Yalnızım Ben

Yazar Seda Arı ÜzerPsikolog • 21 Şubat 2022 • Yorumlar:

YALNIZIM BEN

Yalnızım ben, çok yalnızım. Buymuş benim alın yazım. İster uzak ister yakın, Anılar beni rahat bırakın.

Artık dönsen de dönmesen de Ne çıkar beni sevmesen de Bir kadehim var bak elimde Hasreti içiyorum.

İnan sevgili, küskün değilim. Yalnız hayatta tek isteğim, Gönülden bana uzanacak Dost elinin delisiyim.

Yaşar GÜVENİR

Yalnızlığın kara bulutları üstümüze çöktüğünde; kimsesiz, yapayalnız hissederiz. İçimizde derin yaralar açan bu yalnızlık hissinin verdiği acı ve üzüntüylekimsenin bizi yeterince sevmediğini, anlamadığını, bizimle ilgilenmediğini; sanki düşsek kalkmamıza yardım edecek bir yakınımızın olmadığını düşünürüz. Sizin de böyle düşündüğünüz hiç oldu mu? Canınızı bu denli acıtan duygunun kaynağı sizce ne olabilir? Sevgili, arkadaş, aile…

Hayatımızın farklı dönemlerinde filizlenen bu duygunun nedenlerini ‘YALNIZIM BEN’ şiirinin içinden şema terapi aracılığıyla bulmaya çalışalım.

Şair şiirine; 'yalnızım ben çok yalnızım' sözleriyle, yalnızlığının acısını içine çekerek başlamıştır (duygusal yoksunluk şeması, şema teslimi). Peki, hayatta bu kadar yapayalnız kalmak biraz da kendi tercihimiz olabilir mi? Önemsediğimiz insanlardan yeteri kadar destek görmediğimizde içimizde hissettiğimiz; hüzün ve acının etkisiyle çevremizdeki herkese uzaklaşıp, onlara yabancılaşmayı seçeriz. Hatta bazen bu yabancılaşma o kadar ağır olur ki kimseyle konuşasımız gelmediğinden kendi sesimiz bile bize yabancı gelmeye başlar. Peki, hayatta konuşabileceği birileri varken neden susar insan? Neden konuşmak, kendini anlatmak, dertleşmek istemez? Neden biraz da bu yalnızlık ateşini körükleyen kendisi olur? Çünkü hayatında en çok önem verdiği insanlar bile onun duygularını önemsemiyorken, onu yeterince anlayamıyorken neden kendisini bir başkasına anlatmak istesin. Kalbi insanlara küsmüştür bir kere. O da susmayı ve etrafına yabancılaşmayı seçmiştir (duygusal yoksunluk şeması, şema kaçınması) . Duygusal yalnızlığın esiri olan insan, kimsenin kendisiyle ilgilenmeyeceğine o kadar inanmıştır ki kendisiyle ilgilenen insanları bile duygusal olarak yanında hissedemez (duygusal yoksunluk şeması, şema teslimi) ve süregiden bir boşluk duygusuyla hayatın anlamını sorgulamaya başlar. ‘Neden bu kadar yapayalnızım?’ diye. Şair ise 2. dizeye geldiğinde yalnızlığının nedenini ‘buymuş benim alın yazım’ diyerek kaderine bağlayıp çaresizce kabul eder (duygusal yoksunluk ve karamsarlık şeması, şema teslimi). Şair için bu duygu o kadar tanıdıktır ki, neredeyse tüm hayatı aynı duygunun esiridir. Bunu; ‘ister uzak ister yakın, anılar beni rahat bırakın’ nidalarıyla dile getirir. Bu satırda yakın anıları sevgiliyi işaret ederken uzak anılarıysa çocukluğuna bir gönderme gibidir. Çocukluğunda da anne babasından yeteri kadar duygusal destek görememiş yalnızlık duygusuyla savaşmış olan şair; kendisine bu duyguyu hatırlatan tüm anılarından kurtulmayı istediğini dile getirmiştir (yaşamın farklı evrelerinde tekrar eden şema etkisi/paterni).

Çocuklarını bu kadar yalnızlık hissine hapseden anne babalar onlarda bıraktıkları ağır hasarın maalesef farkında bile değildirler. Nasıl farkına varsınlar ki? Onlar kendi duygularıyla bile yeteri kadar bağ kuramazlar. Duygular onlar için çok korkutucudur. Belki de kendi yoksunluklarını hatırlattığı için olanca güçleriyle çocuklarıyla duygusal bağ kurmaktan kaçıyorlardır. Ebeveyniyle duygusal bağ kuramayan çocuklar; ‘hayatta beni kimse anlayamaz, kimse beni yeteri kadar sevemez, sevse bile bunu bana hissettiremez’ i öğrenir (duygusal yoksunluk şema kökeni, şemaların nesiller boyu devamı). Bu çocuklar yetişkinlik hayatlarında, duygusal yalnızlıklarını hafifletecek bir liman arayışına girerler ama genellikle güçlü çekim hissettikleri kişiler; anne babaları gibi kendileriyle yeteri kadar ilgilenmeyen, sevmeyen kişilerdir (duygusal yoksunluk şeması, şema kimyası). Partnerleriyle de aynı anne ve babasıyla ilişkisinde olduğu gibi sevgi kırıntılarıyla duygusal açlıklarını doyurmaya çalışırlar. Duygusal açlıkları tam giderilmediğinden içlerinde hep bir duygusal yalnızlık hissi onlara eşlik eder (Duygusal yoksunluk şeması, şema teslimi ve hayat boyu devam eden paterni).

Anıların yaşattığı duygusal yüke dayanamayan şair, 2. kıtaya gelince; ‘ artık dönsen de dönmesen de, ne çıkar beni sevmesen de, bir kadehim var bak elimde, hasreti içiyorum.’ der. Terk eden sevgilinin bıraktığı yalnızlık acısıyla baş etmeye çalıştığı bu mısrada şair için sevgilisinin tekrar geri gelmesi, onu hala seviyor olması artık önemli değildir. Kalbi bir kere sevgilisine küsmüştür. Çünkü o da hayatındaki diğer önemli insanların yaşattığı duygunun aynısını yaşatmıştır. Hayatında tekrar eden bu yalnızlık acısıyla baş edebilmenin tek yolu şair için duygularını sarhoş edip duygularının dayanılmaz acısını azaltmaktır. Sarhoş olmak onun yaşama yeniden tutunabilmesi için seçtiği bir yoldur (şair burada duygusal yoksunluk şemasının verdiği acı ve üzüntüyü alkol alarak hafifletmek istemiştir. Buna şema terapide; şema kaçınması adı verilmektedir.)

Son kıtada ise şairde ruhsal bir uyanışın başladığını görüyoruz. Şair bunu şu dizelerle ifade etmiştir; ‘İnan sevgili küskün değilim, yalnız hayatta tek isteğim, gönülden bana uzanacak dost elinin delisiyim.’ Sevgilim beni çok üzmüş olsan da sana kızgın ve küskün değilim. Ben artık deli gibi âşık olduğum, senin gibi beni üzecek bir sevgili istemiyorum. Ben beni anlayacak, sevecek bana değer gösterecek bir dost istiyorum der (Şairin burada sağlıklı yetişkin tarafı devreye girmiştir. Bu sözler şema kimyasına başkaldırı niteliğindedir. Aynı zamanda içinde geleceğe dair umudu da barındırmaktadır).

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)