Depresyon Nedir, Tedavisi Nasıl Olur

Yazar Elvan DemirbağPsikiyatrist • 16 Ekim 2017 • Yorumlar:

Depresyon genel olarak çökkün ruh hali ve yapılan eylemlerden zevk alamama ile belirginleşen ve
genellikle umutsuzluk, karamsarlık, konsantre olmada güçlük, intihar düşünceleri veya girişimi,
uykusuzluk/aşırı uykululuk, iştah kaybı/ iştahta artış, kilo kaybı/kilo alımı gibi ek belirtilerle kendini
gösteren duygu-durum bozukluğuna ait bir tablodur. Bu tablonun bir depresyon atağı olması için en az iki
hafta sürmesi gerekmektedir.

Depresyon kişide düşünsel, davranışsal ve bedensel olarak birtakım belirtilerle gündelik hayatı olumsuz
olarak etkileyen ve engelleyen bir bozukluktur. Kişinin bir takım olumsuz düşünceleri ve bu düşüncelerini
destekleyen davranışlarının kaynaklık ettiği düşünülen depresyonda kişi, umutsuzluk ve çaresizlik
duyguları ile dikkatini toplamada sıkıntılar yaşar ve sık sık yaptığı ve yapacağı faaliyetleri unutur. Kişinin
yaşadığı düşünsel bu sıkıntılara ek olarak, aynı zamanda kişi herhangi bir eylemde bulunma durumunda
kendini güçsüz, yorgun ve bitkin hisseder. Hareket gerektirecek her aktivite veya işten uzak durma
eğilimindedir. Bu durum kişinin sosyal hayatına da yansır ve kişi giderek sosyal içe çekilme yaşamaya
başlar. Bunun yanında depresyondaki kişiler genel olarak iştah, uyku ve cinsel isteklilikte de sorunlar
yaşar. Sık sık kilo değişimi, uykuya dalamama, uykuyu sürdürememe, erkenden uyanma ve tekrar
uyuyamama, aşırı uyma ve cinsel isteklilikte belirgin azalma söz konusudur.

Hayatının her alanında kişiyi engelleyen bu rahatsızlığa karşı bir müdahale olmadığı ve tedavi edilmediği
taktirde giderek kronik bir hal alabilir ya da ataklar halinde tekrar etmeye devam edebilir. Buna ek olarak
bu duygu durum bozukluğu kişiyi, depresyonun en ciddi komplikasyonlardan biri sayılabilecek intihara
kadar sürükleyebilir.

Depresyonun kişiyi sürüklediği tüm bu zorluklara karşı bazen kişiler depresyonu bir rahatsızlık olarak
algılamamakta veya önemsememektedir. Bu da depresyonun güçlenmesine ve daha kronik bir hal
almasına neden olmaktadır. Oysaki depresyon oldukça yaygın bir hastalıktır. Genel olarak araştırmalar
depresyonun görülme oranının yaklaşık %15-20 olduğunu bulgulamaktadır. Çalışmalar yüksek yaygınlık
hızının yanı sıra, depresyonun son yıllarda katlanarak arttığını da vurgulamaktadırlar.

Depresyonu açıklamaya dönük bir çok psikolojik kuram ortaya atılmıştır. Bunlardan en çok kabul göreni
depresyonun bilişsel-davranışsal modelidir. Bu kuruma göre depresyona bir takım işlevsiz düşünceler
kaynaklık etmekte ve hareketsizlik, erteleme, kaçınma gibi davranışlar da depresyonun sürmesine neden
olmaktadır. Depresif kişiler gerek kendilerini gerek çevreyi gerekse de geleceği olumsuz algılama
eğilimindedirler. Bu üç alana dair yapılan değerlendirmeler ve yorumlar sağlıksız bir takım düşünceler
zinciriyle örülmüştür. Kişiler böyle düşünmelerinin yanında, dış dünyada da bu düşüncelerin karşılığını
görecek davranışların içine düşerler. Bu düşünce ve davranış özellikleri birbirini besleyerek kişiyi bir kısır
döngünün içine sürükler. Örneğin hiçbir arkadaşının kendisini sevmediğini düşünen biri, arkadaşlarının
dışarıya çıkma tekliflerini de reddetmektedir. Böylece yakınlık kurmaya dönük fırsatları da reddetmiş olan
kişi daha çok yalnız kalmakta, yalnız kaldıkça da kimsenin kendinden hoşlanmadığını düşünmeye devam
etmektedir.

Depresif kişi için bu olumsuz ve işlevsiz düşünce ve davranışlar bir kısır döngü oluşturduğundan kişinin
bu durumdan kurtulabilmesi oldukça zor olmaktadır. Depresyondaki kişiler medikal tedavi ve psikoterapi
gibi etkili tedaviler almadıkça şikayetleri duruma bağlı olarak azalsa da, her hangi zor ve stresli bir yaşam
olayında tekrar ve hatta daha şiddetli bir şekilde geri gelme eğilimindedir. Tamamen ve kalıcı olarak
iyileşme ancak medikal tedavi ve psikoterapi gibi bilimsel yollarla mümkündür. Çünkü yerleşmiş olumsuz
düşüncelerin bir uzman tarafından keşfedilip işlenmesi ve kişinin kaçındığı ve ertelediği sorun

davranışların takip edilmesi gerekir.

Depresyon tedavisinde çeşitli psikoterapi yaklaşımları bulunmaktadır. Bunlardan en etkili olanlarından
biri bilişsel-davranışçı terapilerdir. Bilimsel araştırmalarla etkililiği kanıtlanmış olan BDT, hedef yönelimli
ve sorun çözmeye odaklı olduğundan diğer psikoterapilere göre daha kısa sürmekte ve bu da danışanlar
için ekonomik avantaj sağlamaktadır. Bilişsel davranışçı terapiler klinik psikologlar tarafından uygulandığı
gibi bu alanda yetkin kurumlarca verilen eğitim ve süpervizyonunu tamamlamış kişiler tarafından da
yürütülebilir. Önemli olan yardım alacağınız kimsenin bu alanda uzmanlık almış olduğundan emin
olmanızdır, aksi halde klasik bir danışmanlık veya psikolog görüşmesi her ruh sağlığı sorunu gibi
depresyonu da iyileştirmek için yeterli olmayacaktır. Medikal tedavi yani ilaç tedavisi ise psikiyatristler
tarafından yapılmaktadır. Araştırmalar hem ilaç hem de psikoterapi alan kişilerin sadece ilaç ve sadece
terapi alan kişilere kıyasla daha kalıcı ve daha kısa sürede iyileştiğini bulgulamışlardır. Bu nedenle
depresyondaki kişilerin her iki tedaviyi mümkünse aynı anda almaları önerilir.

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)