SOSYAL FOBİ

Yazar Evrim Ebru YılmazerPsikiyatrist • 9 Aralık 2016 • Yorumlar:

 

‘Dokuzuncu sınıfa gidiyorum. Öğretmenimin sorduğu soruları biliyorum ama, bir türlü cesaretimi

toplayıp, parmağımı kaldıramıyorum. Ya cevap doğru değilse? Ya bütün sınıf bana gülerse? Ya

kekelersem? Titrersem? Rezil olurum. Bir daha sınıfa giremem.’ Yukarıdaki sözler sosyal fobisi

olan bir öğrenciye ait.

Sosyal anksiyete (kaygı) bozukluğu olarak da adlandırılan sosyal fobi, psikiyatride anksiyete

bozuklukları grubu içinde tanımlanan bir hastalıktır. Temel özelliği; başka insanların bulunduğu

ortamlarda, utanç verici bir duruma düşmekten, onaylanmayacak bir davranışta bulunmaktan,

alay edilmekten, rezil olmaktan, eleştirilmekten, reddedilmekten, beğenilmemekten, olumsuz

olarak değerlendirilmekten duyulan korkudur.

Başkalarının beklentilerine fazla önem verme

Kendi isteklerini açıkça ortaya koyamama

Hayır diyememe

Aşırı düzeyde kendinin farkında olma

Kendini fazla eleştirme

Hataları gözünde büyütme

İncelendiği düşüncesi ile, kalabalık ortamlarda göz önünde bulunmaktan rahatsızlık duyma

‘Başkaları ne der?’ sosyal fobisi olan kişilerin en sık tekrarladıkları sorudur.

Sosyal fobinin toplumda görülme sıklığı % 3-13 arasında değişir. Ortalama başlangıç yaşı 15

olarak belirlenmişse de, belirtiler çok daha küçük yaşlarda fark edilebilir. Sürekli olarak bir

şeylerden kaçınmak, sorumluluk üstlenmemek, yeterli ilişki kuramamak ya da bir eylemi

başkalarının varlığında gerçekleştirememek, sosyal fobiden şüphelenilmesi gereken durumların

bazılarıdır. Kadınlarda erkeklere göre 1,5-2 kat daha sık görülmekle birlikte, sosyal fobi nedeni ile

tedaviye başvuranlar daha çok erkeklerdir.

Sosyal fobisi olan kişiler, sosyal fobik olarak adlandırılır. Sosyal fobiklerin yaşamlarını bekar

olarak sürdürme olasılıkları, toplum ortalamasından daha yüksektir.

Yapılan araştırmalar sosyal fobiklerin beyinlerinde bir takım kimyasal ve elektriksel bozuklukların

olduğunu göstermiştir.

Bir araştırmada sosyal fobisi olan kişilerin, anne-babalarını ihmalkar, az özenli, reddedici ya da

fazla koruyucu, kollayıcı olarak algıladıkları gösterilmiştir. Ailenin çocuk yetiştirme tarzı, sosyal

ilişki biçimi ve ebeveyn modeli sosyal fobi gelişiminde önemli etkenlerdir.

Sosyal fobiklerin birinci derece yakınlarında, toplum ortalamasına göre 3 kat fazla sosyal fobiye

rastlanmaktadır.

Sosyal fobisi olan kişiler, genellikle utangaç ve içe dönüktür. Normal göz temasından kaçınırlar,

az konuşurlar. Kendilerine bir şey sorulmadıkça, spontan konuşmazlar. Dikkatin üzerlerinde

toplanmasından hoşlanmazlar. İltifatları sessizce geçiştirirler. Toplumdan kaçmak için hastalık

mazeretini ileri sürerler. Patron ya da amirleriyle konuşurken belirgin kaygılı görünürler.

Kaygılarını yatıştırmak için alkol kullanmaya yönelebilirler.

Bir grup insanın önünde bulunma ve konuşma

Tanıdık olmayan birisi ile konuşmayı sürdürme

Başkalarının önünde yazı yazma

Başkalarının önünde düşüncelerini ifade etme

Toplum içinde yeme ve/veya içme

Tanıdık olmayan birisi ile yalnız yemek yeme

Tanıdık olmayan birisi ile telefon görüşmesi yapma

Genel tuvaletleri kullanma

Bir partiye veya arkadaş toplantısına katılma

Tanıdık olmayan birilerinin oturduğu odaya girme

Tanıdık olmayan birisi ile konuşma başlatma

Öğretmen, patron gibi otorite olabilecek kişiler ile ilişki kurma

Kahve arası veya öğlen aralarında arkadaşlarla ilişki kurma

Fizyolojik belirtiler; yüz kızarması, terleme, ağız kuruması, kalp çarpıntısı, nefes kesilmesi, nefes

darlığı, mide barsak sisteminde rahatsızlık, diyare, kasılma ve titreme şeklinde ortaya çıkan

değişikliklerdir.

Zihinsel belirtiler; güçsüzüm, yetersizim, çirkinim, beğenilmiyorum, sevilmeye layık değilim,

mükemmel olmalıyım, asla hata yapmamalıyım, kaygılı olduğumu belli etmemeliyim, çok rahat

davranmalıyım, kusursuz görünmeliyim, kimseyi gücendirmemeliyim, herkesin beğenisini

kazanmalıyım şeklindeki düşünce değişiklikleridir.

Davranışsal belirtiler; bunlar kaçınma yöntemleri olarak da bilinir. Örneğin; korkulan ortama

girmeme, korkulan ortamı terk etme, göz temasından kaçınma, ilgisiz şeyler düşünme, hayallere

dalma, konuyu değiştirme, alkol kullanma gibi.

Sosyal fobide ilaç tedavisi ve psikoterapi uygulanır. Sadece ilaç ya da psikoterapi de

uygulanabilirken, her ikisi birlikte uygulandığında daha etkili sonuç alınır. İlaç tedavisinde özellikle

serotonin sistemi üzerinden etki eden ilaçlar seçilir. İlacın etki edip etmediğine karar vermek için

en az 10 hafta beklemek gerekir.

Sosyal fobi de en sık kullanılan terapi şekli bilişsel ve davranışçı terapidir. Bilişsel terapide,

kaygıya neden olan durumlar, kaygıya karşı ortaya çıkan bedensel belirtiler, bu sıradaki

düşünceler anlaşılmaya ve bunlarla baş etme yöntemleri geliştirmeye çalışılır. Davranışçı terapide

ise, sıkıntıların üstüne gitme, rol oynama, gevşeme egzersizleri, sosyal beceri eğitimi gibi

yöntemler uygulanır.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)