabilecek bir şey olmadığından emin duruma gelerek direnç gösterir.                                                                                              Kişi bu tip durumlarda genellikle depresif ruh hali içerisine girebilmektedir. ‘Ne kadar konuşsam da beni anlamayacak.’ , ‘Ne kadar çalışırsam çalışayım kazanamayacağım.’ , ‘Bu iş olmaz, asla çözülmez, ben sana söyleyeyim.’ . Bu tip söylemler içerisinde yaşadığı stres karşısındaki pasif tutum, isteksizlik, çaresiz hissetme gibi ne yaparsa yapsın boşuna olacağı düşüncesi kişiyi ele almaktadır.                                           

Bu durum özellikle çocuklarda yardıma ihtiyaç duydukları an kimse yardıma gelmediğinde veya davranışı sonucunda onaylanmama, tepki görme gibi durumlarla karşılaştığı zaman çocukta çaba eksikliği, düşük özgüven, çabuk vazgeçme, düşük motivasyon, yardım istememe gibi davranışlar ortaya çıkmaktadır. Peki, bu durumda ebeveynler ne yapmalıdır?                                                                            Burada ebeveynlere düşen çocuklarının özgüvenini desteklemek, ‘yapamazsın, edemezsin, olmaz…’ gibi özgüven zedeleyici sözler kullanmamak bunun yerine çocuklarının davranışlarının olumlu yanlarını göstererek çocuğu cesaretlendirmek ve buna benzer şeylerle çocuğu destekleyebilirler. 

Sözün özü çaresizliği öğrendiğimiz gibi güçlülüğü de öğrenmeliyiz. Bernand Shaw’un da dediği gibi ‘Sorun çaresizlik değil isteksizliktir… İsteksiziz; çünkü çocuklukta bize uygulanan ilk şey içimizdeki isteği öldürmektir.’. Her düşünce sonuca götüren bir araçtır. Yani endişe, kaygı, korku ile zihnimizi besleyip bu şekilde düşünürsek sonuçları da bu şekilde olacaktır. Yapmamız gereken bu ruh halinden bir an önce kurtulup odağımızı belirleyerek yola bir an evvel koyulmak olmalıdır. Çünkü inançlar öyle ya da böyle sonuçları etkiler. Başaracağınıza inanıyorsanız başarırsınız ve başaramayacağınıza inanıyorsanız başaramazsınız. Bu noktada zincirlerimizi fark edip kırabilmek için çaresizlik içeren her düşüncenin üzerine gitmeli ve önce beynimizi sonra ruhumuzu özgür bırakabilmeliyiz. Böylelikle kabullenerek dilimizi değiştirelim. ‘Nasıl olsa değişmeyecek.’ Yerine ‘Neden değişmesin?’ demeye başlayarak çaresizlik durumundan kurtulmak için ilk adımı atmış oluruz. Bilinçaltı söylenene inanır, kendinize ne söylerseniz “o” olursunuz o hayat varsa, umut da var. Hem ne demiş, ünlü şair Edip Cansever:                                                                                                                                                                                                                 

“…Umudu dürt/ Umutsuzluğu yatıştır… Unutmayın siz size biçilen sınırlardan çok daha fazlasısınız.

[Her şeye rağmen zincirleri kırmakta zorlanıyorsak, bir uzmandan yardım almakta fayda var.]                                  

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)