Yaşlılarda Depresyon

Yazar Cansu Kurultay KursanPsikolog • 14 Nisan 2021 • Yorumlar:

Yaşlanma; organizmanın çeşitli yerlerinde zamanla meydana çıkan, bir daha düzelmeyen, fonksiyonel ve yapısal değişikliklere sebep olan fizyolojik ve biyolojik yapıyı etkileyen zamana yayılmış bir süreçtir.( Turaman 2001). Yaşlanmak herkes için aynı işleyen bir süreç değildir. Her kişinin kendine özgü yaşlanma biçimi ve zamanı vardır. Yaşlanmanın son süreci ise yaşlılık olarak nitelendirilir.(Aslan, Hocaoğlu 2014). Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 1998’de yaşlıları ve yaşlılığı içeren raporuna göre ise yaşlılık; kendi kendine yetememe durumunun artması ve başkalarından yardım alma durumu artmış kişiler olarak tanımlanır ve yaşlılık sınırı altmış beş yaş olarak belirlenmiştir.(Turaman 2001).

Günümüzde teknolojinin ve sağlık standartlarının gelişmesiyle birlikte ortama yaşam ömrü de uzamıştır(Tamam, Öner 2001). Bunun sonucu olarak yaşlı olarak nitelendirilen kişi sayısının (65 yaş ve üstü) tüm toplumdaki oranı da gelişmiş ülkelerde %15’lere kadar artmıştır (Alexopoulos 2000, Chong ve ark. 2001). 2000 yılında ise bu oran %6.9’a çıkmıştır (Akgün, Budakoğlu 2004). Gelecek yıllarda da insanların yaşama süresinin uzamasıyla beraber yaşlıların nüfüs oranı da hızla artmaya devam edecektir. Bu yüzdendir ki yaşlı bireylerin sayıca özellikle de gelişmiş toplumlarda artacağı öngörülmektedir (Aslan, Hocaoğlu 2014). Yaşlıların güçlerinin azalması, kendi kendilerine yetememe durumları, kronik hastalılar, toplumdaki rollerinde azalma ve bu toplumsal rollerdeki olumsuz değişiklikler, ekonomik olarak kendilerine yetememeleri ve giderek çevreye bağımlı hale gelmeleri ise yaşama süresinin artmasının olumsuz sonuçlarıdır(Jeste, 2009).

Depresyon ise yaşlılarda en sık karşılaşılan ruhsal bozukluktur(Özmenler 2001). 65 yaş ve üzeri kişilerde depresyonun farklı tipleri ortalama %15 sıklıkla görülmektedir (Livingston 1990). Depresyonun distimi adı verilen kronik tipine yaşlılık döneminde çok sık rastlanır. Distimi tipi uzun sürelidir, yavaş seyreder ve çok ağır belirtilerin görülmediği depresif tablo birçok kere yaşlılığın doğası gibi görülür. Fakat bu yanlış bir bakış açısıdır.(Özmenler 2001). Ülkemizde yapılan bir çalışmada bedensel hastalığı bulunan 92 yaşlı hastanın 20’sinde (%21.7) ICD- 10’a göre depresyon tanısı konmuştur (Sağduyu 1997). Bir diğer çalışmada ise bir geriatri polikliniğine ayaktan tedavi amacıyla başvuran hastaların %30.7’sinde, yatmakta olan hastaların ise %35’inde majör depresyon saptanmıştır (Ertan ve ark. 1998). İleri yaşlardaki depresyonda, duygudurum belirtileri olan mutsuzluk, keder, mod düşüklüğü ön planda olmayabilir. Genel kaygı, sinirliik hissi, huzursuz ruh hali, çocuksu davranışlar, inatçılık, sürekli şekilde bedensel yakınma, sızlanma, aşırı talep edicilik de depresyonun maskeli görünümleridir (Shulman 1989). Yaşlılarda görülen depresyonda bedensel yakınmalar ve endişeler daha ön plandadır. Vücut işleyişinde bozulma ya da hastalıkla ilgili, anlamsız-acayip nitelikli sanrılar, ajitasyon, bellek bozuklukları ileri yaş depresyonunun bilinen özellikleridir (Kaya 1999). Hastaların sıklıkla enerji kaybı, konsantrasyon zorluğu, isteksizlik, uyku sorunları, ağrı, iştah azlığı, kilo kaybı gibi şikayetleri de olur.  Depresyon sebebiyle intihar eden yaşlı sayısı çok fazladır. Bu konuda yaşlılar üzerinde Dünya’da birçok merkezde yapılan bir çalışmada yaşlı intiharlarının %71’inin psikiyatrik hastalıklardan kaynaklandığı saptanmıştır.  Bunların da yarıdan çoğunun intihar girişimi sırasında psikolojik olarak depresif durumda olduğu saptanmıştır. (Conwell, Raby, Caine 1995).

 

RİSK FAKTÖRLERİ

Fiziksel Hastalıklar

Yaşlanmayla birlikte insanların biyolojik yapılarında değişiklikler olur. Kalp, damar ve endokrin bezlerinde birtakım değişimler, beyinde nöron sayısında azalma, kas-iskelet, dolaşım, sindirim sistemi ve diğer sistemlerde fonksiyonel yetersizlikler, üreme yeteneğinin kaybolması, duyu organlarındaki fonksiyonel kayıplar ve genel vücut direncinde azalma görülür(Aslan, Hocaoğlu 2014). Bu durum yaşlılarda yeti yitimine sebep olur. Yeti yitimi bireyin bağımsızlığını doğrudan etkilediğinden bireyin kendini başkalarına bağımlı, işe yaramaz hissetmesine, benlik saygısının düşmesine ve depresyona neden olabilmektedir (Boult, Kane, Louis,Boult ve McCaffrey 1994; Meerding, Bonneux, Polder, Koopmanschap ve Van der Maas 1998). Buna ek olarak, kronik hastalıkların ortaya çıkardığı depresif tablolar, yaşlıların yaşam kalitesini daha da etkileyerek hastalığın etkilerini arttırmaktadır. Bu bir kısır döngü oluşturarak kişilerin depresyon düzeyini arttırabilmekte ve tamamen başkalarına muhtaç hale getirebilmektedir (NIH 1992). Parkinson hastalığı, adrenal ve tiroit işlev bozuklukları, felçler, kanser gibi hastalıkların doğrudan depresyona yol açtıkları da unutulmamalıdır (Tamam, Öner 2001). Pankreas ve akciğer kanseri gibi hastalıkların da ilk belirtisi genelde depresyon olmaktadır (Oral 1999). Yaşlıda fiziksel sağlık ile depresif mizaç arasındaki ilişki iki yönlüdür. Her ikisinin de varlığı diğerinin prognozunu kötü etkiler (Özmenler 2001). 

Nörobiyolojik Faktörler

Özellikle yaşlanma ile birlikte serotonin, noradrenalin, dopamin ve GABA’nın beyin yapısında bir azalma görülür. Bu durum da yaşlıların depresyona olan yatkınlığını arttıran en önemli sebepler arasında görülmüştür (Tamam, Öner 2001). Buna ek olarak, MAO düzeylerinin depresyon geliştirmiş yaşlılarda demansın erken bir habercisi olabileceği üzerinde çok fazla durulmuştur ve bu konu üzerinde yapılan araştırmaların yetersiz olduğu kanaatine varılmıştır (Alexopolous 2000). Yaşlanma süreciyle serebral kan akımında, nöron ve sinaps sayısında azalma, glial hücrelerde artma, myelin kılıfında kalınlaşma, kan damarlarında aterosklerozis, kapiller fibrozis ortaya çıkmaktadır (Long 1985). Ayrıca, beyin yapılarındaki bu dejeneratif değişiklikler "bellek, dikkat, algı" gibi bilişsel işlevleri ve psikomotor aktiviteyi olumsuz etkilemektedir. Bu da başlangıçta duygusal dalgalanma ve şiddet gibi belirtilerle kendisini gösterebilmektedir (Yesavage 1993). 

Psikososyal Faktörler

Yaşlılarda depresyona kesinlikle sebep olan faktörler vardır düşüncesi üzerinde bir fikir birliğine gidilememiştir. En çok fikir birliğine varılan sebep erkekler için mahremiyetinin kaybolması olmuştur. Dul olma, boşanma gibi faktörler de depresyonu tetikleyici faktörlerdir. Bu yüzdendir ki evli olmak erkekler için koruyucu bir rol üstlenir (Wilson 1999).Bunun yanı sıra, depresif görünümlü yaşlılarda hayatları boyunca yaşadıkları pek çok olumsuz olayında bu tablonun oluşumunda büyük etki payı vardır. Bunların başında eşin beklenmedik ölümü gelir. Fakat eşin eğer uzun yıllardır devam eden bir hastalığı varsa ve bu hastalık yüzünden vefatı gerçekleşmişse depresyon için tetikleyici bir neden olarak sayılmaz (Özmenler 2001). Öyküsünde hastanın geçmiş psikiyatrik tanıları, hastanın ailesinde ruhsal hastalık öyküsü, kişilik yapılanması, bulunan kronik biyolojik rahatsızlıkları, hastalık belirtilerinin gelişim süreci, aldığı psikolojik ve psikolojik olmayan tedaviler ayrıntılı biçimde sorgulanmalıdır (Ceylan ve Göka 1998, Örnek ve ark. 1992). Hastanın aile ve yakın çevresi özellikle hastadaki olası bilişsel bozukluk, duygulanım bozukluğu ve şizofreni varlığı konusunda sorgulanmalıdır (Tamam, Öner 2001). Yaşın ilerlemesiyle birlikte kişiler emeklilik dönemine girer. Bu dönemde kişiler ekonomik açıdan katkı sağlayabilen bireyler olma, otorite konumunda olma ve çevre tarafından saygın görünme gibi birçok toplumsal ve kişisel rollerini kaybetmektedirler. Sosyal kimliğini işine endeksleyen, rekabeti seven, başarı beklentisi çok fazla olan, mesleği dışında ailesiyle çok vakit geçirmeyen, sosyal ilişkileri az olan ya da mesleğini sonlandırırken kendini tatmin olmuş hissetmeyen bireylerde emeklilik olumsuz bir durumdur ve bu kişiler tarafından emeklilik hayatın sonu gibi algılanır (Karay 2012). Birlikte yaşadıkları çocukların başka yere taşınması, aynı yaş gurubundaki kişilerin, tanıdıkların ve eşin vefatı kayıp yaşantısına yol açmaktadır. Yaşamı zorluklarla dolu olan yaşlı insan için bu durumlar daha acı verici ve kabullenmesi çok daha zor durumlardır(Yılmaz, Sayıl 1996).

SONLANIM

Yaşlılarda depresyon ölüm oranını arttıran bir etmendir. Fakat bu oranın sadece depresyona bağlı olduğu söylenemez. Depresyona eşlik eden fiziksel rahatsızlıkların payı göz ardı edilemez. Araştırmalar da depresyonun yanı sıra meydana gelen biyolojik hastalıklarda hastalık seyrinin çok daha kötü ilerleme gösterdiği belirtilmiştir. (Williamson 1992). Buna ek olarak, Yaşlılarda depresyonun en acı sonuçlarından biri de intihardır (Aydemir 1999, Pearson ve ark. 1997). Yaşlılar intihar etme olasılığının en fazla olduğu yaş bölümünü oluştururlar. Yaşlılarda özkıyım için en önemli risk faktörleri arasında;

  1. Cinsiyetin erkek olması

  2. Ağrı seviyesi yüksek olan ve yaşlının kendi kendine yetme durumunu etkileyecek biyolojik rahatsızlığın olması

  3. Yalnız yaşamak

  4. Daha önce intihar girişimi olması

  5. Ailede intihar girişimi olması

  6. Alkol ve ilaç kötüye kullanımın olması

  7. İntihar için plan yapmış olması 

  8. Depresyonun iyileşme aşamasında eski gücünün geri gelmeye başlamasıyla birlikte intihar etme gücünü bulması 

gibi durumları sıralayabiliriz. (Tamam, Öner 2001).

 

SONUÇ

Her yaşta görülme olasılığı olan depresyon yaşlılık çağında da görülür ve bu hastalık kişilerin hayatlarını olumsuz yönde etkiler. Depresyonun görülme nedeni çok faktörlüdür. Bunlar arasında fiziksel hastalıkları, nörobiyolojik faktörleri ve psikososyal etmenleri sıralayabiliriz. Depresyona ek olarak ortaya çıkan diğer biyolojik rahatsızlıklar ise prognozu daha da kötüleştirir.  

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)