Sosyal Fobi

Yazar Mehmet KaradağÇocuk Psikiyatristi • 30 Nisan 2021 • Yorumlar:

“Gözlerinizi kapatın ve bir an için sınıfa girdiğinizi düşünün. İçeride arkadaşlarınız ve öğretmeniniz var. Herkes size şaşkın şaşkın bakıyor. Siz de ne olduğunu anlamadan kafanızı eğdiğinizde bir bakıyorsunuz pantolonunuzu giymeyi unutmuşsunuz. O an çok utanıyorsunuz, yüzünüz kızarıyor, terlemeye başlıyorsunuz, elleriniz titriyor, bir yandan da kalbiniz hızlı hızlı çarpıyor, ardından sanki nefes alamıyor ve ölecek gibi hissediyorsunuz. Hemen oradan uzaklaşmak istiyorsunuz. Tabi utandığınız için de diğer gün o sınıfa tekrar girmek istemiyorsunuz.” İşte sosyal fobisi olan insanların hissettiği ruh hali tam olarak da buna benziyor. Her girdikleri kalabalık ortamda benzer hisleri ve fiziksel belirtileri yaşıyorlar. Tabi sonrada o ortamdan kaçmak, aynı hisleri yaşamamak için bir daha kalabalığa girmek istemiyorlar. Çünkü insanların kendileri hakkında zayıf, güçsüz, aptal ya da korkak gibi yargılarında bulunacağını düşünüyorlar. Bu durum gün geçtikçe hayatlarını daha çok etkilemeye başlıyor, kişi girdiği ortamda rahatsızlık hissettiğinden kaçmaya çalışıyor, ortamdan uzaklaşmak onu rahatlatıyor. Bu şekilde başlayan kısır döngü kişinin kalabalık ya da yabancı ortamlara girmemesine, kendi dünyasına kapanıp insanlardan uzaklaşmasına ve depresyona girmesine sebep olur.

Tanımına bakacak olursak, Sosyal fobi adı da verilen sosyal anksiyete (kaygı) bozukluğu, kişinin sosyal durumlara karşı aşırı ve akıl almaz derecede korku duyduğu bir tür anksiyete rahatsızlığıdır. Anksiyete, diğerleri tarafından eleştirilme, seyredilme ve yargılanma korkusundan kaynaklanır. Sosyal fobisi olan kişi hata yaparak başkalarının önünde rezil olacağından veya utanç duyacağından korkar. Belki de korkusu sosyal beceri eksikliği veya başkalarının önünde yaşanan bir deneyimle daha da kötüleşebilir, anksiyete patik atağa dönüşebilir. Korkunun bir sonucu olarak, kişi ya aşırı sıkıntı içinde bazı sosyal durumlara katlanır yâda hepsinden kaçınabilir. Sosyal fobisi olanlar henüz gerçekleşmemiş olaylar nedeniyle günlerce hatta haftalarca korku çekerler. Sosyal fobisi olanların çoğu korkusunun yersiz olduğunu bile bile bunun üstesinden gelemez. Sosyal fobinin görülme sıklığı %2 - %13 Aralığında seyretmektedir. En sık görülen psikiyatrik rahatsızlıklardan birisidir. Amerika’da erişkinler arasında yapılan çalışmada yaşam boyu sıklığı %13,3 olarak saptanmıştır. Sosyal fobi, daha çok 10-17 yaşlar arasında başlar. Sosyoekonomik durumu yetersiz, işsiz ve eğitim düzeyi düşük olanlarda daha sık görülür. Çocuk yetiştirme tarzı, toplum içine yeterince çıkmama, ailenin başkalarıyla görüşmemesi, çocukluktan itibaren çekingen bir yapının olması da görülme sıklığını arttırmaktadır.

Belirtileri nelerdir? Korkulan durumla karşılaşıldığında bedensel belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler yüz kızarması, kalp çarpıntısı, terleme, titreme, kas gerilmesi, ağız kuruluğu, nefes darlığı ya da nefes kesilmesi, mide-bağırsak sisteminde rahatsızlık ve ishaldir. Çocuklar kaygılarını ağlayarak, ebeveynlerine yapışarak veya öfke nöbetleriyle ifade edebilirler. O sırada kişinin aklından “Ben güçsüzüm, çirkinim, yetersizim, kötüyüm, sevilmeye layık değilim, hayâ yapmamalıyım, kusursuz davranmalıyım, herkes beni beğenmeli” gibi düşünceler geçer. Bu düşünceler sonrasında oluşan kaçınma belirtileri korkulan ortamı terk etme, bir daha o ortama girmeme, göz temasından kaçma, ilgisiz şeyler düşünme, başkasının önünde yemek yemekten, konuşmaktan kaçınma şeklinde olabilir. Bu hastalıkta ek psikiyatrik rahatsızlıklar da çok sık görülür. (Depresyon, panik bozukluk, takıntı hastalığı, çekingen kişilik bozukluğu gibi rahatsızlıklar.)

Sosyal fobinin tedavisi çok ayaklıdır. Tedaviye ailenin, eşlerin, öğretmenlerin hastanın ve doktorun aktif katılımı çok önemlidir. Hastalık ilaç tedavisi ve psikoterapi ile tedavi edilir. İki tedavinin beraber uygulanması başarı şansını önemli ölçüde yükseltecektir. Verilen ilaçlar vücudun salgıladığı “seratonin” isimli bir madde üzerinden etkilidir. Sanılanın aksine bağımlılık yapmaz, uyku getirmez, ileride kısırlık yapmaz. Bu sebeple güvenle kullanabileceğiniz ilaçlardır. Eğer siz veya çocuğunuz bu hastalıktan muzdaripseniz tedavisiz kalmayın!

Haftaya görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yazar

Mehmet Karadağ Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Doç. Dr.

Randevu al Profili görüntüleyin

Yorumlar: (0)