Bağlanma Stilleri ve Gelişimi

Yazar Bahar SakarPsikolog • 18 Haziran 2021 • Yorumlar:

GİRİŞ

İnsanların kendileri için önemli gördükleri kişilere karşı geliştirdikleri güçlü duygusal bağlar olarak tanımlanan bağlanma, uzun yıllardır araştırmacılar tarafından incelenmektedir. Bağlanma kuramı, yaşamın ilk yıllarında oluşturulan bağlanma örüntülerinin içsel çalışan modeller aracılığıyla yaşamın daha sonraki dönemlerine pek fazla değişime uğramadan aktarıldığını ileri sürer. Bununla beraber bağlanma örüntülerinin bireylerin sosyal-duygusal yeterliliklerini belirlemede önemli bir yere sahip olduğu düşülmektedir.

Bowlby (1969; 1979; 1980) tarafından geliştirilen Bağlanma Kuramı Hazan ve Shaver’in 1987 yılında yaptıkları çalışmanın ardından yakın ilişkilere dair birçok olguyu anlamak için  kullanılan temel bir çatı işlevi görmeye başlamıştır (bkz. Hazan ve Shaver, 1994; Mikulincer  ve Shaver, 2005). Bowlby (1969) bağlanmayı kişiyi çevresel tehditlere karşı koruyan  uyumlayıcı bir sistem olarak tarif etmiştir. Bu evrimsel yaklaşıma göre, çocuk ile yaşamın ilk  yıllarında en yakın ilişkide bulunanlar, onu büyütenler temel bağlanma figürleri olarak  tanımlanmıştır. Bağlanma figürleri ile kurulan ilişkinin, yaşam boyu kişinin duygu, düşünce ve  davranışlarını etkilediği yaygın olarak kabul edilmektedir (akt. Boyacıoğlu ve Sümer, 2011). 

BAĞLANMA STİLLERİ 

Güvenli Bağlanma: Güvenli olarak bağlanmış bebeklerin davranışları yakınlığı koruma,  rahatlık arama ve bakıcıyı keşif için güvenlik üssü olarak kullanma yeteneğidir. Güvenli  bağlanmış bebek annesi odayı terk ettiğinde huzursuz olur, geri döndüğünde rahatlar ve yanında  olduğu sürece çevresini keşfe devam eder.  

Kaygılı/Kararsız Bağlanma: Evde gözlenen kaygılı/kararsız bağlanmış bir bebeğin bakıcısı  bebeğin sinyallerine tutarsız tepkisellik göstermiş, bazen ulaşılamaz olmuş ya da tepkisiz  kalmış, başka zamanlarda çocuğun etkinliklerini kesintiye uğratmıştır. Yapılan laboratuar  çalışmalarında bu bebekler hem kızgın hem de kaygılı görünmüşlerdir. Zihinleri bakıcılarıyla  o kadar meşgul olmuştur ki artık keşfe çıkamaz hale gelirler. 

Kaygılı/Kaçınmacı Bağlanma: Evde kaygılı/kaçınmacı bağlanan bebeklerin bakıcıları  çocuklarının rahatlama ve özellikle de yakın bedensel temas arzularını tutarlı olarak reddetmiş  ya da caydırmışlardır. Laboratuar ortamında ise bu bebekler ayrılıktan etkilenmez ya da  huzursuz olmaz görünmüşler, bakıcıları ile temastan kaçınmışlar ve dikkatlerini oyuncaklarına  odaklamış görünmüşlerdir. 

Bebeklik Döneminde Bağlanma

İnsan yavrusu, biyolojik açıdan gözlenen özel durumu nedeniyle, yaşamını sürdürebilmek için,  diğer türlerin yavrularına oranla, çok daha uzun süre anne-babasının doğrudan yardımına  muhtaçtır. Bu kaçınılmaz durum, insan türünden organizmaların bir arada yaşama, eğilim ve  gereksinimlerini, özellikle de bağlanma ihtiyacını açıklamaktadır. Bağlanma, yaşamın ilk  günlerinde başlayan, duygusal yönü ağır basan ve olması beklenen bir durumdur. Bebeklikteki  bağlanma kavramı; belirli bir kişiye olumlu tepkilerin verilmesi, zamanın büyük bir kısmının o  kişiyle birlikte geçirilmek istenmesi, herhangi bir korku yaratan durum veya obje karşısında  hemen o kişinin aranması, bağlanılan kişinin varlığının duyumsanmasına eş zamanlı olarak  rahatlama duygusunun eşlik etmesi gibi duygu ve davranış örüntülerinin tümünü kapsamaktadır 

Bağlanma bebekle birincil bakım veren arasında gelişen ve bebekte güven duygusunu  yerleştiren güçlü bir bağdır. ilk yılın ikinci yarısında bebek kendisinin ihtiyaçlarına yanıt veren  kişiye bağlanmaya başlar. 

Bebeklik döneminde yaşanan patolojik bağlanma örüntülerinin gelecekteki ilişkiler üzerindeki  etkisi günümüzde önemini koruyan bir konu niteliğindedir. Bu nedenle, bebek ile birincil  bakıcısı arasındaki ilişki örüntülerinin berraklaştırılması ve dinamiklerin saptanması önem  kazanmaktadır (Soysal ve ark., 2005). 

Orta Çocukluk Döneminde Bağlanma 

Bowlby’ye göre çocuklarıyla güvenli bağlanma ilişkisi kuran ebeveynler, aynı zamanda onlara  değerli oldukları, güvende oldukları ve sevildiklerine ilişkin güvence vermiş olurlar. Bu  güvence altında gelişen çocuklar bir taraftan başarı için gerekli olan özgüveni kazanırken diğer  taraftan da psikolojik sağlıklarını korurlar (akt. Sümer ve Şendağ, 2009). 

Bowlby (1973; 1982) bebeklik döneminde temeli atılan duygu, düşünce ve davranış  örüntülerinin “beşikten mezara” kadar sürdüğünü ve gelişim süreci içinde diğer yakın ilişkilere  de genellendiğini öne sürmüştür. Bağlanma kuramına göre güvenli bağlanma geliştiren  çocuklar bağlanma figürlerini (genellikle ebeveynler) stres ve gerilim anlarında güvenli bir  sığınak, oyun sırasında ya da stres hissetmedikleri durumlarda ise güvenli bir “keşif üssü”  olarak başarıyla kullanabilirler (akt. Sümer ve Şendağ, 2009). 

Bağlanmanın önemi ve etkisi çok fazla değişmese de bağlanma davranışlarının sıklığı ve  derinliği erken yaşlardan orta çocukluk dönemine doğru azalmaktadır. Orta çocukluk  döneminde bağlanma zihinsel modelleri belirginleşerek farklı alanlardaki beklenti ve inançları  daha aktif olarak yönlendirmeye başlarlar. Araştırmalar, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinden 

farklı olarak ebeveynlerin orta çocukluk döneminde hala birincil bağlanma figürü olma işlevini  sürdürdüğünü göstermektedir. Ancak, bu dönemdeki çocukların, zihinsel ve duygusal  gelişimlerine paralel olarak, özerklik alanları da genişler. Dolayısıyla, bu dönemlerinde  çocuklar yeni hedeflere yönelirler ve akranlarıyla daha fazla zaman geçirmek isterler, bu da  onları bağlanma figürlerine odaklanmaktan görece uzaklaştırır (akt. Sümer ve Şendağ, 2009). 

Ergenlik Döneminde Bağlanma 

Bağlanma bakış açısına göre ergenlik bir geçiş dönemidir. Bağlanma ergenlik döneminde  ergenin yeni durumlarla baş etmesinde temel rol oynar. Ergenlik döneminde ergen ilk bağlanma  figürü olan bakıcısına daha az bağımlı olmak için büyük çaba harcar. 

Raja ve arkadaşları ergenlik döneminde bağlanma sürecini üç biçimde açıklamışlardır. İlk  açıklamaya göre, anne-babalardan arkadaşlara yönelmeye doğru bir değişim vardır. Bu  değişimle ergenler özerkliklerini kazanmaya çalışır. Bu açıklamaya göre anne-babaya ve  arkadaşlara bağlanma birbiriyle zıt biçimde ilişkilidir. İkinci açıklamaya göre aile ve arkadaşlar  ergenler için iki farklı dünya oluştururlar. Anne-babaya bağlanma, arkadaşlara bağlanmadan  bağımsız olabilir ve bu iki dünyanın göreceli önemi ergenin kendisini değerlendirmesine  sağladığı bağlama göre değişir. Üçüncü açıklamaya göre ise anne-babaya ve arkadaşlara  bağlanma birbiriyle olumlu biçimde ilişkilidir (akt. Morsünbül ve Çok, 2011). 

Ergenler stres durumlarında destek almak için genellikle arkadaşlarına yönelmektedirler.  Ancak bu ergenlerin anne-babalarının desteğine ihtiyaç duymadıkları anlamına gelmemektedir.  Yapılan bazı araştırmalar ergenlerin anne-babalarını bazı bağlanma ihtiyaçları için kullanmaya  devam ettiklerini ve anne-babaya güvenli bağlanmanın genç erişkinliğe kadar bireylerin iyi  oluşunu yordadığını göstermiştir.  

Laible ergenlerle yaptığı çalışmasında anne-babaya ve arkadaşlara bağlanma ile sosyal duygusal beceriler arasındaki ilişkileri incelemiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre; güvenli  olarak anne-babaya ve arkadaşlara bağlanma sosyal-duygusal becerilerle olumlu olarak  ilişkilidir. Ancak arkadaşlara güvenli olarak bağlanma ile sosyal-duygusal beceriler arasında  daha yüksek düzeyde ilişki bulunmuştur. Laible’ye göre bu sonuç için iki açıklama yapılabilir.  İlki, ergenlik döneminde arkadaşlık ilişkilerinin anne-baba ilişkilerinden daha önemli hale  geldiği, ikincisi ise arkadaşlık ilişkilerinin ergenlere sosyalduygusal becerilerini geliştirmeleri  için farklı ortamlar sağladığıdır. Sonuç olarak ergenlik döneminde arkadaşlara bağlanmanın  daha önemli olduğu ancak anne-babaya bağlanmanın da önemini sürdürdüğü söylenebilir  (Morsünbül ve Çok, 2011).

Yetişkinlik Döneminde Bağlanma 

Ainsworth (1989), bebeklerin ebeveynleriyle kurmuş oldukları ilişkilerle şekillenen bağlanma  biçimlerinin genellikle yetişkin olduklarında kurmuş oldukları yakın ilişkilerde de  tekrarlanacağını belirtmektedir. Bu görüşe dayanarak Hazan ve Shaver, (1987) ise aynı  bağlanma biçimlerinin ergenlik döneminde, yetişkinlikteki duygusal ilişkilerinde evlilik  ilişkilerinde ortaya çıkabileceğini ileri sürmüşler( akt. Arslan, 2008).  

Bartholomew ve Horowitz (1991), yetişkinler için dörtlü bağlanma modelinden  bahsetmişlerdir. Dörtlü bağlanma modeli Dörtlü bağlanma modeli, bireyin kendi benliğini ve  diğer bireyleri olumlu ya da olumsuz değerlendirmesine dayalı olarak ortaya konulmuştur. Bartholomew ve Horowitz (1991) Bu bağlanma stillerini şu şekilde açıklamışlardır;  

Güvenli bağlanma: Bu bağlanma stili, olumlu benlik modeli ve olumlu başkaları modelinin  birleşiminden oluşur. Güvenli bağlanmaya sahip bireyler yakın ilişkilerde yakınlık konusunda  rahattır ve kendileri hakkında değerlik duygusunu içselleştirmişlerdir 

Kayıtsız bağlanma: Bu bağlanma stili, olumlu benlik modeli ve olumsuz başkaları modelinin  birleşiminden oluşur. Kayıtsız bireyler olumsuz beklentilerinden dolayı sıklıkla yakınlıktan  kaçarlar. Fakat yakın ilişkilerin değerini savunmacı bir şekilde inkar etmek yoluyla benlik  değeri duygusunu sürdürürler. 

Saplantılı bağlanma: Bu bağlanma stili, olumsuz benlik modeli ve olumlu diğerleri modeli  birleşiminden oluşur. Saplantılı bireyler diğerleri tarafından güven ve kabul kazanmak  konusunda kaygılıdır (Bartholomew ve Shaver, 1998). Saplantılı bağlanma, diğer insanların  olumlu değerlendirilmesiyle birlikte bir değersizlik duygusunu göstermektedir. Bu bağlanma  stili özelliği gösteren bireyler yakın ilişkilerinde kişisel değerlilik ve kişisel yeterliliği bulmak  için çabalarlar.  

Korkulu bağlanma: Bu bağlanma stili, olumsuz benlik modeli ve olumsuz diğerleri modelinin  birleşiminden oluşur. Korkulu bireyler diğerleri tarafından kabul ve onaylanma düşüncelerinin  yüksek olması nedeniyle saplantılı bireylere benzerdir. Fakat reddedilme ve kaybetme acısını  engellemek için yakınlıktan kaçarlar. Korkulu bağlanma, bireyin başkalarının güvenilmez ve  reddeden bireyler olacağı düşüncesi ile kendisinin sevilmeyeceğine ilişkin beklentileri ve  değersizlik duygusunu ifade etmektedir. Bu stil, diğer insanlarla yakın olmaktan kaçınarak,  reddedilme riskine karşı kendilerini koruma çabalarını ifade etmektedir (akt. Arslan, 2008).

Sonuç 

Yapılan araştırmalarda bağlanmanın bebeklik döneminde büyük öneme sahip olduğu  görülmüştür. Bebeklik döneminde gelişen bağlanma türleri yaşamın diğer evrelerinde de insan  hayatını etkilemektedir. Bu yüzden son derece büyük bir öneme sahiptir. 

Bağlanma kuramının temel sayıltılarının hala geçerli olduğu söylenebilmektedir. Gelişimsel  açıdan bakıldığında çocuklukta anne-babaya bağlanma baskınken ergenlik döneminde  arkadaşlar, yetişkinlikte ise romantik ilişkinin yaşandığı kişiler baskındır.  

Araştırmalar çoğunlukla bebeklik ve ergenlik dönemindeki bağlanmayı ele almaktadır.  Yetişkinlik ve özellikle yaşlılık döneminde bağlanma ile ilgili sınırlı sayıda araştırmaya  ulaşılabilinmiştir. Yaşlılık dönemiyle ilgili araştırmalara da daha fazla yer verilebilir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)