Merak Edilenler

Yazar Banu Taşcı FreskoNörolog • 10 Ocak 2018 • Yorumlar:

Migren nedir?

Migren, genetik yatkınlığı olan kimselerde davranışsal, çevresel, gıdasal, kimyasal ve hormonal etken ve uyaranların ortaya çıkardığı bir baş ağrısıdır. Beyindeki bazı bölgelerde meydana gelen geçici değişiklikler sonucunda migren ağrısı ortaya çıkar. Bu iç ve dış uyaranlar pek çok insanın farkına bile varmayacağı kadar önemsiz etkenler olabilir; bu etkenler migrenli hastaları normalde beklenenden daha fazla rahatsız eder. Migren ataklarını bazen tek tetikleyici başlatabilirken, bazen de onlarcasının bir araya gelmesi gerekir.

Bir baş ağrısına migren ağrısı demek için;

Hastanın ömründe

  • 5 kereden fazla,

  • 4 saat ila 3 gün süren bir baş ağrısı öyküsü

Bir seferden daha sık seferde;

  • Bu ağrının tek yanlı olması,

  • Zonklayıcı olması,

  • Orta şiddetten daha şiddetli olması,

  • Fiziksel hareketin ağrıyı artırması,

  • Bulantı eşlik etmesi,

  • Ses ve ışığa hassasiyet olması şartı aranır.

 

5 kadından birinde, 10 erkekten birinde görülür.

Ailesinde migreni olanların % 70’inde migren görülme olasılığı vardır.

Migren genellikle ergenlikte başlar, 50 yaş üstünde azalır.

En çok migren ağrısı çekenler 35-45 yaşları arasındaki kadınlardır.

 

Migren neden kadınlarda daha çok görülür?

Migren kadınlarda 2 ila 3 kat daha fazla görülür.

Bunun bir nedeni migren ağrılarının, kadın hormonu östrojen dalgalanmalarına çok hassas olmasıdır.

Migrenli kadınların beyinlerinin uyaran karşısında verdiği yanıtların hem erkeklerden hem de migreni olmayan kadınlardan farklı olduğu, migrenli beyinlerin küçücük uyaranlara abartılı yanıt verdiği gösterilmiştir. Çocukluk çağında istismara maruz kalmak ve travma öyküsü olması migren görülme sıklığını belirgin şekilde artırır. Kız çocuklarının erkek çocuklarına göre çok daha fazla duygusal, fiziksel ve cinsel tacize maruz kaldığı, daha fazla duygusal travmaya uğradığı ve bu nedenle daha sık migren ağrılarının ortaya çıktığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.  

Son olarak da migren ağrılarını tetikleyebilen alerji, astım, fibromiyalji gibi hastalıkların, kadınlarda daha sık görülmesi de migren ağrılarının da paralel olarak daha sık görülmesine neden olur.

 

Çocuklarda migren görülür mü?

Ergenlik öncesinde çocuk hastalarda migren görülebilir. Genellikle ailesinde migrenli bireyler olan bu çocuklar, bebekliklerinin ilk 3-6 ayında  gazlı bebeklerdir. Çocuklukta belirgin araba ve taşıt tutmasından şikayet ederler. Ayrıca uyku problemlerine sık rastlanır. Migrenli çocuklar genellikle hassas, anksiyöz ve depresif mizaçlıdır. Hem kendilerinde, hem ailelerinde atopi, alerji ve astım öyküsüne sıklıkla rastlanır. Ergenlik öncesi kilolu olma, özellikle aile öyküsü olan hastalarda migreni artıran önemli bir nedendir.

 

Migren genetik bir hastalık mıdır?

Migren kompleks genetik bir hastalıktır. Yani birebir ailevi geçişten ziyade, migren ağrılarının ortaya çıkması için genetik faktörlerin çevresel faktörlerle birleşmesi gerekir. İkiz çalışmalarında genetik yatkınlık % 40’larda bulunmuştur.

Nadir görülen bazı ailevi migren türleri vardır.

Migren hastalarında genetik kalıtım kadar epigenetik kalıtımın da önemi vardır. Epigenetik kalıtım veya geçiş, bir kuşağın hayata kalmaya dair edindiği bilgilerin bir sonraki kuşağa geçirilmesini sağlayan gen ifadesi değişiklikleridir. Gen yapısı olduğu gibi korunurken meydana gelen kimyasal değişiklikler ile o genlerin sentezlediği proteinlerin sentezi duraklatılabilir veya başlatılabilir. Epigenetik gen üstü demektir, genleri telefonunun kendisi, epigenetik değişiklikleri ise telefonu kullanma şeklinizi değiştiren aplikasyonlar gibi düşünebilirsiniz.

Benzer çevresel ortamlara maruz kalan, benzer epigenetik değişiklikleri taşıyan insanlarda uygun şartlar bir araya geldiğinde migren ağrıları ortaya çıkmaktadır.

 

Migren aurası nedir?

Auralar migren ağrısından hemen önce veya tek başına görülebilen geçici nörolojik bulgulardır. Beyin damarlarında meydana gelen değişikliklerin beyin hücrelerinde elektrik iletiminde aksama yapması sonucu görülürler. Bir hastada ilk defa görüldüklerinde hastanın felç veya nöbet geçirmekte olduğu zannedilebilir.

En sık görülen auralar:

  • Renkli, ışıltılı, zikzaklı görme,

  • Çeyrek, yarım, veya tam görme alanı kayıpları

  • Konuşma ve kelime bulma güçlüğü

  • Konsantrasyon kaybı

  • Dikkat dağınıklığı

  • Beyin sisi

  • Baş dönmesi

  • Çift görme, çatallı görme

  • Ellerde, kollarda, bacaklarda veya tüm vücutta uyuşma

Bir aura maksimum 60 dakika sürer. 60 dakikadan uzun süren aura yakınmanız varsa ileri tetkik yapılması yerinde olur.

 

Migren atağı sırasında, hastanın baş ağrısı dışında şikayeti olabilir mi?

Ağrı ile beraber en sık görülen yakınmalar başta zonklama, mide bulantısı, ışık, ses ve kokulara hassasiyettir.

Bunların dışında gözlerde kızarma, burun akıntısı, ishal, sık idrar çıkma, halsizlik, bayılma hissi, baş dönmesi ve/veya sinirlilik görülebilir.

 

Migren atağının başlayacağı anlaşılabilir mi?

Bazı migren atağından önce prodrom adı verilen ağrı öncesi belirtiler görülebilir. Esneme, yorgunluk, bitkinlik, uyuma isteği, çikolata ve tatlı aşerme, sık acıkma, susama, ense ve boyun kaslarında sertlik, yerinde duramama, sinirlilik, çok idrar çıkma gibi bulgular, 2 ila 48 saat sonra migrenin geleceğini haber verebilir.

 

Migren tanısı nasıl konulur?

Migren tanısı hastanın öyküsünün dinlenmesi ve muayenesi sonrasında konur. Migren tanısı koymak için yapılması gereken bir görüntüleme veya kan tahlili yoktur.

Ancak nadiren hastanın nörolojik muayenesinde problem saptanırsa hekiminiz ileri görüntüleme istenebilir.

Tanıya yönelik olmamakla birlikte bazı hastalıklara (İnsülin direnci, metabolik sendrom, tiroid bezi hastalıkları, hipertansiyon) ve vitamin/mineral eksikliklerine (B12, folik asit, demir, D vitamini ) yönelik kan tahlili yapmak yerinde olur.

 

Kronik migren ne demektir?

3 ay süreyle, ayda 15 kereden fazla migren atağı geçirmek, kronik migren olarak adlandırılır. Aralıklı gelen migren ataklarının sıklaşması ve süreğenlik kazanması veya ilaç aşırı kullanımı nedeniyle görülebilir. Kronik migren için risk faktörleri şunlardır:

  • Kadın olmak

  • Yaşlanmak

  • Düşük eğitim ve sosyoekonomik düzeye sahip  olmak

  • Ailede kronik migren öyküsü olması

  • Çok sık atak geçirmek

  • Çok sık ve fazla ağrı kesici ilaç kullanmak

  • Çok sık atağa rağmen koruyucu tedavi kullanmamak

  • Migrenle birlikte anksiyete ve depresyon olması

  • Stresli bir yaşam tarzına sahip olmak

  • Stresle baş edememek

  • Fazla kilo ve obezite

  • Fazla kahve içmek

  • Sigara kullanmak

  • Horlamak ve uyku apnesi

  • Hareketsizlik

  • Tiroid hastalıkları, özellikle hipotiroidi

  • Metabolik sendrom

  • Fibromiyalji

 

İlaç aşırı kullanım baş ağrısı nedir?

Sık migren atağı geçiren hastalar, ağrıları kontrol altına almak için, ağrı kesici ilaçlarını alınması gerekenden çok veya alınması gerekenden sık alırlarsa, bir süre sonra ilaçlar etki göstermez ve ilaçlara cevapsız ağrılar ortaya çıkar. Buna ilaç aşırı kullanım baş ağrısı denir. Bu durum migren kronikleşmesinin önemli nedenlerinden birisidir. Sık atak geçiren hastaların koruyucu tedavi kullanmaması, ilaç aşırı kullanımına neden olur, bu nedenle sık ve şiddetli atak geçiren hastaların doktorlarına danışarak koruyucu tedavi başlamaları ve kronik migren oluşumuna neden olan risk faktörlerini mümkün olduğunca modifiye etmeleri önerilir. İlaç aşırı kullanımı oluşmuşsa yine doktorunuzun yardımı ile ağrı kesici kullanımını kısıtlamanızı öneririm. Tedavi düzenlenirken yeşil reçeteli ilaçların verilmemesi gerekir.

 

Migrenin tedavisi var mı?

Migreni kökünden kurutacak, ortadan kaldıracak veya yok edecek bir tedavi yoktur. Ancak uygun beslenme, uyku, yaşam tarzı değişiklikleri, vitamin ve minerallerin yerine konması ve risk faktörlerinin tedavisi ile atak sayısı ayda 1-yılda 1 gibi rakamlara indirilebilir. Atak oluştuğunda ise sizi yatak döşek yatıran ağrılar değil, küçük doz bir ağrı kesici ile geçirebileceğiniz ağrılar haline gelebilir.

 

Migren  ağrısı ve depresif olmak arasında ilişki var mıdır?

Migrenli olmak ve depresif olmak el ele giden iki durumdur. Migrenlilerde depresyon çok görülür, depresyonu olanlarda migren. Hem migren hem de depresyon hastalarında görülen pek çok ortak nokta vardır:

  • Serotonin metabolizması bozuklukları,

  • Uyku problemleri,

  • Vücutta yaygın enflamasyon,

  • Çocukluk çağı travması geçirmiş olmak,

  • Artmış bağırsak geçirgenliği,

  • D, B12, folik asit vitaminleri eksiklikleridir.

Bunun dışında hastaların

  • kilolu olması,

  • metabolik sendrom varlığı,

  • atopik/alerjik olması  

  • hareketsiz bir yaşam sürmeleri de hem migrene hem de depresyona iyi gelmez.

 

Gerilim tipi baş ağrısı nedir?

Yatkınlığı olan kimselerde aşırı stres, aşırı çalışma, su içmeme ve hareketsizlik sonucu ortaya çıkan baş ağrılarıdır. Başın önünden, gözlerden, enseden veya başın tümünde aynı anda başlayabilen bu ağrılar; başta mengene ile sıkıştırılma gibi hissedile, migren ağrılarına göre biraz daha az şiddette ağrılardır. Nadiren hafif düzeyde ışık ve ses hassasiyeti ve bulantı eşlik edebilir, ama kusma görülmez. Günlük yaşam aktiviteleri ağrıyı artırmaz.

Gerilim tipi baş ağrıları bazen migren ağrılarını tetikleyebilir, bazen de migren baş ağrıları gerilim tipi baş ağrısı şeklinde sonlanabilir. Bir hastada her iki ağrı birlikte değişen sıklık ve şiddette görülebilir. Migren ağrılarını kronikleştiren faktörler gerilim tipi baş ağrılarını da kronikleştirebilir.

Gerilim tip baş ağrılarını artıran iki önemli faktör masa başında uzun saatler boyunca çalışmak ve duruş bozukluklarıdır.

Gerilim tipi baş ağrısı başladığında hemen ilaç içmek yerine büyükçe bir bardak su içmenizi ve bir kaç dakika esneme yapmanızı öneririm.

Gerilim tipi baş ağrısın artıran diğer faktörler uykusuzluk, stres, fibromiyalji, çok kahve tüketme, hasta bina sendromu, klimalı ve/veya kapalı ortamlara çalışmaktır.

Ağrıların azalması için mutlaka stresle baş etmeyi öğrenin. Bunun için gerekirse profesyonel yardım alın. Stresle baş etmek için:

Hayatınızı basitleştirin, mümkün olduğunca kontrolü bırakmaya çalışın, her gün yürüyüş yapın, yogaya başlayın, nefes çalışmalarına katılın, meditasyon yapmayı öğrenin.

 

Boyun ağrısı migrene neden olabilir mi?

Uzun süren ve tedavi edilmeyen boyun ağrıları/problemleri migren ağrılarının şiddetlenmesi ve sıklaşmasına neden olabilir. Eski yıllarda daha çok yaşlılarda gördüğümüz boyun problemleri, artık günümüzde neredeyse yediden yetmişe herkesin cep telefonu/tablet kullanması nedeniyle tüm toplumda görülmeye başlandı. Uzun sürelerle göz hizanızın altındaki bir cisme baktığınız zaman, baş öne doğru pozisyon alır, bu da hem boyun kaslarını hem de omuz ve sırt kaslarını yorar, zayıflatır ve sertleştirir. Tek tarafta taşınan ağır çantalarda süreci şiddetlendirir.

Boyun ağrısından kurtulmak ve migren ağrılarınızın azalması için kısa vadede masaj ve sıcak uygulama öneririm. Ağrılarınız çok fazlaysa bir fizik tedavi hekimine muayene olun ve tedavi alın. Uzun vadede mutlaka boyun ve sırt kaslarınızı güçlendirme ve esneme hareketlerini öğrenin.

 

Fibromiyalji nedir?

3 aydan uzun süren, nedeni bilinmeyen, kronik ve yaygın kas ve bağ dokusu ağrı hastalığıdır. Ağrı ile beraber hastalarda uyku problemleri mevcuttur.

Hastalar ağrı ve uyku problemleri yanında, sabah tutukluğu, yorgunluk, halsizlik, kafa karışıklığı, konsantrasyon problemleri, dikkat dağınıklığı, performans kaybı, unutkanlık, migren, baş ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik, irritabl bağırsak sendromu, idrar yolu problemleri, adet öncesi gerginliği, huzursuz bacaklar sendromu, temporomandibüler eklem bozuklukları görülebilir.

Hastaların %90’ı kadındır.

Çevresel uyaranlara beynin aşırı ve uzamış tepki verdiği düşünülmektedir.

Migren hastalarında fibromiyalji, fibromiyalji hastalarında migren sık görülür. Her iki hasta grubunda sıklıkla çocukluk çağı travması öyküsü mevcuttur.

Hem fibromyaljisi hem de migreni olan hastalarda ayrıca depresyon ve irritabl bağırsak sendromu sık görülür.

Uykusuzluk, sigara içmek, hareketsizlik, kilolu olmak, masa başında çalışmak ve stres, fibromiyalji ağrılarını artırır.

Stresle baş etmeyi öğrenmek, uyku düzeninin sağlanması, artmış bağırsak geçirgenliğinin düzeltilmesi, hareket etmek, yürüyüş ve yoga yapmak fibromyaljiye uzun vadede iyi gelir.

Glutensiz beslenmeye geçen hastaların bulgularında belirgin şekilde düzelme görülür.

 

Kronik yorgunluk sendromu nedir?

6 aydan uzun süren kolay yorulma, egzersiz sonrası yorulma, uyku problemleri, konsantrasyon problemleri, baş dönmesi, baygınlık hissi, depresyon ve gece terlemelerinin bir arada bulunması kronik yorgunluk sendromunu akla getirir.

Hastaların bağışıklık sistemi ve vücudun stres yanıtında bozulma olduğu düşünülmektedir. Hastaların yarısına yakın kısmında tip IV gecikmiş tipte alerji mevcuttur.

Kronik yorgunluğu olan hastalarda sıklıkla migren, fibromiyalji ve irritabl bağırsak sendromu birlikte görülür. Hastaların önemli kısmında çocukluk çağı travması, özellikle duygusal ihmal ve yok sayma mevcuttur. Gastroenterit, özellikle Giardiya enfeksiyonunu takiben kronik yorgunluk sendromu görülebilmektedir. Enfeksiyon sırasında hastalar depresif veya stresli ise hastalık ortaya çıkma olasılığı artmaktadır.

Kronik yorgunluk sendromu olan hastaların öncelikle bir iç hastalıkları uzmanına muayene olarak yorgunluğun ve halsizliğin diğer nedenlerinin ekarte edilmesini öneririm. Hastaların hareket ve yürüyüşe çok yavaş ve zorlamadan başlamalarını, yoruluncaya kadar spor yapmamalarını, uykularına dikkat etmelerini, gerekirse uykusuzluk ve depresyon için tedavi kullanmalarını, bağırsak geçirgenliğini azaltacak şekilde glutensiz beslenmelerini öneririm.

 

Fazla kilolu olmak migrene neden olur mu? Kilo vermek migrene iyi gelir mi?

Fazla kilolu olmak maalesef migren ağrıların şiddetlenmesi ve sıklaşmasına neden olur.

Fazla kiloların nedeni olan yağ dokusu kaynaklı enflamasyon, sempatik baskınlık, serotonin metabolizması bozuklukları nedeniyle migren ağrılarında artış görülür. Kilolar, özellikle göbek çevresinde yağlanmayla el ele giden metabolik sendrom ve kilolu hastaların hareketsiz bir yaşam sürmesi de ağrıları artıran diğer faktörlerdir.

Kilolu hastaların bağırsak içi bakterilerinde görülen dengesizlik hem serotonin metabolizması hem de artmış bağırsak geçirgenliği nedeniyle migren ve fibromiyalji ağrılarını artırır.

Günde sadece yarım saat hareket etmeye başlayan ve beslenmesine dikkat eden hastaların kilo verdiklerinde ağrı sıklığında, ağrı şiddetinde ve ağrı kesici kullanma ihtiyacında belirgin azalma görülür.

 

Hareketsizlik migreni artırır mı?

Kilolu olsun olmasın, hareketsiz olan hastaların migren ağrıları daha şiddetli seyreder. Hareket etmek, özellikle yürüyüş yapmak vücutta serotonin ve dopamin düzeylerini artırır. Yürüyüş veya spor açık havada yapılırsa D vitamini düzeyleri de yükselir. Bunların yanında beynin büyüme ve gelişme faktörü BDNF düzeyleri artar, beyinde yeni yolakların oluşumu ve esnekliğini artar.

Migrene iyi gelen diğer bir egzersiz de yoga yapmak. Yoga az önce saydığım hareketin tüm yararları dışında vücutta sempatik sistem baskınlığını azaltarak da migrene iyi gelir. Yoga ile birlikte yapılan meditasyon ve nefes çalışmaları da stresle baş etmeyi öğreterek migrene ikinci bir koldan iyi gelirler.

 

Alerjiler ve migren

Alerji, belli protein yapısındaki maddelere vücudun verdiği normalin dışındaki yanıttır. Alerjiye neden olan maddeler, pek çok insanı etkilemeyen ve çoğunlukla zararsız olan maddelerdir.

Alerji hastalarının pek çoğunda migren, migren hastalarının çoğunda alerji görülür.

Migren hastalarında hem tip I, hemen ortaya çıkan alerjiler; hem de tip IV, gecikmiş tipte alerjiler sık görülür.

Tip I alerjik bulguların en sık görülenleri; kurdeşen, döküntü, dudak, dil ve geniz kaşıntısı, gözlerde kaşınma ve yaşarma, saman nezlesidir.

Tip IV gecikmiş alerjilere bağlı ise dermatit, baş ağrısı ve kronik yorgunluk görülebilmektedir.

Eskiden daha çok çocuklarda gördüğümüz besin alerjileri artan sıklıkta erişkinlerde görülmeye başlanmıştır. Geçmeyen migren, baş ağrısı, kas ağrısı ve kronik yorgunluk sendromu bulguları olan hastaların bir alerji uzmanına danışarak değerlendirilmelerini öneririm.

En sık tip I besin alerjisi yapan gıdalar:  erişkinlerde yer fıstığı, fıstık, balık ve kabuklu deniz ürünleridir. Çocuklarda ise inek sütü, yumurta, soya fasulyesi ve buğdaydır.

Erişkinlerde en fazla tip IV alerjik reaksiyona neden olan besinler ise: fındık, narenciye, tahıllar ve tarçındır.

           

                                                                                                                                                                                                                                                     

Hipertansiyon ve migren

Migren hastalarının yapısal olarak yüksek tansiyona eğilimli oldukları gösterilmiştir.

Yüksek tansiyon pek çok beyin damar hastalığına zemin hazırlar, bu risk migren hastalarında daha fazladır. Tansiyonun yüksek seyretmesi ayrıca migren kronikleşmesine de neden olur.

Kilolu olmak, hareketsizlik, doymuş yağlar ve rafine karbonhidratlardan zengin beslenmek, fazla tuzlu yemek,  sigara içmek, sık ve düzenli alkol tüketmek, hem tansiyon düzeylerine iyi gelmez, hem de migren ağrılarına.

 

Migren hastasının inme (felç) geçirme riski var mıdır?

Migren hastalarında kalp damar ve beyin damar hastalıkları toplumdan daha sık görülür.

Özellikle sigara içen, doğum kontrol hapı kullanan ve auralı migreni olan kadınlarda inme geçirme riski normalin üzerindedir. Migren ile beraber sık görülen patent foramen ovale ve mitral valv prolapsusu da bu riske katkıda bulunur.

Migren hastalarının kalp damar sağlığına maksimum dikkati göstermeleri, her gün yürüyüş yapmaları, stresle baş etmeyi öğrenmeleri ve sigara içmemeleri, omega 3 doymamış yağlarla beslenmeleri çok önemlidir.

 

Migren ve kalp hastalıkları

Migren hastalarında toplum sıklığının üstünde yüksek tansiyon, mitral valv prolapsusu ve patent foramen ovale görülür.

Yüksek tansiyon, çarpıntı, kolay yorulma gibi yakınmaları olan migren hastalarının mutlaka bir kardiyoloji uzmanının değerlendirmesinden geçmelerini öneririm.

Migren hastalarının kalp damar sağlığına maksimum dikkati göstermeleri, her gün yürüyüş yapmaları, stresle baş etmeyi öğrenmeleri ve sigara içmemeleri, omega 3 doymamış yağlarla beslenmeleri çok önemlidir.

 

Çene eklemi problemleri baş ağrısı yapar mı?

Çene eklemi problemleri genellikle geceleri diş gıcırdatma ile birlikte görülür. Stres diş gıcırdatma ve kas ağrılarını artıran en önemli faktördür.

Çene eklemi problemleri ve bruksizm özellikle sabah uyanmakla görülen sabah baş ağrılarına neden olur.

Uykusuzluk diş gıcırdatmayı artırırken, hastalar çene ağrısı veya çıkan sesler yüzünden uyumakta güçlük çekerler. Çok kahve içmek, sık alkol kullanmak, sigara içmek hem migren ağrılarını hem de çene eklemi ağrılarını artırır.

Çene eklemi rahatsızlığınız/geceleri diş gıcırdatmanız varsa önce bir diş hekimine muayene olmanızı öneririm. Gece ateli kullanımı ile sabah ağrılarında azalma olacaktır. Eğer atel kullanmak istemiyor, kullanamadıysanız veya yeterli yarar görmediyseniz, çiğneme kaslarına Botoks yapılabilir.

 

Küme baş ağrısı nedir?

Daha çok erkeklerde görülen, tek taraflı gözü oyma, bıçakla kesme, gözün yerinden sökme gibi ağrılarla karakterize bir baş ağrısıdır. Ağrının şiddeti ile hastalar yerinde duramaz, başlarını yumruklar ve duvarlara vurur.

Küme denmesinin nedeni senenin belli zamanlarında, mevsim dönüşlerinde veya belli aylarda ortaya çıkıp, diğer zamanlarda görülmemesidir. Mevsimlerle olan zamansal ilişki nedeniyle hipotalamus kaynaklı bir ağrı olduğu düşünülmektedir.

Bu ağrılar, çocukluğunda ikinci el sigara dumanına maruz kalanlar ve sigara içenlerde daha şiddetli seyreder. Hastaların çoğunda uyku apnesi ve horlama görülmesi nedeniyle bir uyku hastalıkları uzmanına muayene olmaları uygun olur.

Alkol tüketimini seyrekleştirmek ve sınırlamak, sigara içmeye son vermek ve uykuya maksimum özeni göstermek ağrıların kontrolünü kolaylaştırır.

 

 

Epileptik hastada daha çok migren olur mu?

Migren atakları ve epileptik nöbetler pek çok yönden birbirine benzer. Ortaya çıkış şekilleri, ataklar halinde seyretmeleri, benzer ilaçlara yanıt vermeleri, stres, açlık, uykusuzluk ve alkol tüketiminden etkilenmeleri bunların bir kısmıdır. Migrenli hastalar ve ailelerinde epilepsi görülme olasılığı toplum olasılığının üzerinde, aynı şekilde epilepsi hastaları ve ailelerinde migren görülme sıklığı yüksektir.

Ailesinde migren ve/veya epilepsi olan migren hastalarının, uyku ve yemek düzenine azami dikkati göstermeleri, alkol kullanımını sınırlamaları, kadın hastaların östrojen içerikli doğum kontrol hapı kullanmamaları gerekir.

 

Huzursuz bacaklar sendromu ve migren

Akşam saatlerinde gece yatağa girmeden başlayan, yatakta ve uyku öncesinde ve uykuda şiddetlenene bacakları hareket ettirme isteği ve bacakları hareket ettirince rahatlama ile giden bir hareket bozukluğudur.

Migren ve fibromiyalji hastalarında sık olarak huzursuz bacaklar sendromu görülür. Hastalarda sıklıkla demir ve B12 vitamini eksikliği çıkar, bu yönde ileri tetkik yerinde olur.

Artmış bağırsak geçirgenliği ve bağırsak içi bakterilerin dengelerinin bozulması huzursuz bacaklar yakınmalarını artırır.  Bağırsak florasına özen göstermek, geçirgenliği artırmayacak şekilde beslenmek gerekir. Bunların yanında dışarıdan probiyotik takviyesi alınabilir.

 

Mikrobiyom nedir?

Bağırsaklarımızın içinde yaşayan mikroskobik canlıların hepsine mikrobiyom denir. Bunlar bin yıllardır insanlara eşlik eden bakteri, virüs, mantar ve arkealardır.

Bu canlılar, özellikle bakteriler, gıdalarımızın içerisindeki sindirilmemiş lifleri sindirir, serotonin, dopamin, B ve K vitaminlerini sentezler, ilaç ve toksinlerin indirgenmesini ve atılmasını sağlar, doğumsal ve edinsel bağışıklık sistemlerini regüle eder, zararlı patojen bakterileri etkisiz hale getirir, kronik enflamasyon, otoimmün hastalıklar ve alerjileri kontrol altında tutar.

Günümüzde doğadan ve topraktan uzaklaşmamız ve aşırı hijyen alışkanlıklarımız ve yoğun antibiyotik kullanımı sonucunda bağırsaklarımızdaki bakterilerin dengesi patojen özellikteki (kötü) bakterilerin lehine bozulmuştur.

Bağırsak bakterilerinin dengesini düzeltmek için, bol lifli besinler tüketmek, şeker ve rafine karbonhidrattan uzak durmak, probiyotik içeriği yüksek gıdaları tüketmek, doğayla ve toprakla yakın temasta olmak ve antibiyotik kullanımını sınırlamak gerekir. Artmış bağırsak geçirgenliğine neden olan her şey bakterilerin dengesini de bozar.

 

Bağırsak içi bakteri dengelerinin bozulmasının önemi nedir?

Bağırsak içi bakterilerinin dengesinin bozulmasına disbiyozis denir. Astım, alerjiler, besin duyarlılıkları, tip II diyabet, kilo sorunları, irritabl bağırsak sendromu, kronik ağrı sendromları, migren, fibromiyalji, dikkat problemleri, konsantrasyon bozuklukları, depresyon, uykusuzluk, otizm spektrumu hastalıkları ve Parkinson hastalığı; disbiyozis ile ilişkilendirilen hastalıkların sadece küçük bir bölümdür.

Bozulan dengeleri düzeltmek için, bol sebze ve meyve tüketmek, rafine karbonhidratlar ve şekerden uzak durmak, alkol tüketimini azaltmak yanında probiyotik ve prebiyotik takviyesi almak önemlidir.

 

Artmış bağırsak geçirgenliği nedir?

Bağırsakların iç yüzeyini kaplayan bağırsak hücreleri yani enterositler normal koşullarda birbirlerine sıkı bağlantılar ile bağlıdır. Bu bağırsağın içindeki sıvı ve katıların bağırsağın içinde kalmasını sağlayan bir bariyer, bir güvenlik önlemidir. Enterositler veya onları bir arada tutan bağlantılar hasar görürse bu bariyer yıkılır. Bağırsağın içerisindekiler elemeye tabi tutulmadan ve sindirilmeden, moleküllerine indirgenmeden bariyerin diğer yanına geçerler. Açılan mikroskobik deliklerden tam sindirilmemiş besinler, bakteriler, ölü bakteri parçaları, bakteri duvarı molekülleri, bakteri toksinleri ve diğer atık madde molekülleri geçer.

Bu maddeler normalde bağırsağın içerisinde olması gerektiğinden vücudun bağışıklık sistemi onları tanımaz ve doğumsal bağışıklık sistemi ve edinsel bağışıklık sisteminde bağışıklık yanıtları tetiklenir. Buna artmış bağırsak geçirgenliği denir.

İçeri kaçan ve bağışıklık sistemini harekete geçiren besin maddelerinin protein yapısı ile vücudumuzdaki proteinlerin molekül yapıları birbirine benzer. Proteinlerin peptid yapısını çok renkli ve değişik taşlı boncuk kolyeler gibi düşünün, vücudun ve besinlerin proteinlerinin boncuk dizilimleri birbirine benzeyebilir. Bakteriler ile %25, muz ile %50, Meyve sineği ile %60, inekler ile %80, şempanzelerle %96 genetik benzerliğimiz olduğu göz önüne alınırsa, sentezlenen proteinlerinin bazılarının birbirine benzeyeceği anlaşılabilir.

Artmış bağırsak geçirgenliği pek çok otoimmün hastalığın erken basamaklarından birisidir. Ayrıca non çölyak gluten hassasiyeti ve metabolik sendromunun gelişmesine katkıda bulunduğu düşünülmektedir.

Depresyon, migren, fibromiyalji ve kronik yorgunluk sendromu hastalarında artmış bağırsak geçirgenliği azaldığında depresyon ve ağrı bulgularında gerileme görülmektedir.

Artmış bağırsak geçirgenliğini en çok artıran faktörler

Glutenli besinler tüketmek

İşlenmiş et ürünleri tüketmek

Alkol kullanmak

Non steroid anti enflamatuar kullanımıdır.

 

Migrenli annenin çocuğu gazlı olur mu?

Migreni olan anne ve babaların çocukları diğer bebeklere göre gazlı olur. Bunun nedeni bilinmiyor. Gazlı bebeklerin ileride migrenli bireyler olması nedeni ile infantil koliğin migrenin erken bir tezahürü olabileceği düşünülüyor. Ayrıca epigenetik geçişle kalıtılan ve dış uyaranlara aşırı tepki vermekle sonuçlanan bir yatkınlığın olduğu da düşünülüyor.

 

İrritabl bağırsak sendromu nedir? Migren ile ilişkisi nedir?

İrritabl bağırsak sendromu, karın ağrısı, şişkinlik ve ishal ve/veya kabızlık atakları ile giden kronik ve fonksiyonel bir sindirim sistemi hastalığıdır. Fonksiyonel bağırsak hastalığı demek hastanın yoğun yakınmalarına karşın tetkikler ve endoskopik incelemelerde belirgin patolojiye rastlanmamasıdır.

Migrenli hastalarda IBS, IBS’li hastalarda migrene sık rastlanır. Migren hastalarında beyin ve sinir sistemi dış ve iç uyaranlara abartılı yanıt verirken, IBS hastalarında bağırsaklar ve bağırsaklarla ilişkili sinir sistemi- enterik sinir sistemi- benzer şekilde uyaranlara abartılı yanıt verir.

IBS ve migren hastalarının pek çok benzerliği vardır. Pek çoğunda depresyon, fibromiyalji, ve kronik sendromu da migren ve İBS bulgularına eşlik eder.

Her iki hasta grubunda besin alerjileri, histamin hassasiyeti, besin entoleransı, FODMAP’tan zengin besin hassasiyeti ve non çölyak gluten hassasiyeti sık görülür.

Migren ve İBS hastalarının geçmişleri de benzerlik gösterir. Hastaların pek çoğu çocukluk çağı travması geçirmişlerdir. Geçirilen travmaların HPA eksenini bozarak ve/veya artmış bağırsak geçirgenliğine neden olarak hem migrene hem de IBS’a neden olduğu düşünülmektedir.

IBS olduğunuzu düşünüyorsanız, öncelikli olarak bir gastroenteroloji uzmanına muayene olun ve gerekli tetkikleri yaptırın. FODMAP’tan fakir beslenin, stresle baş etme yollarını öğrenin, profesyonel psikolojik yardım alın, yoga yapın.

Yoga yapmak hem strese, hem depresyona, hem de migren ve İBS bulgularına iyi gelir.

 

Çölyak hastalarında daha çok migren görülür mü?

Çölyak hastalığı, gluten nedeniyle ortaya çıkan ve bağırsak emici hücrelerinde hasara neden olan bir otoimmün hastalıktır. Çölyak hastalığı bir bağırsak hastalığı olmasına karşın sıklıkla bağırsak dışı bulgular ve/veya yakınmalar ile seyredebilir. Ekstraintestinal çölyak hastalığının en sık ortaya çıkış şekli nörolojik yakınmalarla, özellikle migren ağrıları ile olmaktadır.

Bu hastalarda beynin normalden daha uyarılabilir olduğu gösterilmiştir.

Migreni olan çölyak hastaları, glutensiz beslenmeye geçtiklerinde migren ve gerilim tipi baş ağrısı yakınmalarında belirgin düzelme görülür.

Çölyak hastalarında emilim bozukluğuna bağlı görülen demir, D, B ve B12 vitamini, ve folik asit eksiklikleri de hem baş ağrısı oluşumuna ve hem de tedaviye yanıtsızlığa katkıda bulunur.




 

Non çölyak gluten hassasiyeti nedir?

Çölyak hastası ve buğday alerjisi olmadığı testlerle kanıtlanmış kişilerde gluten tüketimi ile ortaya çıkan bulgular non çölyak gluten hassasiyeti olarak isimlendirilir.

Non çölyak gluten hassasiyetinde ağızda aft, reflü, İBS’e benzer bağırsak yakınmaları yanında migren, baş ağrısı, beyin sisi, dikkat dağınıklığı, baş dönmesi, depresyon, anksiyete, kronik yorgunluk, fibromiyalji, eklem ve kas ağrısı, tenosynovit, kaslarda seğirme, deri döküntüleri, ürtiker ve anemi görülebilir.

Yakınmaların hepsi, glutensiz beslenme sonrası düzelir.

Kadınlarda daha çok görülen bu hastalığın tanısını koymak için yapılabilecek bir test veya inceleme yoktur. Glutensiz beslenme sonrasında yakınmaları düzelen kimselerde, yeniden gluten tüketildiğinde bulguların ortaya çıkması ile tanı konur.

Non çölyak gluten hassasiyetinde, glutenin içerisindeki gliadin dışında , buğday rüşeymi agglutinini veya amilaz tripsin inhibitörleri gibi diğer buğday proteinlerine ve sütün içerisindeki kazeine karşı bağışıklık yanıtı gelişebilir. Bu bağışıklık yanıtı doğumsal bağışıklık sisteminde yani bağışıklık sisteminin öncü piyadelerinde oluşmaktadır.

Hastalarda ayrıca artmış bağırsak geçirgenliği ve disbiyozis de mevcuttur. O nedenle glutensiz ve tahılsız beslenmeye azami dikkati gösterirken, probiyotik gıdalar ve tabletler/şaseler ile probiyotik takviye yapılması önemlidir.

Alkol tüketmek hem non çölyak gluten hassasiyetine hem de artmış bağırsak geçirgenliğine iyi gelmez, bu nedenle ya kullanılmamalı ya da çok nadir ve az miktarda tüketmelidir. Sigara kullanımına son vermek de akıllıca olur.

 

Çocukluk çağı travması nedir?

Çocukluk çağında, büyüme gelişme döneminde karşılaşılan duygusal, cinsel ve fiziksel şiddet, duygusal ve fiziksel ihmallerdir. Ayrıca insanın ruhsal ve fiziksel güvenliğini tehdit eden kazalar, savaş, hastalıklar, tıbbi girişimler ve aile yakınlarının ölümleri gibi durumlar da travmaya neden olabilir.

Bu travmalar karşısında vücutta stres yanıtı ortaya çıkar. Bu savaş veya kaç yanıtı, adından da anlaşılacağı üzere travmaya neden olan durum ile savaşabilmemiz veya ortamdan kaçabilmemiz vücudumuzun bize sağladığı bir araçtır. Travma sırasında bağırarak yardım isteyebilirsek, bize yardım edilirse ve/veya sevdiklerimiz tarafından desteklenirsek stres yanıtı normale döner. Ancak bazen ortamdan kaçamazsak, var olan durum ile savaşamazsak, vücuttaki stres yanıtı normale dönemez ve devam eder. Bazen de aile içi şiddet ve ihmal de olduğu gibi bu travmatik durumlar çok sık, bazen her gün meydana gelir. Devam eden ve kronikleşen stres yanıtının etkisi ile travmanın etkileri kalıcı olur ve buna travma sonrası stres bozukluğu veya PTSD denir.

PTSD gelişen hastalarda sık görülen bulgular: travmayı hatırlatacak yerler, görüntüler ve/veya kişilerden sakınma, travmayı hatırlatacak minik ipuçları ile aniden uygunsuz tepkiler verme, depresyon, anksiyete, duygusuzluk, düşünceler ve kabuslarda olayı tekrar tekrar yaşama, hırçınlık, sinirlilik, devamlı tetikte olma, saldırganlık, kendine zarar verme, olayı veya çocukluğunun bir kısmını hatırlayamama, uyku problemleri, yeme bozuklukları ve madde bağımlığıdır.

Migren, fibromiyalji ve IBS hastalarında en sık duygusal travma öyküsü vardır. Ancak çoğunlukla da duygusal travma tek başına olmaz, fiziksel ve/veya cinsel şiddet ile birlikte olur.

Başlıca duygusal travmalara örnek olarak: bebeği/ çocuğu reddetmek, istememek, bunu davranış ve sözlerle belli etmek, alay etmek, küçümsemek, evin dışına kilitlemek, önemsemek, görmezden gelmek, ilgisiz kalmak, terk etmek, terörize etmek, tehdit etmek, bağırmak, küfretmek, saldırmak, başkalarının önünde eleştirmek veya alay etmek, çocuğun arkadaşları ile görüşmesine izin vermemek, bebeği uzun saatler odasına kapatmak, madde kullanımına, zorbalığa, yalan söylemeye teşvik etmek, çocuktan yaşından büyük beklenti içerisinde olmak, yaşından büyük sorumluluk vermek, çalışmaya zorlamak, cinsel içerikli materyaller ile temas etmesine izin vermektir.  

Bir aile içerisindeki çocuklar aynı travmaya maruz kaldıklarında, veya bir birey aynı travmaya farklı zamanlarda maruz kaldığında her zaman sonuçları aynı olmaz. Özellikle aileden veya çevreden sosyal ve psikolojik destek alan çocuklarda etkiler daha hafif olur. Erken çocukluk çağında , 12 yaş -özellikle 7 yaş öncesi oluşan travmalar çok daha derin izler bırakır.

 

Duygusal travma migrene neden olur mu?

Migren hastalarının özgeçmişlerinde sıklıkla duygusal, fiziksel ve cinsel şiddet ve duygusal ihmal öyküsü mevcuttur. Bir kişide bu travmalar nadiren tek başına bulunur, çoğunlukla ikisi veya 3’ü bir aradadır.

Migren hastaları en sık duygusal şiddet ve ihmal yaşarlar.

Tüm travmalar vücuttaki stres reaksiyonunu ve kortizol salgılanmasını, yani HPA ekseni adı verilen hormon sistemini etkiler. Bu vücutta sempatik baskınlığın artmasına ve kronik stres reaksiyonuna neden olur. Ayrıca bağırsakta aşırı geçirgenliğe ve enflamasyona neden olur. Bunlar hastanın serotonin metabolizmasında problemlere ve depresyona yatkınlığa neden olur.

Kronik stres reaksiyonu, artmış bağırsak geçirgenliği, sempatik baskınlık ve serotonin metabolizması bozuklukları ayrı ayrı veya birlikte migren ortaya çıkma olasılığını artırır.

 

Çocukluk çağında travmaya maruz kalmak hangi hastalıkların riskini artırır?

Çocukluk çağı travmalarına maruz kalmak pek çok kronik hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Bunlar migren, fibromiyalji, kronik yorgunluk sendromu, gerilim tipi baş ağrısı, astım, alerjiler, tansiyon problemleri, metabolik sendrom, irritabl bağırsak sendromu, adet düzensizlikleri, kronik akciğer ve karaciğer hastalıklarıdır.

 

Migren tetikleyicisi nedir? Migreni en çok tetikleyen faktörler hangileridir?

Migren tetikleyicileri; migrenin ortaya çıkmasına neden olan veya kolaylaştıran metabolik, yaşam tarzı ve çevresel faktörlerdir.

Bunlar:
¬ Açlık, kan şekeri düşmesi, öğün atlanması
¬ Susuz kalmak, yeteri kadar su tüketmemek
¬ Uykusuzluk
¬ Fazla uyumak
¬ Ergenlik, adet öncesi, adet sırası, adet sonrası ve menopoz ile birlikte kadınlarda görülen hormonal değişiklikler ve östrojen düzeyi dalgalanmaları
¬ Stres
¬ Kokular
¬ Parlak ışık
¬ Fazla tuz tüketmek
¬ Havada basınç değişiklikleri
¬ Sıcak güney rüzgarları, yani lodos rüzgarları
¬ Havada pozitif iyonizasyona neden olan yağmur öncesi boğucu ve basık havalar
¬ Hareketsizlik
¬ Ağır ve yorucu spor yapmak
¬ Uçak yolculukları
¬ Havalandırması kötü mekanlar
¬ Tozlu ortamlar
¬ Sigara dumanı
¬ Alkol tüketimi
¬ Duruş bozuklukları, üst çapraz sendrom

Bir de migreni tetikleyen besinsel tetikleyiciler mevcut:

¬ Vazojenik amin içeren veya histamin salgılatan besinler: Fermente gıdalar, olgun peynirler, çikolata, kakao, yeşil/siyah çay, şarap, bira, narenciye
¬ Kafein, kafeinli içecek ve yiyecekler
¬ Şeker, rafine karbonhidrat, işlenmiş gıdalar
¬ Gıda katkı maddesi içeren tüm ürünler (özellikle monosodyum glutamat (MSG), aspartam ve nitrit/nitrat)
¬ Doymuş yağlar
¬ Alkol
¬ Soya ve soyalı ürünler

Stresle nasıl başa çıkabilirim?

Stresle başa çıkabilmek ve kronik stresin etkilerini azaltabilmek migren tedavisinde çok önemlidir. Hem ağrıların sıklığı ve şiddeti azalır, hem migrenle birlikte görülen pek çok hastalığın bulguları düzelir, hem de ilaç ihtiyacı asgariye iner.

Stresle baş edebilmek için öncelikle buna karar verip, adım adım, bebek adımlarıyla yol almanız gerekir.

  • İlk önce hayatınızı basitleştirin. Günlük programınız ile başlayıp, sadece yapmanız zorunlu olanları yapıp, ikinci plandakileri erteleyebilirsiniz. Bir gün içerisinde bir haftalık, hatta iki günlük bile iş yapmamaya çalışın.

  • Biraz yavaşlayın, işlerinizi zembereğinden boşalmış yay gibi yapmak yerine, küçük esler vererek, zamana karşı değil anın farkında olarak yapmaya çalışın.

  • Gerçekçi beklentilere sahip olun, çalıştığınız kişiler, hayat, ülkenizden olmayacak beklentileriniz olmasın.

  • Kontrol etmeye çalıştığınız ama kontrol edemeyeceğiniz olayların farkına varın, biraz geride durun.

  • İçinde bulunduğunuz durum ve duygularınızın sorumluluğunu alın, olayları ve başkalarını suçlamayın.

  • Problemlere çözüm odaklı yaklaşın.

  • Geçmişten gelen fikir kalıplarınızı fark edin, biraz esnemeye çalışın.

  • Gerektiğinde yardım isteyin.

  • Ruhunuzu besleyen arkadaşlık ve ilişkilerde bulunun.

  • Şükran günlüğü tutun, hayatınızdaki değerlerin farkına varın.

  • Kendinizi stresli hissettiğinizde nefesinize odaklanın, derin nefesler alın, yavaşça bırakın, yavaş yavaş 60’a kadar sayın, açık havada veya bulunduğunuz yerde 5 dakika yürüyün, bir kaç dakika esneme hareketleri yapın.

  • Meditasyon yapmayı öğrenin, her sabah en az 1-2 dakika, her akşam 1-2 dakika meditasyon yapın.

  • Yogaya başlayın.

  • Her gün en az yarım saat yürüyüş yapın.

  • Sosyalleşin, arkadaşlarınızla buluşun.

  • Daha çok su, daha az kahve için.

  • Uykunuza dikkat edin.

  • Hep aklınızda olan hobiye başlamak için gerekli şartları yerine getirin.

  • Yaratıcı faaliyetlere katılın. Resim, tiyatro, müzik, sanat kurslarına gidin.

  • Sosyal yardım kuruluşlarında çalışın.

  • Televizyon izleme sürenizi azaltın, akşamları kitap okumaya çalışın.

  • Sosyal medyada zaman kaybetmeyin.

  • Hiç bir şey yapmadan zaman geçirmeyi öğrenin.

 

Stres migrene neden olur mu?

Stres, vücutta ve zihinde değişikliğe yol açan kimyasal, fiziksel veya duygusal nedenlerdir. İnsanın genel iyilik halinde değişikliğe veya bozulmaya neden her türlü iç ve dış faktördür. Her stres kötü değildir, bazen stresler insanı ileriye de götürür. Nadiren iyi stresler de migreni artırabilir, ancak migreni daha çok kötüleştiren kötü streslerdir. Bu güçlük, aşırı baskı veya gerginlikler vücutta kronik stres reaksiyonuna neden olur.

Stres aynı zamanda insanın psikolojik ihtiyaçlarının da karşılanmamasıdır. İnsanın temel psikolojik ihtiyaçları; sevme ve sevilme, karşısındaki tarafından gerçekten görülme ve işitilme, diğer insanlarla duygusal ve yakın ilişkiler kurabilme, doğa ile bağlantı kurabilme, insanın değer bulduğu ilişkiler içerisinde olması, macera ve keşfe çıkabilmedir.

Dış faktörlerin stres oluşturabilme özelliği iyi bilinir, ancak insanın kendisi de stres oluşturmayacak olayları stres kaynağı haline getirebilir.

Mükemmeliyetçilik, günlük programı doldurma, sağlıksız beslenme, hareketsizlik, yoğun sigara, alkol ve kahve tüketimi, kendine zaman ayırmama, taşıyabileceğinden fazla yük olma, sınırları koruyamama, uykusuz kalma; var olan streslerin etkisini artırır.

Stresler, vücutta kronik stres yanıtına, sempatik baskınlığa, artmış bağırsak geçirgenliği ve bağırsak içi bakterilerin dengesinin bozulmasına neden olarak migren ağrılarını ortaya çıkarabilir, tetikleyebilir veya şiddetli seyretmelerine neden olabilir.

 

Uykusuzluk neden baş ağrısı yapar?

Uyku düzeninin sağlanması ve kaliteli ve doyurucu bir uyku uyumak migren ağrılarının kontrol altına alınması ve tedavisinde çok önemlidir.

Uykusuzluk enflamasyona, kronik stres yanıtına, serotonin metabolizması bozukluklarına ve bağışıklık sisteminde aksamalara neden olur. Tüm bunlar ayrı ayrı veya tek başlarına migren tetiklenmesine neden olur.

 

Daha güzel uyumak için ne yapmalıyım?

Daha kaliteli ve daha doyurucu bir uyku uyumak için, öncelikle olarak her gün en az 7, mümkünse 8 saat uyuyabileceğiniz şekilde aynı saate yatıp aynı saatte kalkın, öğleden sonra çay-kahve kola tüketmeyin, akşamları alkol tüketiminizi sınırlayın, akşam yemeğini çok geç saatlere bırakmayın, yatmadan 2 saat önce televizyonu kapatın, telefonları ve tabletleri gece moduna alın, yattığınız oda serin olsun, oda içinde toz tutacak eşyaları atın, yatak odanızda televizyon olmasın, yastığınız alerjik materyalden yapılmamış olsun, çarşaf ve yastık kılıflarınız temiz olsun, odanız mümkün olduğu kadar karanlık olsun, beyaz gürültü ve çok hafif çevre gürültüsü duyabilin, tam sessizlik olmasın.

Uykusuzluk çekiyorsanız doktorunuzla görüşüp melatonin, 5 hidroksi triptofan ve/veya magnezyum takviyesi alın.

Geceleri aşırı horluyorsanız veya nefesiniz duruyorsa bir uyku hastalıkları uzmanına, dişlerinizi sıkıyor veya gıcırdatıyorsanız bir diş hekimine veya nöroloğa başvurun.

 

Açlık neden migreni tetikler?

Beyin glukoz ile beslendiği için her türlü kan şekeri düşmesi baş ağrılarının tetiklenmesine neden olur. İnsülin direnci olan veya yoğun rafine karbonhidrat ve şeker tüketen kimselerde normalden fazla insülin salgılandığı için kan şekeri düşmeleri daha belirgin olur. Devamlı batı tipinde beslenmek, vücudun enerji santralleri mitokondrileri yorar. Kan şekeri düştüğünde şiddetli acıkma, ellerde titreme, baygınlık hissi, baş dönmesi ve göz kararması olabilir. Ancak bu seviyelere gelmeden normalin biraz altına bile düşüldüğünde migren ağrıları başlayabilir.

Açlık ayrıca vücutta stres reaksiyonuna neden olarak da ağrıları tetikleyebilir.

Taş devri diyeti veya ketojenik beslenenlerde vücut kendi glikozunu yağlardan ürettiği ve insülin salgılanmadığı için kan şekeri dalgalanmaları yaşanmaz, ağrılar tetiklenmez.

 

Susuzluk baş ağrısı yapar mı?

Susuzluk tek başına gerilim tipi baş ağrısına neden olabilir, migren ağrılarını başlatabilir. Baş ağrısı başladığında büyükçe bir bardak su içmek, ağrı kesici ilaçlara gerek kalmadan ağrıyı geçirebilir.

Beynin yüzde 65-70’i su olduğu için, susuz kalınca ağrı dışında beyin fonksiyonlarında yavaşlama, yorgunluk ve kafa karışıklığı başlayabilir.

Günde en az 1 litre, mümkünse 2 litre su içmek gerekir. Sporcuların, çok terleyenlerin, çay, kahve, ve alkol tüketimi fazla olanların daha fazla su içmesi gerekir. Tansiyon hastalığı için idrar söktürücü alanlar ve yaşlıların susuz kalmamak için ekstra dikkatli olmalarını öneririm.

 

Migren hastaları neden kokulara hassastır?

Migren hastaları toplum normallerine göre daha iyi koku alır, kokulardan çok daha fazla rahatsız olur, migreni olmayan insanların fark etmediği kokular ağrıları tetikleyebilir.

Migrenli bireylerin koku reseptörlerinin ve beyne giden koku yollarının normalden daha uyarılabilir olduğu ve uyarıldıktan sonra normale dönmesinin daha uzun süre aldığı gösterilmiştir. Ayrıca migren hastalarında olfaktör adaptasyon adı verilen, belli bir süre sonra maruz kalınan kokuyu fark etmeme özelliği yoktur, aradan ne kadar süre geçerse geçsin kokulara alışmaz ve rahatsızlık duymaya devam ederler.

Çocukluk çağında travmalara maruz kalan bireylerde amigdalar hassasiyet nedeniyle kokulara hassasiyet artar.

Kokuların, koku yolları ve histamin üzerinden, yüz sinirini uyararak ve/veya enflamasyona neden olarak ağrıları tetiklediği düşünülmektedir.

Migren hastaları ve çevresindekiler mümkün olduğunca ağır parfüm kullanmamalı, bulundukları ortam her zaman havalandırılmalı ve oda spreyi türünde yapay kokular kullanılmamalıdır.

Ekran başında çalışanların sık ara vermesi, gözlerini yeşile bakarak dinlendirmesi

 

Parlak ışık migreni nasıl tetikler?

Migren hastalarının beyinleri normalden daha uyarılabilirdir, ve uyarı geçtikten sonra beyin yüzeyinin normale dönmesi uzun sürer. Benzer şekilde migrenli hastaların göz retinalarının aldıkları bilgiyi işlemede ve beyne iletmede aşırı bir duyarlılıkları vardır. Özellikle parlak ve titreyen ışıklar ağrıyı tetikleyebilir. Bir diğer tetikleyen ışık ise televizyon, tablet ve telefonların mavi dalga boyudur.

En çok baş ağrısına neden olan ışık kaynakları, parlak güneş ışığı, parlak cisimlerden yansıyan ışıklar, kar beyazı ve beyaz floresan ışıklardır.

Ekran başında çalışanların sık ara vermesi, gözlerini yeşilliğe bakarak dinlendirmesi, parlak güneşli havalarda güneş gözlüğü kullanmalarını öneririm.

 

Östrojen ve migren

Östrojen kadınların üremesi, kadınsal vücut hatlarının oluşması ve adet görmek için gerekli, çok önemli bir hormondur. Östrojenin bir diğer özelliği de beyin yüzeyinin uyarılabilirliğini artırmasıdır. Östrojenin bazal değerlerinden ziyade ay içerisindeki iniş çıkışları migren ağrılarını tetiklemektedir.

Östrojen içerikli doğum kontrol preparatları migren yatkınlığı olan hastalarda ağrıları tetikleyebilmekte, aurası olan hastalarda beyin damarları ile ilgili komplikasyonların artmasına neden olmaktadır.

35 yaşın üstünde ve auralı migreni olan hastaların doğum kontrolü için progesteron içeren preparatları kullanması gerekir.

 

Lodos gerçekten migreni tetikler mi?

Migreni olmayanlar inanmakta güçlük çekse de lodos gerçekten migren ağrılarını tetikleyebilir. Bizde lodos olarak adlandırılan bu rüzgar sıcak güneybatıdan eser. Tüm dünyada benzer şekilde güneyden esen rüzgarların migren ağrılarını tetiklediği gösterilmiştir.

Rüzgarların burun, göz ve ağız içerisindeki sinir uçlarında irritasyona neden olarak ve/veya başın içerisinde yer alan hava dolu boşluklarda basınç değişikliğine neden olarak ağrıları tetikler.

Güney rüzgarları sahra çölü ve Afrika üzerinden geldiği için taşıdığı çöl tozları ve kumlar da, mukozaları kurutarak da irritasyona katkıda bulunur.

Ayrıca sıcak veya soğuk uçlara doğru aşırı miktardaki ısı değişikliklerde iyonizasona neden olarak ağrıları tetikleyebilir.

Hava şartlarını değiştirmememiz mümkün olmadığı için kontrol edebildiğimiz diğer tetikleyicilere, uykumuza ve beslenmemize dikkat etmek, havanın ağrı tetikleme etkisini bir nebze azaltabilir. Ayrıca lodos zamanları karbonhidrat tüketimini minimize etmek ve bol su içmek de yarar sağlar.

 

Hasta bina sendromu nedir?

İçerisinde yaşanılan veya çalışılan binanın inşaat ve dekorasyonu özellikleri ve kullanılan malzemelere bağlı ortaya çıkan bulgulara hasta bina sendromu denir.

Gözde kızarma, yaşarma, burun akıntısı, kuru öksürük, sık hapşırma, ses kısıklığı, boğazda gıcık, kokulara hasssiyet, migren, baş ağrısı, kas ağrısı, yaygın vücut ağrısı ve konsantrasyon güçlükleri görülebilir.

Eğer çalışan stres altındaysa, depresyonu varsa, işinden maddi ve manevi tatmin almıyorsa, uzun saatler boyu çalışıyorsa, yakınmaların ortaya çıkması kolaylaşır ve daha uzun sürer, tedavilere daha dirençli olur.

En önemli öncelik çalışılan yerin sık sık havalandırılmasıdır. İkinci yapılması gereken stresle baş etmeyi öğrenmektir.

Bunlarla birlikte:

-Kullanılan temizlik malzemelerine dikkat edilmesi

-Uçucu organik yapıştırıcı kullanılan malzemelerin, mobilyaların kullanılmaması

-Duvardan duvara halı veya döşemelerin sert yüzeyler ile değiştirilmesi, floresan ve beyaz ışık veren aydınlatmaların değiştirilmesi

-Aşırı nem ve küflenme varsa, çözülmesi

-Elektromanyetik radyasyon yayan cihaz varsa mümkün olduğunca bir araya toplanması, kabloların açıkta yer almaması

-Kitaplık ve rafların toz almayacak şekilde dizayn edilmesi

-Toz kaldıracak şekilde yapılan temizliğin sabah çok erken veya gece saatlerinde yapılması, temizlik yapan kişinin maske kullanması önerilir.

 

Tükenme sendromu nedir?

Fazla çalışma ve kronik stres ile ortay çıkan aşırı duygusal yorgunluk, verimli çalışamama ve sorumluluklarını yerine getirememe durumudur.

Tükenmeye gidiş bir kaç adımda olur, önce kişi kendinin vazgeçilmez olduğunu göstermek için daha çok ve daha yoğun olarak çalışır, sosyal ilişkiler ve kişisel ihtiyaçlar göz ardı edilir, asosyallik arttıkça, kendi içine kapanma, ardından ümitsizlik, sosyal izolasyon ve yalnızlık gelir. Değersizlik hissi ile birlikte yeme bozuklukları, abartılı seks isteği ve bağımlılıklar başlar. Kişi halen aradığı veya beklediği maddi ve/veya manevi tatmini alamazsa depresyon, yorgunluk, mental yorgunluk ve isteksizlik yerleşir. Bireylerde bu aşamalarda yaygın kas ve vücut ağrıları, karın ağrıları, migren, IBS bulguları başlar.

Tükenmemek için önce içinde bulunulan durum tüm çıplaklığıyla algılanmalı, ardından gerekirse profesyonel psikolojik yardım alınmalıdır. Özel yaşamı, iş saatleri dışında kalan saatleri zenginleştirmek, spor yapmak, yaratıcı faaliyetlere katılmak iyi gelir. Teknolojiden uzaklaşmak, doğada daha çok zaman geçirmek bulguları hafifletir.

 

Sigara içmek migreni artırır mı?

Sigara içmek, sigara dumanına hatta içilmiş sigaranın kokusuna maruz kalmak migren ağrılarını artırır.

Sigara içmek tüm vücutta ve beyinde oksidatif stresi artırır, dumanı trigeminal siniri irrite eder, kokusu ise koku yollarında uyarılabilirlik artışına neden olur.

Sigara kullanmak aynı zamanda kalp damar aterosklerozuna zemin hazırlayarak ve tansiyon yükselmesine neden olarak da migren ağrılarını tetikleyebilir.

Özellikle küme baş ağrısı olan başta tüm baş ağrısı ve migren hastalarının i

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)

Yazar