Transit Bipartisyon ve Tüp Mide Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Yazar Hasan ErdemGenel Cerrah • 13 Mart 2020 • Yorumlar:

Obezite hastalarının tip 2 diyabet nedeniyle sağlığının tehlikeye girdiği ve obezite ile tip 2 diyabet arasında doğal bir bağlantı bulunduğu bilinen bir gerçektir. Tip 2 diyabet ve obezite hastalıklarını aynı anda yaşayan kişiler için bariyatrik cerrahi işlemlerinin mi metabolik cerrahi operasyonlarının mı daha faydalı olacağı yönünde birçok bilimsel araştırma gerçekleştirilmiştir. Tıbbi otoriteler diyabet 2 hastalarına uygulanan mide küçültme ameliyatlarının sonuçlarının efektifliğini sorgulamakta ve metabolik cerrahilerin obezite cerrahilerine oranla tip 2 diyabet hastaları için daha verimli olacağı kanısına varmaktadır.

Şeker hastalığı ameliyatları arasında yer alan transit bipartisyon ameliyatı ve tüp mide ameliyatı hakkında hazırladığımız bu yazımızda her iki operasyonla ilgili de bilinmesi gerekenlere değineceğiz.

Transit Bipartisyon Ameliyatı Hakkında Bilinmesi Gerekenler

  • Tip 2 diyabet hastalığı olan obezite hastalarına uygulanabilen transit bipartisyon ameliyatı sayesinde açlık hormonu olarak bilinen ghrelin seviyesi düşürülür, peptik ülsere karşı vücut korunur, mide küçültüldüğü için besin alımı ve dolayısıyla kalori alımı kısıtlanır. Hastalar az besin tüketseler de hızla doyuma ulaşabilir.
  • Transit bipartisyon ameliyatı genel anestezi altında laparoskopik yöntemle gerçekleştirilir. Kapalı cerrahi sonrası hastaların iyileşme süreci kısalır ve günlük hayatlarına dönüşleri hızlanır.
  • Transit bipartisyon ameliyatı sırasında tüp mide ameliyatı öncelikli olarak gerçekleştirilir. Daha sonra oluşturulan yeni mideye ince bağırsakların son bölümü entegre edilir. Bu işlemin amacı ince bağırsakların son bölümünde bulunan L hücrelerini aktive etmektir. L hücreleri aktive edildiğinde Peptid Y ve GLP-1 hormonları pankreasın insülin salınımını tetikleyerek hastanın kan şekerinin kontrol altına alınmasını sağlar.
  • Tip 2 diyabet hastalığının iyileşmesinde transit bipartisyon ameliyatı %86 oranında etkilidir.
  • Transit bipartisyon ameliyatı besin emilimine zarar vermez, işlem sonrası bağırsakların hiçbir kısmı devre dışı bırakılmaz. Dolayısıyla transit bipartisyon ameliyatı sonrası hastaların ömür boyu vitamin ve mineral takviyesi kullanma gereksinimleri ortadan kalkar. Hastaların takviye kullanıp kullanmamaları gerektiği cerrahlar tarafından yapılan tetkiklerin sonucuna göre belirlenecektir.
  • Transit bipartisyon ameliyatı sırasında oniki parmak bağırsağına müdahale edilmez ve hastanın doğal sindirim yolu korunur. İleriki dönemde endoskopik müdahalelerin gerçekleştirilmesi bu sayede mümkün olur.
  • Transit bipartisyon ameliyatı kararının verilebilmesi için hastanın tip 2 diyabet rahatsızlığının bulunduğunun belirlenmesi gerekir. Ancak bu bilgi operasyon kararı için yeterli değildir. Hasta tip 2 şeker hastalığı yaşıyorsa, belli bir seviyede insülin rezerv fonksiyonu ve aktivitesi bulunuyorsa; hasta kan şekerini ve kan şekerine bağlı oluşan metabolik sendromları kontrol edemiyorsa operasyon kararı verilebilir.
  • Transit bipartisyon sonrası işe dönüş normal şartlarda taburcu olduktan 3 gün geçmesi ile mümkündür. Kontroller sonrası uzmanlar hastaların işe dönüp dönemeyeceği kararını verecektir.
  • Şeker hastalığı ameliyatı sonrası beslenme düzenine mutlaka dikkat edilmesi ve su tüketiminin ihmal edilmemesi gerekir. Uzmanların verdikleri beslenme programına uyulduğu takdirde hastalar konforlu bir ameliyat sonrası süreç geçirebilir.
  • Vücut kitle indeksi 35’in üzerinde olan ya da 30’un üzerinde olup diyabet, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, solunum sistemi sorunları ve uyku apnesi gibi sağlık sorunları yaşayan kişilere tüp mide ameliyatı uygulanabilir.
  • Tüp mide ameliyatı mide hacmini kısıtlayarak besin alımını sınırlayan restriktif bir obezite cerrahisi türüdür. “Sleeve Gastrektomi” veya “mide küçültme ameliyatı” olarak da yaygınlıkla adlandırılır.
  • Tüp mide ameliyatı sırasında midenin yaklaşık %80’lik bir bölümü kalıcı olarak vücut dışarısına çıkarılır. Alınan mide kısımlarında ghrelin salınımı olduğundan operasyon sonrası hastaların iştahı kesilir.
  • Tüp mide ameliyatı açık ve kapalı teknikle gerçekleştirilebilir. Laparoskopik tüm mide ameliyatı sonrası iyileşme süreci kısalır ve hatalarda belirgin bir yara izi kalmaz.
  • Tüp mide ameliyatı diğer tüm cerrahi operasyonlar gibi riskler barındırır, stapler hattında kaçak oluşması bu ameliyata özgü risklerden biridir. Deneyimli cerrahi ekipler tarafından gerekli kontrollerin yapılması ile kaçak riski azaltılır.
  • Tüp mide ameliyatı besin emilimini değiştirmez, yine de hastaların cerrahları doğrultusunda vitamin ve mineral takviyeleri almaları gerekebilir.
  • Tüp mide ameliyatı sonrası hastalar 2 senelik süreçte fazla kilolarının büyük bir kısmını verebilirler. Ameliyat sonrası kilo verilebilmesi ve verilen kiloların geri alınmaması için hastaların sağlıklı yaşam alışkanlıkları benimsemeleri gerekir. Diyet ya da düzenli egzersizler yapmayan hastalar istedikleri sonuçları elde edemeyebilir.
  • Tüp mide ameliyatı sonrası hızlı kilo verilmesi mümkündür. Ancak sağlıklı yaşam alışkanlıklarının benimsenmesinin yanı sıra hastaların mevcut vücut kitle indeksi değerlerinin, sahip oldukları ikincil hastalıklarının, yaşlarının ve metabolizma hızlarının da kilo verme sürecini etkileyebileceği unutulmamalıdır.
  • Tüp mide ameliyatı sonrası egzersiz düzeninin mutlaka oturtulması gerekir. Operasyondan sonra yürüyüşlere mutlaka başlanmalıdır. 3 aydan sonra antrenman yoğunluğu arttırılabilir, uzman görüşleri alınmalıdır.
  • Tüp mide ameliyatı sonrası saç dökülmesi problemi görülebilir ancak bu problem yeterli protein desteği alınarak ve diyetisyen kontrolünde beslenerek sorun olmaktan çıkarılabilir.
Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)