Yasın 5 Evresi

Yazar Derin KubilayPsikolog • 7 Haziran 2022 • Yorumlar:

Yas, sevilen birinin kaybına verilen doğal bir tepkidir. Yas sürecinde çok çalkantılı bir duygu seline kapılırız: Derin bir keder, ağlama krizleri, öfke patlamaları, anksiyete, yalnızlık ve çaresizlik bunlardan en önde gelenleridir. Kişi hayatındaki anlamı yitirmiş hissedebilir, bu kaybı engellemek için neler yapabileceğine dair obsesif düşünce döngülerine girebilir veya bu yalnızlıkla nasıl baş edeceğine dair çaresiz kalabilir.

Özellikle yas sürecini etkileyen etmenler arasında bu kaybın beklendik mi yoksa aniden mi olduğu, ölen kişi ile olan ilişkinin yakınlığı ve bu ölümün kişinin hayatı üzerindeki etkisi bulunur. Peki, psikoterapi yas sürecinde olan birine nasıl yardımcı olur?

Bilişsel Davranışçı Terapi ekolü kişiyi suçlu hissettiren düşüncelerin daha işlevsel olanlarla değiştirilmesi üzerine çalışır. Kabul ve Kararlılık Terapisi bu olumsuz duygulardan kaçmak yerine onları olduğu gibi kabul etme konusunda yardımcı olur. Psikodinamik terapi ise bu kaybın anlamına, ölümün bilinçdışı çağrışımlarına ve kişinin verdiği bireysel tepkilerin altında yatan sebeplere odaklanır. Bir diğer yandan EMDR terapisi yasın travmatik parçalarına odaklanarak işlevsel baş etme mekanizmalarının oluşmasına destek olur.

Yas süreci çoğu kişi için zor bir deneyimdir. Bu yüzden sevdiğiniz birini kaybettiğinizde bu durumla yalnız başınıza mücadele etmek zorunda değilsiniz. Sevdiklerinizin verdiği duygusal destekten yararlanmak, bu duyguları bastırmak yerine dışa vurmak ve psikoterapi sürecinde bu deneyim üzerine konuşmak çok değerli olacaktır.

 

Yasın 5 Evresi

  1. İnkâr: Sevilen birinin kaybını öğrendiğinizde veya ölümcül bir hastalığa yakalandığınızı bildiğinizde bu durum size çok gerçekdışı gelebilir. Yaşadığınız şokun etkisiyle zihniniz aslında işlevselliğini devam ettirmek için bu gerçeği kabul etmez; bu durumu inkar etmek en anlaşılabilir savunma mekanizmasıdır. Kendinizi uyuşmuş veya paralize hissedebilir, acı duyguları derinlere itebilirsiniz. “Bu tanı gerçek olamaz. Büyük ihtimalle sonuçları karıştırdılar.”, “O ölmedi; her an telefonla beni arayabilir. Bir yanlışlık olmalı.”

  2. Öfke: Öfke, derinlere itilen o acı duyguların bir maskesidir. Kişi, bu duygulara kapılmaktan kendini korumak için karşısındaki herkese öfke saçar. Bu öfke bazen aile ve arkadaşlara, bazen kendisine, bazense bu kaybı yaşatan Tanrı’ya yönelik olabilir. “Tanrım, neden o kişiyi elimden aldın? Ben bunu hak edecek ne yaptım?”

  3. Pazarlık: Kendimizi kırılgan ve çaresiz hissettiğimiz anlarda bu korkunç olayın sonuçlarını değiştirmek için birtakım fikirlere kapılırız. Bu ölümü engellemek için bazı davranışlar sergileseydik aslında bu sonuçların gerçekleşmeyeceğine inanırız. Bu noktada “eğer” ile başlayan düşünceler devreye girer. “Eğer babamı o gece arasaydım, belki ölmezdi”, “Eğer daha fazla hastaneye gitseydim belki bu hastalığı önleyebilirdim.”

  4. Depresyon: Sevilen birinin kaybına verilen normal bir tepkidir depresyon. Eğer bireyler hiçbir şekilde kendilerini depresif hissetmiyorsa o zaman anormal olan bir tepkiden şüphelenebiliriz. Kişi, kendi ölümlülüğünün de daha farkında olmaya başlar. Daha fazla sessizleşir, isteksizleşir ve yalnız başına vakit geçirmeye başlar. “Nasıl olsa yakında öleceğim, hayatın ne anlamı var?”, “Onsuz nasıl hayatıma devam edeceğim?”

  5. Kabul: Bu evre bir tür mutlu son değildir; ancak ölümün gerçekliğini kabul etmek ve hayata nasıl devam edeceği üzerine düşünmekten geçer. Psikoterapi, bu evreye girmeyi kolaylaştırabilir. “O her zaman anılarımda yaşayacak; beraber onca güzel yılı paylaştığımız için şanslıyım”, “Yapacağım hiçbir şey zaten bu ölümü durdurmayacaktı, benim bir suçum yok.” 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)