Üstün Yetenekli Çocuklarda En Sık Karşılaşılan Sorunlar ve Etkili Ebeveyn Tutumları

Yazar Elvan DemirbağPsikolog • 15 Ekim 2017 • Yorumlar:

Üstün yetenekli çocuklar, bazı özel alanlarda yaşıtlarına göre daha iyi performans ortaya koyan ve bu
alanlarda yüksek başarı elde eden çocuklardır. Tüm kültürlerde ve tüm sosyo-ekonomik düzeylerde
üstün yetenekli çocuklara rastlamak mümkündür.

Üstün yeteneklilik insanda var olan yetenek, yaratıcılık ve motivasyonun birleşmesinden oluşur ve üstün
yetenekli birey, bu üç alanı geliştirerek herhangi bir alanda önemli başarılar sergilerler. (Renzulli, 1986)

Bu kişilerde yüksek akademik başarı, sanatsal ve sportif faaliyetlerde yeteneklilik, grup ilişkilerinde
liderlik, icat etme ve keşfetmeye dönük merak ve ilgi gibi özellikler görülür. Üstün yetenekli çocuklar
standart zeka testlerinde yaklaşık olarak 130 ve üstü alan çocuklardır.

Bebeklikte olağan dışı ataklık, uzun dikkat süresi, geniş hayal ve imgeleme gücü, uykuya daha az ihtiyaç
duyma, enerjik olma, gelişimsel dönüm noktalarına daha hızlı ilerleme, keskin gözlem yapma, aşırı
merak duyma, güçlü bellek, erken ve olağanüstü dil gelişimi,hızlı öğrenme yeteneği, aşırı duyarlılık, akıl
yürütme ve problem çözme becerisi, mükemmelliyetçilik, sayılar, bulmacalar ve yap-bozlar ile oyun
becerisini geliştirme, kitaplara aşırı ilgi duyma, soru sorma, ilgi alanının oldukça geniş olması, gelişmiş
mizah duygusu, eleştirel düşünebilme, icatlar yapabilme, aynı anda birkaç işi yapabilme,
yoğunlaşabilme, yaratıcılık gibi özellikler üstün yetenekli çocukların erken dönemlerinde sık gözlenen
özelliklerdir.(Jackson & Klein, 1997; Davis & Rimm, 1998).

Üstün yetenekliler alanında çalışan kişilerin belirlediği en yalın tanı ölçütleri şunlardır (Akarsu, 2001):
1) En az bir yetenek alanında yaşıtlarının üstünde performans gösterme
2) Dili etkili kullanma
3) Merak ve bazı konulara yoğun ilgi gösterme
4) Çabuk öğrenme
5) Güçlü bellek
6) Yüksek düzeyde duyarlı olma
7) Özgün ifade biçimlerine sahip olma
8) Yeni ve zor deneyimleri tercih etme
9) Kendisinden büyüklerle arkadaşlık yapma
10) Yeni durumlara çabuk uyum sağlama
11) Okumaya düşkün olma

Üstün yetenekli çocuklarda gözlemlenen özellikler tüm çocuklarda belli ölçülerde gözlemlenebilen
özelliklerdir. Üstün yeteneğin bir göstergesi olabilmesi için bu özelliklerden birçoğunun ilgili yaş grubunun
doğal olarak gösterdiği ölçülerin üzerinde bir düzeyde çocukta gözleniyor olması gerekmektedir (Akarsu,
2001)

Üstün yetenekli çocuklar uzun süreli dikkatlerini sürdürebildikleri ve bellekleri daha etkili

kullanabildiklerinden algılama, kavrama ve öğrenme hızları daha iyidir. Bu sebeple olaylar arası neden-
sonuç ilişkisi kurma, soyut kavramları somut durumlara indirgeme, genelleme veya analiz etme gibi gibi

bilişsel özellikleri gelişmiştir. Meraklı ve ilgilidirler, sorgulamaya yatkın düşünme tarzları onları yeni şeyleri
keşfetmeye veya yeni şeyler icaat etmeye yetenekli kılar.

İyi düzeydeki bilişsel özelliklerinin yanında sosyal ve duygusal olarak da parlak zekaya sahip
çocuklardan farklılık gösterirler. Başkalarının duygu ve düşüncelerini anlama, niyetlerini sezme
konusunda oldukça iyidirler. Mükemmelliyetçi yapıları onların bir çok konuda farkındalıklarını arttırır.
Duygusal derinliği olan çocuklardır.

Elbetteki çocuğun iyi düzeyde bilişsel becerilere sahip olması veya belli alanlarda yetenekli olmasında
kalıtımın büyük payı olsa da; sosyal beceri, duygu düzenleme, benlik ve kişilik gelişimi gibi alanlarda
önemli rolü oynayan belirleyici faktör, çevredir. Çevresel faktörlerin çekirdeğini ise aile tutumları oluşturur.
Özetle üstün yetenekli çocukların başarıya yatkın kalıtım zemini ancak etkili aile tutumları ile
desteklenirse, çocuk için tam bir mutluluk ve başarı söz konusu olacaktır. Aksi durumda çocuk için
avantaj olan bu zengin iç yapı, çocuğun kişilik gelişiminde ciddi dezavantajlara dönüşebilir.

Şöyle ki,
- Mükemmeliyetçi ve kararlı kişilik yapıları kendilerinden yüksek beklentiye girmelerine ve kendilerini
hırpalamalarına yol açabilir.
- Sorgulayıcı olmaları otoriteyle çatışmalarına neden olabilir.
- Okulda kolayca elde ettiği başarı, düzenli ders çalışma alışkanlığını baltalayabilir.
- Diğer çocuklardan daha çabuk öğrenmeleri ve kendini ifade etme isteği, sınıf ortamında düzeni
bozmaya ve arkadaş ilişkilerinde dışlanmaya neden olabilir.
- Diğer çocuklardan önde gitmeleri, akranlarını küçümseme gibi bozucu duygular geliştirmelerine sebep
olabilir. Grubun da çocuğu "kendini beğenmiş" olarak etiketlenmeye başlamasıyla kutuplaşma artabilir.
- Tek düzelikten kolayca sıkıldıkları için, etkinliklerde dikkatleri kolayca dağılabilir ve işlerini tamamlama
da sorunlar ortaya çıkabilir.
- Çabuk öğrendiklerinden dolayı bir süre sonra birçok işi kendi bildikleri gibi yapma konusunda ısrarcı
olabilirler.
- Duygusal yapılarından dolayı başarısızlıktan veya reddedilmekten yoğun olarak etkilenebilirler.
- Yüksek farkındalıklarından dolayı da olumsuz duygularla (değersizlik ve başarısızlık gibi) baş etmede
sıkıntı yaşarlar ve derste konuşmak, iftira atmak, rakip gördüğü kişiyi diğerlerine karşı örgütlemek gibi
uygunsuz davranışlar sergileyebilirler.

Bu gibi durumların artışı ile duygularını ve davranışlarını düzenlemekte giderek başarısız olan üstün
yetenekli çocuklar ergenlikle birlikte olumsuz benlik inşaa etmeye ve sorunlu kişilik özellikleri edinmeye
yatkın hale gelirler. Çocuğun geleceğinde onu iyi yerlere taşıyabilecek bu önemli yetenekler, etkili aile
tutumları ile desteklenmediğinde belki başarılı ancak sosyal olarak uyumsuz, akranları tarafından
sevilmeyen, kalıcı ilişkiler kuramayan biri haline gelecektir. Unutulmamalıdır ki kişisel mutluluğun
anahtarı sağlıklı bir kişiliğe sahip olmaktır.

Etkili aile tutumlarının en önemli bileşeni çocuğa sınırlar koyabilmektir. Kuralların olmadığı bir ortamda
çocuk kendini bir süre sonra kaybolmuş hissedecektir. Çünkü sınırlar çocuğun hedefe varabilmesinde
ona yolu gösteren levhalar gibidir. Üstün yetenekli çocuklara etkili sınır koymada dikkat edilecek bir kaç

nokta şöyledir:

1) Verilen özgürlüğü veya sorumluluğu taşıyıp taşıyamadığına dikkat etmek gerekir.
2) Kurallar oluşturulurken ona da söz hakkı vermek ve duygularını dinlemek gerekir.
3) Seçip yaparlarken önündeki seçenekleri keşfetmelerine yardımcı olmak önemlidir.
4) Seçimlerinin sonuçlarını onları kırmadan yüzleştirmek ve bu sonuçları yaşamalarına fırsat vermek
gerekir.

Bunun yanında çocuğun duygularını düzenleyemediği olumsuz yaşam olaylarında onunla etkili
konuşmalar yapabilmek etkili iletişimin olmazsa olmazıdır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi sık sık
duygusal taşmalar yaşayan bu çocuklar, duyguları ile baş etmek için rehberliğe ihtiyaç duyar. Özellikle
size kendilerini açtıklarında yaptıkları en ciddi hatanın kendilerini sürekli diğerleri ile karşılaştırmak
olduğunu görebilirsiniz. Size "o başarılı ben değilim" "o hep tam puan alıyor, ben hep hata yapıyorum"
"öğretmen en çok onu seviyor" gibi serzenişlerle gelebilirler. Çocuğun bu karşılaştırmalara girmesi onun
duygularını daha da yoğunlaştırır. O yüzden çocuğunuzun ifade ettiği durumlarda tam olarak neye
üzüldüğünü anlamak ve işlevsiz veya hatalı düşüncelerini yakalayıp o düşüncelerden onu
kurtarabilmeniz gerekir. Örneğin sosyal karşılaştırma yapan çocuktan, kendisine odaklanabilmesi için
kendi başarı çizelgesini tutması gibi şeyler istenebilir. Böylece başarısız olduğuna dair inancı çürüyecek
ve sosyal karşılaştırmadan uzak duracaktır.

Bunların yanında, özellikle ailelerinin çocukların ihtiyaçlarını takip etmeleri ve var olan potansiyellerini
ortaya koyabilmeleri için alanlar yaratmaları gerekmektedir. Bu resim, müzik gibi sanatsal faaliyeler
olabileceği gibi bilgi ve becerilerini sınayabilecekleri yarışmalar da olabilir. Tabi bunları yapabilmek için
ailelerin öğretmenleri ile sürekli bağlantı halinde olması önemlidir. Bazen çocuklar hakkındaki önemli
bilgilere onları doğal ortamlarında gözlemleyerek ulaşılır, bu da öğretmenin gözlemleri değerli kılar.

Gelişen dünya ile birlikte bilgi akışının hızlanması ve bilgiyi elde etmedeki kolaylıklar çocukların mental
olarak kendilerini geliştirmelerine yardımcı olurken, malesef psikososyal gelişimleri arka planda
kalabilmektedir. Aslında elbetteki en önemli şey akademik başarının yanında çocuğun kendini iyi
tanıması, ne istediğini bilmesi ve kişisel zaaflarını kontrol edebilmeyi öğrenmesidir. Çocuğa sınırlar
koymak, duygularını düzenlemeye yardımcı olmak ve kendini gerçekleştirebilmesi için ona uygun alanlar
yaratma gibi tutumlar sayesinde aile çocuğun psikososyal gelişimini destekleyebilir. Ancak aileler
genellikle bu ve benzeri bir takım tutumları geliştirirken çocukta yoğun dirençle karşılaşabilirler. Ayrıca
sıklıkla neye ihtiyaç duydularını ve tam olarak ne istediklerini anlayamayabilirler.Bu sorunların
çözülemeyişi ile birlikte depresyon, aksiyete bozuklukları, okul fobisi, motivaston kaybı, davranış
bouklukları gibi sıkıntılar gelişebilir. Bu tip durumlarda aile olarak uzmana başvurmaları önemlidir.
Nitekim herhangi bir problem çıkmaksızın çocukların düzenli olarak görüştükleri ve güven ilişkisi
kurdukları bir uzmanın olması onlar için koruyucu olacaktır. Nitekim yukarı da bahsedilen sorunlar ortaya
çıkma riski yüksek sorunlardır ve her sorunda olduğu gibi sorunu büyümeden çözmek en iyisidir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)