Sosyal Fobinin Nedenleri ve Tedavisi

Yazar Gökhan BingölPsikolog • 5 Ocak 2022 • Yorumlar:

Sosyal Fobiyi Oluşturan Nedenler

Sosyal kaygı bozukluğuna sebep olan belirli bir sebep yoktur. Sosyal fobi oluşumunda birçok faktör etkilidir. Rahatsızlığın oluşmasında kalıtsal geçişin, beynin fobi oluşumuna yatkınlığı, ailenin çocuk yetiştirme tarzı ve çocukluk dönemi deneyimlerinin etkisi olduğu gözlemlenmektedir. Dolayısıyla tek bir sebebinin olmadığı biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin sosyal fobi gelişiminde etkili olduğu ve bu faktörlerin farklı düzeylerde rol oynadığı söylenebilir.

Biyolojik Faktörler

Sosyal fobi sorununda kalıtsal geçiş faktörünün rolü çok da kuvvetli olmasa da var olduğu düşünülmektedir. Bireyin akrabaları arasında sosyal fobik kişiler var ise şayet, bireyin sosyal fobiyi yaşama riski birazcık daha yüksek olduğu öne sürülmektedir. Ailede de olup olmadığı sorgulandığında, yakın akrabalarda da benzer problemin olması bunu desteklemektedir.

Bakıldığında öne çıkan en ehemmiyetli faktörlerden biri de, beynin yapısında bir takım kimyasal ve elektriksel bozukluklar, düzensizlikler, dengesizlikler olduğu gözlemlenmiştir. Özellikle de üzerinde durulması gereken şey; serotonin diye adlandırılan kimyasalın, oran olarak normalden az olup olmadığı veya iletiminde aksaklık olup olmadığıdır. Genellikle sosyal fobik bireylerin beyninde bu kimyasal, oransal olarak az olmakta ve iletimde eksiklikler yaşanmaktadır. Dolayısıyla bu azalım da stresli durumlarda beyinde farklı reaksiyonlara sebep olabilmektedir, örneğin kaygıya, endişeye, anksiyeteye sebep olabilmektedir. Yani sosyal fobiye bir alt yapı hazırlığı denilebilir.

Biyolojik faktörlere bakıldığında öne çıkan konulardan biri de beynin korku bölümünü kontrol eden amigdala isimli bölümünün aşırı bir şekilde aktif olmasıdır. Bu aşırı aktivasyon sosyal fobi oluşumunu ciddi anlamda tetiklemektedir. Adeta tehdit varmış gibi bir algıya kapılıp otonom sinir sisteminde aşırı uyarılmaya sebep olabilmektedir. Bu vaziyette de kalp atımında ciddi bir hızlanma, mide bağırsak sisteminde aşırı hareket gibi panik atağa yakın bir şey yaşanabilmektedir. Bayılmanın gözlemlendiği bazı durumlar da söz konusudur.

 

Psikolojik Faktörler

 

Sosyal fobi aslında zihinsel altyapısı önceden hazırlanmış bir sorundur. Bu hazırlık ile baraber bazen belirli bir durum veya olaydan sonra meydana çıkabilmiş ve örseleyici bir yaşantı ile koşullanarak yerleşmiş olabilir. Bu zihinsel alt yapıya örnek verilirse; öğrenci sınıfta bir konuyu anlatırken bir hata yapıyor ve arkadaşları ona gülüyor. Böyle bir durumda öğrenci küçük düştüğünü, rezil olduğunu düşünebileceği için utanç hissine kapılıyor ve bedensel belirtiler gösteriyor. Bir sonraki sefere konuyu anlatmak için tekrar tahtaya çıktığında daha önce yaşadığı bu olumsuz deneyimi yüksek ihtimalle olumsuz beklentilere yol açacak ve bulunduğu ortam duygularını tetikleyecek ve önceki bedensel belirtiler de bu duruma eşlik edecektir. Dolayısıyla sosyal fobi probleminin gelişimi, geçmişte yaşanılmış olan utanç verici veya küçük düşürücü bir vaka sonucunda ortaya çıkmış denilebilir. Bu gibi bireyi travmatize eden olayların nihayetinde oluşabilir. Yine psikolojik faktörlere örnek olarak; utangaç mizaçlı çocuklar yetişkinlik dönemlerinde sosyal anksiyete bozukluğu için risk altındadır denilebilir. Bireyde oluşan sosyal fobi sorunsalı çocuklukta yaşanılan kötüye kullanım, zorbalık öyküsüyle de bağlantılı, ilişkili olabilir. Sosyal fobisi olanlar, başkalarının davranışlarının sonucunda başlarına geleni (örneğin; alay konusu olma gibi) gözlemleyerek bu fobiyi geliştirmiş olabilirler. İnsan hayatında önemi bulunan ve kişiye sıkıntı, üzüntü veren bazı olaylar (ölüm, ayrılık gibi) da sosyal fobiye neden olabilir.

Sosyal fobik bireyler sosyal ortama girdiklerinde akıllarından binlerce düşünce geçmesine rağmen bunlar aşağıdaki gibi iki başlık altında toplanabilir:

“Her seferinde aynı şeyler olacak”

“Bana aptal, anormal, işe yaramaz vb. diyecekler”

Son yıllarda yapılan araştırmalar tarafından bu iki düşünceye ek olarak “başkalarına rahatsızlık vereceğim” düşüncesi de eklenmiştir.

 

Çevresel Faktörler

 

Çok fazla kendini ifade etmeyen toplumlarda kendine güveni düşük yetiştirilen, öz güven eksikliği olan bireyler sosyal fobi problemini yaşamaktadır. Sorunun başlangıcı sıklıkla çocukluk çağında görülmektedir. Hatta okul öncesi çağda da görülür. Fiziksel görünüşleri ya da sesleriyle ilgili sağlık sorunu yaşamış bireylerde daha sıktır. Ürkek, başkalarına yaklaşmaktan korkan, izole olan çocuklar alarm durumunda olunması gereken çocuklardır. Normal gelişim sürecinde öğrenilmesi gereken bazı sosyal becerileri öğrenemeyen ve bunu yeterince geliştiremeyen çocuklar da alarm durumunda olunması gereken çocuklardandır.

Çocuk yetiştirme şekli de sosyal fobinin oluşmasında önemli bir etkendir. Genelde kontrolcü, aşırı koruyucu, ya da reddedici anne babaların çocukları sosyal fobik bireyler olma olasılığı yüksektir. Yine ailede baskı var ise ve duygusal sıcaklığın az olduğu bir aile ortamı ise, baskıcı ve katı anne babanın olduğu bir aile ise çocukta sosyal fobi görülme olasılığı yüksektir. Çocuktan yüksek beklentileri olduğunda ve bu yüksek beklentilere ulaşamayan çocuk cezalandırılıyorsa, bu durum çocukta başarısızlık korkusu geliştirebilir. Başarısızlık korkusu da sosyal fobiye sebep olabilir. Tanıdık olmayan ortamlara, insanlara ve nesnelere aşırı korku duyma olarak tanımlanan davranışsal ketlenmenin sosyal fobi gelişiminde öncül belirti olduğu söylenmiştir.                                                          Anne babanın eleştirel tutumda olması halinde çocuğun sosyal fobik olma riski artmaktadır. Her hareketi kontrol edilen bir çocuk tedirgin olabilir ve iyi niyetli hareketler bile çocuğu olumsuz etkileyebilir. Günlük yaşamın her ayrıntısında kontrol edilen, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalan çocukta risk artar. Suçluluk duyguları yerleşebilir, kendini değersiz görebilir, güvensizlik yaşayabilir. Bu da ileride okul yaşamında kendini ifade etme konusunda başarısız olmasını beraberinde getirir.

 

Sosyal Fobi Nasıl Tedavi Edilir

 

Sosyal fobi tedavisi olan ve bu tedavinin zor olmadığı, başarıyla tedavi edilebildiği psikolojik rahatsızlıklar arasında bulunur. Bireyin sosyal fobi düzeyine göre bazen tek başına psikoterapi bazen de ilaç tedavisi ile birlikte psikoterapi uygulanabilmektedir.

Sosyal fobi doğru gerçekleştirilen tedavi ile genellikle tamamen iyileştirilebilen bir psikolojik problemdir. Fakat tedavinin başarısını birçok faktör etkileyebilir. Bu faktörler

·  beraberinde farklı psikiyatrik hastalıkların görülmesi,

·  başlangıcının erken yaşta olması,

·  kişinin tedaviye olan isteği,

·  kişinin tedavi sürecindeki iyileşmeye yönelik çabası olarak sayılabilir.

Bu faktörler ışığında beklentilerin gerçekçi boyutta olması gerekir.

Sosyal fobide tedavi ilaçla yapılan tedavi ve psikoterapi olarak iki tiptedir. Hastalığın şiddetine göre bazen sadece psikoterapi uygulanırken genellikle iki tedavinin birlikte uygulanması tercih edilir.

 

Psikoterapi

 

Psikoterapi, sosyal kaygı bozukluğu olan çoğu insanda belirtileri iyileştirir. En etkili tedavi modeli bilişsel-davranış terapisidir. Yapılan araştırmalar neticesinde sosyal fobi tedavisinde, bilişsel-davranışçı psikoterapinin belirgin şekilde faydalı olduğu gösterilmiştir. Terapistin söyledikleri harfiyen uygulanırsa tedavi süreci hızlanır ve başarılı bir sonuç elde edilir.

Bu terapi modeline bir de ilaç tedavisi eklendiğinde, eklenen ilaç belirtilerde giderek azalma sağlayarak terapiyi daha etkili hale getirebilir. Bilişsel terapide kaygı duyguları ve bu anksiyete duygusuna karşı oluşan bedensel belirtileri tanıma, kaygı doğuran durumlardaki düşüncelerin ne olduğunu anlama, bunlara karşı başa çıkma stratejileri geliştirme gibi aşamalar vardır. Kişinin kaygı belirtilerini tetikleyen durumlara karşı farklı tepkiler vermesi öğretilir.  Davranışsal terapide ise model olma, yakınmaların üstüne gitme, bedensel belirtileri daha net algılayabilmesi için rol oynama, gevşeme eğitimi, sosyal beceri eğitimi gibi her bireyde farklı uygulanabilecek yöntemler vardır.  

Terapide, kişinin kendisiyle ilgili olumsuz düşünceleri tanıması ve değiştirmesi hedeflenir. Ayrıca sosyal durumlarda güven kazanmasına yardımcı olacak beceriler geliştirmesi için yol gösterilir. BDT’nin amacı sosyal fobi teşhisi konmuş kişinin düşüncelerinin daha mantıklı bir yere yönlendirilmesi ve daha önce kişinin kaygı duymasına neden olmuş durumlardan kaçınmamasını sağlanmasıdır. Bu terapide sosyal fobili kişinin kaygılarının nedeni araştırılır ve korkularıyla yüzleşmesi sağlanır. Kişinin kaygı duymasına neden olan herhangi bir olaya karşı daha önce verdiği tepkileri tanıması ve daha öncekilerden farklı bir tepki vermesi sağlanır.

Sistematik duyarsızlaştırma yani maruz bırakmaya dayalı bilişsel davranışçı terapi, bilişsel terapinin en önemli amaçlarındandır. Sistematik duyarsızlaştırma sonucunda kişi ile adım adım en çok korkulan sosyal durumlarla yüzleşmek için çalışma yapılır. Bu, başa çıkma becerilerini geliştirebilir ve kaygı uyandıran durumlarla başa çıkma konusunda öz güven geliştirme konusunda yardımcı olabilir.

Sosyal ortamlarda rahatlık ve güven kazanmak için beceri ve rol oynama eğitimlerine katılmak da faydalı olacaktır. Sosyal durumlara maruz kalma uygulamaları, endişelere meydan okumak için özellikle yararlıdır.

Bedensel belirtiler yaşanmayınca kişi zihnini de daha rahat kontrol edebilir. Ama altta yaşanan düşüncenin terapi ile ortadan kaldırılması önemlidir.

Hata yapmak istemeyen, mükemmeliyetçi kişilerde aslında irrasyonel düşünce olabilir ve terapide bunlar düzeltilir. Eleştirileceğim, dışlanacağım şeklinde, zemindeki olumsuz düşüncelerin daha sağlıklı olanla değişmesi gerekir ve bunlar terapiler aracılığıyla sağlanır. Terapilerin ise psikolog eşliğinde olması gerekir.

Kişiye rahatsızlığıyla ilgili farkındalık kazandırmak, motivasyonunu arttırmak, bireysel psikoterapide kazandığı davranış değişikliklerinin bedeninde ne tür gerilimler, ısı ve kalp ritminde farklılıklar ile nefesinde nasıl bir hata oluşturduğu ve beyninde ne tür bioelektriksel görünüm kazandığıyla ilgili geribildirim vermek suretiyle düşüncelerine hakim olabilme yeteneği kazandırılır.

 

İlaçlar

 

Sosyal fobi tedavisinde kullanılan çok çeşitli ilaçlar mevcuttur. Bunlardan antidepresan grubu selektif serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI'lar). Bu ilaçlar genellikle denenen ilk ilaç türleridir. İlaç tedavisine bakıldığında özellikle de serotonin sistemi üzerinde etkili olabilecek ilaçlar seçilir. İlaç tedavisine karar verildiğinde tedavinin ilk günlerinde hafif bir bulantının, yine hafif baş ağrısının, uyku bozukluğunun, midede huzursuzluğunun ve bunlar gibi geçici yan etkilerin oluşabileceğini kabul etmek gerekir. Buna benzer belirtilere vücudun zamanla alışabileceği hastaya bildirilmesi bireyi biraz daha rahatlatabilir. Kullanılan ilacın etkisinin ortaya çıkabilmesi için iki-üç hafta kadar beklenilmesi önerilmektedir. Yine kullanılan ilacın etkili olup olmadığına karar vermek için en az 10 hafta süre geçmelidir. Tedavi süresi, ortalama 9-12 aydır. ·İlaç tedavisinin yanında bilişsel davranış terapisinin uygulanması tedaviyi daha etkili hale getirir ve belirtilerin azalmasını sağlar. Fakat psikoterapi olmadan tek başına ilaç kullanımının uzun vadede yararı bulunmaz. Araştırmalara göre çoğu hastada tek başına ilaç kullanımı, kısa vadede dahi olumlu bir etkiye neden olmamaktadır.

Tedavide belirtilerin kontrol altına alınması için başka ilaçlar da kullanılabilir:

Diğer antidepresanlar: En az yan etki ile en etkili olanı bulmak için birkaç farklı antidepresan ilacın denenmesi gerekebilir.

Anti-anksiyete ilaçları: Bu gruptaki ilaçlar kaygı seviyesini azaltabilir. Hızlı bir şekilde etki gösteren ilaçlardır denilebilir.

Beta blokerler: Bu ilaçlar sosyal fobinin fiziksel belirtilerinden sorumlu olan adrenalin hormonunun uyarıcı etkisini bloke ederek çalışır. Kalp atış hızını, kan basıncını, kalbin çarpıntısını, ses ve uzuvlardaki titremeyi azaltabilirler. Bu nedenle, toplum karşısında konuşma yapma gibi belirli durumlar için ara sıra kullanım için uygundur denilebilir.

 

Sosyal Fobinin Neden Olduğu Psikolojik Rahatsızlıklar

 

Tedavisi yapılmayan veya herhangi bir destek almayan sosyal fobili kişilerde bu durum ileride sosyal hayatta, iş hayatında, okul hayatında veya ilişkilerde birçok probleme neden olabilir. Kişinin günlük hayatını olumsuz yönde etkiler, kişinin günlük rutinini bozar.

Sosyal fobik kişiler depresyona yatkın olur. Kişi yaşamındaki kısıtlamalar nedeniyle bunalır. Kız ya da erkek arkadaş edinememek, evlenememek, işinde yükselememek, çevrenin olanaklarını kullanamamak depresyona neden olur. Diğer sık görülen tablo bunu aşmak için alkole başvurma hali olabilir ve akabinde alkol bağımlılığı ya da madde bağımlılığı durumu yaşanır. Duyulan korku sosyal beceride görülen eksiklik veya yaşanan herhangi bir kötü olay sonucunda ağırlaşarak panik atağa çevrilebilir.

Sosyal fobi de kaygı bozukluğu birçok tanıyı içinde barındırmaktadır. Bunlardan bazıları; Ayrılma Kaygısı Bozukluğu,  Özgül Fobi, Toplumsal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi), Panik Bozukluğu, Yaygın Kaygı Bozukluğu, Akut Gerginlik (Stres) Bozukluğu. Örselenme (Travma) ve Stresörle ilgili Bozukluklar; Tepkisel Bağlanma Bozukluğu, Hastalık Kaygısı Bozukluğu.

Genelleşmiş kaygı bozukluğu, güne yayılan bir olumsuz beklenti içinde olunması durumudur. Çoğu zaman bu durumun nedeni de yoktur ama kişi sürekli olarak göğsünde bir baskı, bunaltı hissi, nefes alamama durumu, kaslarda gerginlik, ağız kuruması, ellerde, kollarda, yüzde uyuşmalar gibi bedensel şikâyetlerle seyreden bir durum yaşar. Bu durum daha çok kadınlarda görülmektedir.  

 

KİMLERDE DAHA SIK GÖRÜLÜR?

 

Maddi durumu ve sosyal konumu, yetersiz, hiç evlenmemiş, işsiz ve eğitim düzeyi yüksek olmayanlarda sık görülmekle birlikte, hastalığın erken dönemlerinde toplum içine yeterince çıkmama de risk etmenleri arasındadır. Kalıtımdan daha çok, çocuk yetiştirme tarzı, ailenin başkalarıyla yeterince görüşmemesi ve ebeveyn modeli önemlidir. Çocukluk çağından itibaren aşırı çekingen olan kişilerde, gelecekte Sosyal Fobi gelişme riski daha yüksektir.

"ÖZGÜL ve YAYGIN SOSYAL FOBİ" olarak iki alt tip tanımlanmaktadır. Özgül sosyal fobi sadece belirli ortamlarda, mesela topluluk önünde konuşurken korku yaşanmasıdır. Yaygın sosyal fobide ise kişi kendisini nerdeyse bütün sosyal ortamlarda huzursuz, kaygılı ve gergin hisseder. Yaygın sosyal fobi en sık rastlananıdır. Sosyal fobi alt tipine göre ayrım yapıldığında, yaygın tipin daha erken yaşta başladığına dair bilgiler vardır. Sosyal fobi, alt tipine göre değişmekle birlikte ergenlik dönemi arasında başlar (10-17 yaş). Hastaların % 40’ında başlangıç yaşı 10’un altındadır. Hastaların %95’inde ise başlangıç 20’nin altındadır. Okul fobisi olan çocukların ileride sosyal fobi geliştirme ihtimalinin yüksek olabileceğine dair çalışmalar mevcuttur. Korkulan durumdan kaçma davranışı genellikle çok belirgindir. Tam bir sosyal yalnızlığa yol açabilir, bu yalnızlık beraberinde başka ruhsal hastalıkları da getirebilir.

Sosyal fobi depresyon ve alkolizmden sonra en çok rastlanan üçüncü ruhsal rahatsızlıktır. Genel nüfusun %7 ila 8’i sosyal fobi tanısı alır. Sosyal fobinin görülme sıklığı kadınlarda %2.3, erkeklerde %1.1 dolaylarındadır. Araştırmaların çoğu, sosyal fobinin kadınlarda erkeklerden daha sık görüldüğünü ortaya koymaktadır. Klinik araştırmalarda ise, sosyal fobinin her iki cinsiyette eşit oranlarda bulunduğu ya da erkeklerin çoğunlukta olduğu dikkati çekmektedir.  

Sosyal fobi genetik özellikler gösteren sorunlardan biridir. Ailede olması olasılığı artırmaktadır. En önemli etmenlerden biri beyinde bir takım kimyasal bozukluklar ya da dengesizliklerin olmasıdır. Ayrıca zihinsel altyapısı önceden hazırlanmış olan SF bazen belirli bir olaydan sonra gün yüzüne çıkmış ve örseleyici bir yaşantı ile koşullanarak yerleşmiş olabilir. Özellikle çocukluk döneminde yaşanan alay edilme, dışlanma, küçük düşürülme gibi travmatik deneyimler sonucunda çocuk sosyal ortamlarda aşırı stres yaşamaya başlar. Bu süreç uzun sürdüğünde stres hormonlarının salgılanması daha yoğun ve süreklilik arz eden bir durumda olduğundan kimyasal dengede bozulmalar olur.

Sosyal korkuya sahip olan insanlar çevrelerindeki insanların davranışlarını gözlemleme yoluyla ve/veya olumsuz birtakım deneyimlerden etkilenerek bu korkuyu edinirler. Özellikle aile ve okul çevresinde yaşanan olumsuz deneyimler travmatik etki oluşturarak bu korkunun gelişmesinde oldukça önemli rol oynar.

Çocuklar, özellikle okul öncesi gelişme dönemlerinde, ebeveynlerinden aldıkları eğitim ile sosyal durumlara nasıl yaklaşılması gerektiğini öğrenir ve davranışları bu yönde gelişir. Aşırı koruyucu ebeveynler, çocuğunun sosyal ortamlara girmesini kısıtlar veya bu ortamlarda kendilerini ifade etmelerine fırsat vermez ve sosyal becerinin gelişimi engellenir. Bu insanlarda sosyal korku geliştirme olasılığı diğer insanlara oranla daha yüksektir.

Sosyal fobinin başlama yaşının erken olması ciddi sorunlar doğurur. Ek birçok psikiyatrik rahatsızlığın ortaya çıkmasına da yol açabilir. Bunların içinde en önemlisi depresyon, alkol bağımlılığı ve ilaç bağımlılığıdır. Özellikle batılı ülkelerde yapılan çalışmalarda sosyal fobide alkol kullanımı normal toplum bireylerine oranla 2,5 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu da alkolün daha rahat davranmayı sağlaması ile açıklanabilir ki bu durumda zamanla alkol bağımlılığı riskini artırmaktadır. Alkolikler arasında yapılan bir çalışmada sosyal fobi görülme sıklığının normale oranla 9 kat fazla olduğu tespit edilmiştir.

Sosyal fobi tipine göre değişkenlik göstermekle birlikte genellikle erken ve geç ergenlik döneminde yani 13-20 yaş aralığında başlar. Yapılan bir araştırma sonucunda Türkiye'de bulunan üniversite öğrencilerinin %24'ünde sosyal fobi bozukluğu tespit edilmiştir.

 

Sosyal Fobi Hangi Toplumlarda Daha Sık Görülür

 

Doğu toplumlarında biraz daha fazla olduğu bilinmektedir. Yüzdelerine bakılmalıdır ama doğu toplumlarında muhafazakar yapılar ve çevresel faktörlerin katkısı ile fazla olduğu bilinmektedir. Klinikte kadın erkek oranları eşit görülüyor yani öyle gözlemleniyor. Fakat, kadının bizim gibi toplumlarda  sosyal ortama çıkması desteklenmediği için tedaviye başvuranların daha çok erkek olduğu da söylenebilir.

 

Sosyal Fobi ve Kariyer

 

Normal şartlar altında sosyal fobik bireyler sosyal ortamlara gitmekten kaçınma davranışı sergiler. Her gün gittiği ortamlara bile girmekten kaçınmaktadır. Ancak, pozisyonu müsaitse durumu belirli konuma kadar idare edebilir ama pozisyon yükseldikçe durum vahimleşmektedir. Mesela kariyerinde yükselmiş, terfi etmiş, yurt dışına gitmesi gereken, toplantılarda sunum yapması beklenen insanları görüyoruz. Tabii ki, bu noktada çok zorlanmaktadırlar. Ancak bu konuma gelenler artık kendi durumlarını araştırmaya başlar ve bunun bir hastalık olduğunu da öğrenir. Böylelikle tedavi planlanır ve tedavi uygulanmaya başlanır.

 

Sosyal Fobisi Olan Kişilerde Başarı

 

Sosyal fobide güven anlamında başka bir sorun yoksa, özel öğrenme ile ilgili güçlük yoksa başarı bakımından çok az kişi olumsuz etkilenebilir. Sosyal fobi genel anlamda çok büyük sapmalara neden olmaz. Ancak, yaşam kalitesi düşer, işe girerken ya da girdiği işteki ilişkiler kariyerini sürdürmesinde güçlükler yaratır veya kendi işini yürütüyorsa, kendini ortaya koyamıyorsa bunlar ciddi sorunlar oluşturabilir

 

Sosyal Fobi İle Başaranlar

 

1. Princeton Üniversitesi Teorik fizik profesörü Albert Einstein "İzafiyet Teorisi" ile büyük bir başarıya imza atmıştır.

2. Neil Armstrong ayda yürüyen ilk insan.

3. Grammy ödüllü ünlü ingiliz şarkıcı Adele ve David Bowie bir dönem sosyal fobi ile mücadele etmişlerdir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)