Emdr Nasıl İşler? Adaptif Bilgi İşleme Modeli

Yazar Dila HotlarPsikolog • 26 Ocak 2020 • Yorumlar:

EMDR hafızaya “reset” atma, zihni silme değildir; var olan ve bizi rahatsız eden anıların rahatsız etme derecesini azaltarak, hatta çoğu zaman yok ederek bu anıları duygusal yüklerinden arınmış hale getiren bir terapi biçimidir. Bu yazının amacı EMDR hakkında daha bilimsel temellere dayanan bir bilgilendirme yapmak ve EMDR’ın nasıl işlediği hakkında bilgi vermek için Adaptif Bilgi İşleme modelini açıklamaktır.

EMDR’ı anlayabilmek için kuramsal temellerini dayandırdığı Adaptif Bilgi İşleme sürecini anlayabilmemiz gerekiyor. Adaptif Bilgi İşleme modeline göre beyin, her yeni deneyim aracılığı ile kendisine ulaşan bilgiyi işler ve işlevsel hale getirir. Duygu, düşünce, duyum, imge, ses, koku gibi bilgiler işlenip ilişkili anı ağlarına bağlanarak bütünleşir. Böylece o deneyimle ilgili öğrenme gerçekleşir.

Edindiğimiz bilgiler gelecekte tepkilerimizi uygun bir şekilde yönlendirmek üzere depolanmış olur. Bu sistemin doğru bir biçimde çalışması önemlidir; böylece ruh sağlığımızın korunması ve insan gelişimini öğrenme yoluyla desteleme adaptif sürecin iyi işlemesi ile gerçekleşir.

Adaptif çözüm adını verdiğimiz süreçte kişi uygun çağrışım bağlantılarını kurarak ve deneyimini yapıcı bir biçimde kullanarak edindiği bilgi/deneyim/hatıraları pozitif veya nötr bir duygu ve kognisyon şemasına dahil eder. Yani esasen kullanışlı olan öğrenilir ve uygun duygularla gelecekte kullanılmak üzere saklanır.

Peki bu sistem ne zaman ve nasıl işlevini yerine getiremez hale gelir? Kişi ağır bir psikolojik travmaya uğradığında ya da görece etkisi daha az ama süreğen küçük travmalara uğradığında bu sistem, sinir sistemindeki bazı değişimlerden dolayı eskisi gibi çalışmayabilir. Sistemin dengesini yitirecek olaylarda sinir sisteminde bir dengesizlik oluşur ve bu dengesizlik adaptif bilgi sürecinin anıyı yapıcı bir biçimde işlemesini engeller. Yeni bilgi işlenip mevcut anı ağına entegre olmaz.

Deneyimi anlamlandırabilmek için anı ağlarındaki işlevsel bilgilerle bağlantı kurulamaz ve akıl sağlığına uygun sonuçlar çıkarılamaz. Sonuç olarak öğrenme gerçekleşmez. Duygular, düşünceler, imgeler, sesler, beden duyumları da nörolojik olarak rahatsızlık verici haliyle kalır.

Bu orijinal malzeme o anın yaşandığı andaki özel stres ve heyecan verici haliyle tutulur ve pek çok iç ve dış uyaranla birlikte tetiklebilir. Bu tetiklenme olduğunda da zihin bu anıları işleyemeden, travmatik haliyle depoladığı için verilen tepkiler dışarıdan bakan bir göz tarafından tetikleyicinin etkisiyle orantısız olarak gözlenebilir.

EMDR’ye göre rahatsızlıkların, olumsuz duygu, düşünce, davranış ve kişilik özelliklerinin arkasında uyum bozucu, işlev bozucu, işlenmeden ve izole bir şekilde depolanmış bu tür anılar yatar. Kişinin kendisi ile ilgili olumsuz inançları (örn: Ben aptalım), olumsuz duygusal tepkileri (başaramamaktan korkma) ve olumsuz somatik tepkileri (sınavdan önceki gece karın ağrısı) problemin kendisi değil, semptomları, yani bugünkü dışavurumlarıdır. Bu olumsuz inanç ve duygulara yol açan işlenmemiş anılar şimdiki zamandaki olaylar tarafından tetiklenmektedir.

Doğal afetler, büyük kazalar, kayıplar, savaş, taciz, tecavüz gibi önemli travmaların yanı sıra, başta çocukluk çağı olmak üzere her yaşta yaşanan ve etkisi travmatik olan her tür yaşantı; günlük hayatta aile, okul, iş çevresinde yaşanan olumsuz olaylar, şiddete maruz kalmalar, aşağılanmalar, reddedilmeler, ihmal ve başarısızlıklar işlenememiş anılar arasında yer alabilirler. Yani aslında EMDR’nin etkisi sadece önemli travmalarda değil bu durumlarda da geçerlidir. Bu durumlarda da adaptif bilgi işleme sistemi önemli travmalarda olduğu gibi aksamaya başlar.

Tecavüz, cinsel taciz, savaş tecrübeleri gibi EMDR’de “büyük T” olarak adlandırılan travmalar açık bir şekilde mağdurun davranışları, düşünce şekilleri ve kendilerine ilişkin duyguları üzerinde etki sahibidir ve kabuslar, travmatik anı yeniden yaşama ve rahatsızlık verici düşünceler gibi semptomlara açık olur. Bu kişiler “ ben güçsüzüm”, “değersizim”, “terk edileceğim” gibi kendilik atıflarına sahip olacaklardır.

Tabii ki bu gibi travmalara maruz kalmayan danışanlarda da bu gibi olumsuz atıflar görülebilir. Bu danışanlar kendilerine dair bu olumsuz yargılarını erken çocukluk döneminde edinmiş gibilerdir. Bu danışanlar bir mayın tarlasında patlama yaşamamış, cinsel tacize uğramamışlardır ancak yine de onlara söylenmiş ya da yaşadıkları bir şeyin anısı sinir sisteminde kitlenmiştir ve travmatik olaylara benzer bir etki yaratmaktadır. Bu kişiler de değerlendirme yapıldığında “ büyük T” travma madurları gibi olayı görürler, hissederler ve olaydan ya da hissedilen olumsuz inanıştan da oldukça etkilenmişlerdir. Aslında sözlük anlamıyla da baktığımızda uzun süreli olumsuz etki bırakan olaylar doğaları gereği travmatik olarak adlandırılır.

Var olan işlev bozukluklarının temelinde geçmiş deneyimler olduğu kavramı yeni değildir. Bu durumların EMDR, bellek depolama ve Adaptif Bilgi İşleme Modeli bağlamında bir örnek üzerinde nasıl etkili olduğuna bakalım. Küçük bir kızın babasının yanında yürümekte olduğunu ve onun elini tutmak için uzandığını hayal edelim. Tam o anda baba özellikle ya da yanlışlıkla kolunu geriye doğru sallar ve çocuğun yüzüne vurur.

Çocuk yoğun ve olumsuz bir duygu deneyimler ve bunu “istediğimi elde edemiyorum, benimle ilgili bir şeyler yanlış gidiyor olmalı” şeklinde içselleştirebilir. Bu duygu, belki yoğun bir çaresizlik ve güçsüzlük duygusu, görüntüler, sesler ve tokadın acısı sinir sisteminde depolanır. Adaptif.

Bilgi İşleme modelinde düğüm olarak da adlandırabileceğimiz bu deneyim, kişinin hayatında ilk öz tanımlayıcı olaylardan biri olarak mihenk taşı olabilir. Anılar çağrışımsal olarak bir arada depolandıklarından bu tip bir reddedilmeyi temsil eden bir sonraki olay da bu düğüme katılacak ve bu küçük kızın kendi öz değerini tanımlamasında önemli bir yer oluşturacak nöral ağın oluşumunu başlatacaktır. Devamında anne, baba, kardeşler, arkadaşlar ve diğerleri tarafından reddedilme deneyimlerinin hepsi bağlantılı bilgiler olarak bu düğüme katılacaktır. Dilin gelişiminden sonra da benzer duygu taşıyan farklı çocukluk anıları da bu düğümün çevresinde bellek ağlarına bağlanacaktır. Peki olumlu deneyimler? Olumlu deneyimler bu ağ ile özdeşleşemez çünkü düğüm olumsuz bir duyguyla tanımlanmıştır.

Duygu ile yönlenen sözel kavramsallaştırma bir kere nöral ağda kurulduktan sonra bu, devamında gelen her deneyimin genellenerek bu ağda toplanması anlamına gelir. Bu süreç ergenlikte de yetişkinlikte de devam eder: Örneğin yukarıdaki örnekteki kız bir öğretmen ya da duygusal bağ kurmak istediği biri tarafından geri çevrildiğinde yaşanan tüm olaylar aynı düğüm noktasına bağlanabilir. Bu kız çocuğu bir yetişkin olduğunda ne olur? Bu durumda reddedildiğini hissettiği ya da reddedilme ihtimali içeren her olay nöral ağa katılır ve “istediğimi alamıyorum, bende bir sorun var” ifadesi genellenir ve reddilme duygusu ile ilişkilendirilir. Zamanla üst üste biriken olaylar kendi kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür, böylece reddedilme olasılığının en ufak bir işareti bile “bende bir sorun var” inancının baskın olduğu bir nöral ağı tetikleyebilir.

Peki bunlar nasıl çözülecek? Bu rahatsızların çözümüne doğuştan var olan “kendini iyileştirme” sürecinin uyarılması ile ulaşılır. Adaptif Bilgi İşleme modeline göre tüm o karmaşık düşük özsaygı ve öz yeterlilik unsurları ile birlikte psikolojik işlev bozukluğu sinir sistemine yukarıda anlatıldığı şekilde depolanan bilgiden kaynaklanır. EMDR aracılığı ile bu bilgiye ulaşılır, bilgi işlenir ve adaptif şekilde çözümlenir. Bunu sağlamak için de danışandan zihnine orijinal olaya ilişkin bir görüntü getirmesi istenir ki, fizyolojik olarak depolanmış bilgi uyarılsın. Bu bilgi uyarıldıktan sonra göz hareketleri(ya da diğer uyaranlar) ile bilgi işleme mekanizması aktifleştirilir ve her yeni set ile birlikte adaptif bilgi nöral ağda özümsenir ve hedef malzeme sağlıklı/işlevsel bir duruma gelene kadar dönüştürülür. Danışan altta yatan “bende bir sorun var “inancı yerine “ben iyiyim” gibi bir inancı alınca daha farklı davranmaya başlayacaktır. Çoğu danışan için başarılı EMDR seansları tüm nöral ağda genellebilir yeni pozitif kognisyonlarla sonuçlanır. Yani terapötik çözüm, hedefin her boyutu ile geçmiş ve güncel ilintili olaylarda kendini gösterir (görüntü, beden duyumları, duygular vs.) ve davranışta uygun değişimler ortaya çıkar. EMDR bilgi işleme sistemini harekete geçirip onu dinamik bir şekilde tuttukça çocuk bakış açısındaki suçluluk, korku gibi duygular ve düşünceler sorumluluk, güvenlik ve seçim yapabilme özgüvenini içeren yetişkin bakış açısına dönüştürülür.Uzun süreli psikodinamik terapide bile içgörü zaman içerisindeki tek bir anda ortaya çıkar; Adaptif Bilgi İşleme modelindeyse içgörü iki nöral ağ birbirine bağlanınca oluşur.

EMDR  tedavisi sırasındaki değişim diğer klasik tedavilere göre daha hızlı oluşur çünkü muhtemelen;

1. Anıların gruplar halinde hedeflenmesi mümkündür.(Örneğin “ben değersizim” teması etrafında toplanan anılar)

2. İşlevsiz duruma bağlı malzemeye direkt olarak ulaşılır.

3. Odaklı protokoller kullanılır.(Örneğin, panik atak için kullanılan protokol ile obsesif kompulsif bozukluk için kullanılan protokoller birbirinden farklıdır. Bu danışanın ihtiyacına ve geldiği probleme göre değişir, terapist danışana en iyi gelecek yöntemle müdahale eder.)

4. İçsel bilgi işleme sisteminin uyarılması bilgiyi direkt olarak fizyolojik bir düzeyde değişime uğratır.

Özet olarak söyleyecek olursak; Adaptif Bilgi İşleme modeli doğuştan var olan ve rahatsız edici girdileri adaptif bir çözülme ve psikolojik olarak sağlıklı bir bütünleştirmeye dönüştürmeye programlı bir sistemin varlığını öne sürer. Bir travma, bilgi işleme sistemini bozup algıların duruma bağlı bir biçimde depolanmasına ve TSSB(Travma Sonrası Stres Bozukluğu) semptomları olarak kendini göstermesine sebep olabilir. Adaptif Bilgi İşleme modeli bu duruma müdahale eder ve” Büyük T” travmaların sistemi bozucu etkisini ortadan kaldırarak zihnin iyileşmeye doğru gitmesini sağlar.

Erken dönem deneyimlerine dayanan pek çok psikopatolojinin duruma bağlı bir şekilde depolandığı varsayılır. Bu olayların etkisini “küçük t” olarak da adlandırabiliriz. Bu adlandırma, çocukluk olaylarının kişi ve psikolojisi üzerinde olumsuz etkilere sahip olabileceğini ve var olan durumlar karşısında aniden olumsuz duygular ve duyumların tetiklenebileceğini ifade eder. Böylece çocuklukta yaşanan bir aşağılanma olayı işlevsel olmayan bir şekilde kişinin bir yetişkin olarak kendilik algınısı ve uygun davranışlar sergilemesini etkileyebilir. Açıkça “küçük t” olarak adlandırılan ve sık görülen bu deneyimler çocuk tarafından “küçük” hissedilmez. Bu durum olayın duygusal bir doluluk ve işlevsel olmayan depolamayla sonuçlanmasına neden olur. Yine de, EMDR olayın nedeninden ya da ne zaman önce gerçekleştiğinden bağımsız olarak bellek ağlarının çağrışımsal doğası pozitif tedavi etkilerinin genellenmesiyle var olan öz değerlendirme ve davranışların düzeltilmesine olanak verir.

Sıkıntı yaşadığınız ve çözümlemek istediğiniz konu ne olursa olsun EMDR bilgi işleme sistemindeki blokajı kaldıran ve bu sayede iyileşmeyi sağlayan,  pek çok terapi ekolüne göre daha hızlı bir iyi oluşu getirdiği gözlenen bir terapi ekolüdür. Kendinizle ilgili değiştirmek, kurtulmak ya da daha iyisini istediğiniz durumlar varsa, kendinize bir iyilik yapın ve psikolojik destek almak için bir adım atın!

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)