OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE ÇOCUKLARDA CİNSEL EĞİTİM

Yazar Selen MorayPsikolog • 11 Ocak 2017 • Yorumlar:

Çocuklarda en önemli şeylerden biridir merak... İçine doğdukları dünyaya dair her şey

onlarda bir ilgi uyandırır. Bulundukları bu yer ile ilgili pek çok sorular sorarlar, sınırlarını,

kendilerini, diğerlerini keşfetmek isterler. Anne-baba çoğu kez çocuğunun merakını gidermek

için bitmek bilmeyen sorulara sabırla yanıtlar verir. Ancak konu cinsellik olduğunda çoğu

ebeveynin geri adım attığı, kaçamak yanıtlara başvurdukları, yanlış/eksik bilgilendirme

yaptıkları görülmektedir. Oysa ki, insan gelişiminin doğal ve kaçınılmaz bir parçası olan

cinsellik göz ardı edilip, öğretilmesi ileriki zamanlara bırakılacak ya da üstün körü cevaplarla

geçiştirilecek bir konu değildir.

Erken çocuklukta çocuğun yaşına ve gelişimine uygun bir cinsel eğitimin verilmesinin

pek çok yararı vardır. Bunlardan belki de en önemlisi, çocuğun hem kendi hem de karşı cinsin

bedenine saygı duymayı öğrenmesi ve bu sayede yetişkinlik hayatında sağlıklı ilişkiler

kurabilmesidir. Cinsel eğitimi aşama aşama ve yaşına uygun olarak alan çocuk/kişi, sonraki

yaşamında karşı cinsle kurduğu ilişkilerde dengeli olur.(Tuzcuoğlu, Tuzcuoğlu, 2004) Çocuk

kendi bedenini öğrenerek, ona karşı sorumluluklarını bilecek ve bilgisi ölçüsünde kendine

olan güveni de artacaktır. Ayrıca çocuğun anne-babasından uygun ve doğru bir cinsel eğitim

alması, kontrol edilmesi gittikçe zorlaşmakta olan teknolojik aletler aracılığı ile ya da

çevreden duyacağı cinsellikle ilgili yanlış bilgileri içselleştirmesi önünde koruyucu olacaktır.

Ayrıca mahrem bölgelerin gizliliği ve özel olduğu ile ilgili çocuğa bilgi verilmesi, cinsel

istismara karşı koruyucu önlemlerin başında gelmektedir.

Anne babanın cinsellik ile ilgili çocuğa yansıttığı tutum, çocuğun bu açıdan kafasının

karıştığı durumlarda onlara başvurup başvurmayacağını belirler. Eğer anne-baba cinsellik

konusunda katı bir tutum içinde ise ya da üstün körü bir cevap veriyor ise; çocuk bu konuya

dair merak ettiklerini farklı bir yolla öğrenmeye çalışacak ve belki de bu yol onun gelişimi

açısından sağlıksız olacaktır. Bu nedenle ebeveynler cinselliğe dair konularda çocuklarına

demokratik bir tarzda yaklaşmalı, çocuğun yaşına uygun nitelikte cevaplar ile onlara yol

gösterici olmaktan kaçınmamalıdır.

Çocuklarda cinsellikle ilgili sorular genellikle 3 yaş civarında, cinsiyetlere dair

farklılıklar hakkında başlamaktadır. Çocuklar, kız ile erkekler arasındaki anatomik

farklılıkları ayırt ettiği noktada soru sormaya başlarlar. Bu sorular karşısında çocuğu

ayıplamak, "yaşın küçük büyüyünce öğrenirsin" şeklinde cevaplamak, susturmaya çalışmak

yanlış ebeveyn tutumlarıdır. Bunun yerine, çocuğun yaşına uygun şekilde cevaplarla, çocuğun

merakını gidermek, hem çocuğun ebeveyni ile olan iletişimini güçlendirecek hem de daha

farklı ve yanlış yollar ile bu merakını gidermesinin önüne geçilmiş olacaktır.

Çocuğa cinselliğe dair yanlış, gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermek doğru bir

davranış değildir. Örneğin çocukların nereden geldiği sorusuna "leyleklerin getirdiği",

"klinikten alındığı" gibi cevaplar verilmemelidir. Böyle bir durumda küçük çocuk her

kızdığında kardeşinin alındığı yere bırakılmasını isteyebilir, aynı zamanda anne babayı her

kızdırdığında alındığı yere bırakılacağından korku duyabilir.(Yılmaz, 2009, ed. Deniz)

Çocukların nereden geldiği sorusunu soran bir çocuğa "Anne karnında özel ve güvenli bir

bebek yuvası vardır, orada yaşar ve büyürler. Zamanı gelince de annenin içinden çıkarlar."

şeklinde bir yanıt verilebilir.

Anne-babalar, çocuğunun sorularının cinsel ilişki ile ilgili olabileceğinden endişe

duyarlar. Ancak okul öncesi dönemde çocuklar, buna dair sorular sormaktan uzaktır. Onlar

daha çok bebeklerin nereden geldiğini, genital organların neden kız ve erkeklerde farklı

olduğunu, bebeğin anne karnına nasıl girdiğini ve çıktığını merak eder ve öğrenmek isterler.

Bunlar oldukça normal sorular olup, yanıtlamaktan kaçınılmaması gerekir.

Anne babaların bir başka çekincesi bu tarz sorulara yanıt verilmesi durumunda

çocuğun merakının daha da kamçılanacağı ve bunları uygulamak isteyebileceğidir. Ancak asıl

çocuğun merakının sorularına yanıt bulamadığı durumlarda daha çok kamçılanacağı ve yanıt

alamadığı soruları davranışlarla dışa vurabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Örneğin bu

konularla ilgili bilgilendirilmemiş bir erkek çocuğu evlerine misafirliğe gelen bir kız

çocuğunun eteğini kaldırıp bakmaya çalışabilir, kafasındaki soruya bu şekilde yanıt bulmaya

çalışabilir. Bu noktada uygun tepki şu şekilde olabilir: Ebeveyn, “Kız çocukların neden

senden değişik olduklarını merak ediyorsun. Sorsan ben sana anlatırdım” dedikten sonra

açıklamasını yapar, sonra da kesin bir dille herkesin bedeninin kendine özel olduğunu anlatır.

Başka soruları olursa sorarak da öğrenebileceğini söyler. Merakı giderilen ve gereksiz yere

suçlanmayan çocuk da sonraki sorularını ana babasına yöneltmekten çekinmez.(Yörükoğlu,

1984)

Çocuk hazır olmadığı bir soruyu sormaz. Sorduğu sorular tek tek ve aralıklı bir

şekildedir. (Bulut, 1998) Ebeveyn nasıl yanıtlaması gerektiğini bilmediği bir soruya hemen

yanıt vermek zorunda değildir. "Bunu bende tam olarak bilmiyorum ama senin için araştırıp

öğrenirim." şeklinde bir yanıt, çocuğun yönelttiği sorulara değer verildiğini hissetmesini

sağlayarak güven duygusu pekiştirmesine, sorularını anne/babasına sormaktan

çekinmemesine, sorduğu soruyu ebeveyninden öğrenene kadar sabretmesine yarar sağlar.

Ancak ebeveyn verdiği sözü unutmamalı ve en yakın zamanda çocuğun sorusunu

yanıtlamalıdır.

Ebeveynlerin vereceği yanıtlar ayrıntıya girmeden, çocuğun gereksindiği bilgiyi

kapsayacak şekilde olmalıdır. Örneğin neden bir penise sahip olmadığını soran bir kız

çocuğuna "Kızlar ve erkekler ayrı yaratılmışlardır. Kızların vajinası ve erkeklerin penisi

vardır." şeklinde bir yanıt yeterli olacaktır.

Ebeveynlerin endişe ettiği bir diğer konu ise çocukta mastürbasyondur. Bu korkulacak

bir durum değildir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, çocuğun mastürbasyon yaptığı

yere ve sıklığına dikkat edilmesidir. Çocuk çok çeşitli nedenlerden dolayı bu eylemi yapabilir.

Bu eylem daha çok çocuğun kendini keşfetmek istemesi, merak etmesi, duygusal açıdan zevk

almaya çalışması gibi amaçlara hizmet etmektedir. Araştırmalara göre dokunsal ve duygusal

açıdan ihmal edilen çocuklar arasında daha yaygın olarak görülmektedir. Bu davranış

karşısında azarlama, ceza verme, ayıplama gibi tutumlar pedagojik açıdan son derece

yanlıştır. Bu tutumlar çocuğun suçluluk duymasına neden olarak ruhsallığında çatışma

yaratacaktır. Çocuğun mastürbasyon yapması durumunda, anne babanın farklı bir etkinlikle

çocuğun dikkatini dağıtarak başka yöne çekmesi uygundur. Bu şekilde çocuğun davranışının

bir müddet sonra sönmesi beklenir. Ancak eğer bu davranış sıklıkla devam ediyor ve aleni

yerlerde yapılıyorsa anne babanın tutumlarının değişimi, çocuğun ruhsallığında onu rahatsız

eden şeyin ne olduğunun keşfedilmeye çalışılması(anne-baba boşanması, kardeş kıskançlığı,

uzun sürelerle yalnız bırakılma, vs..)ve buna dair çözümlerin üretilmesi gerekebilir.

Gerektiğinde bir uzmandan destek alınmasından çekinilmemelidir.

Psk. Selen MORAY

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)