Ebeveynlerin Doğru Bildiği Yanlışlar

Yazar Seyhan Türkmen YalımPsikolog • 20 Ocak 2022 • Yorumlar:

Bir bebek dünyaya geldiğinde onu, en çok sevebilecek en çok fayda sağlayacak kişiler kuşkusuz ebeveynleridir. Ebeveynleri için bebekleri, dünyanın en kıymetli hazineleridir. Ebeveynler, ellerindeki olanaklarını çocuklarının fayda sağlaması yönünde değerlendirir. Uykusuz gecelerin ardından işe giderler, kendi keyif aldıkları pek çok aktivitelerden feragat ederler, yorgun geldikleri işten sonra çocuklarını eğlendirirler, çocuklarını işe gitmek için bırakmış olmanın suçluluğu ile zorunlu hallerin dışında hep çocuklarıyla beraber olmaktır bütün amaçları oysa ki çok önemli bir noktayı gözden kaçırırlar!… kalp, ilk önce hangi organa kan pompalar? Beyin! Akciğerler! HAYIR! Kalp ilk önce kendine kan pompalar! Eğer kendine kan pompalamazsa başka hiçbir organa kan pompalayamaz. Günümüz ebeveynler çocukları için en iyiyi, en ideal olanı hedefledikleri için iş, yaşam stresleri arasında kendinin keyif alabileceği bir aktiviteye yarım saat bile ayıramıyor. Bunu sonucunda farkında olamadığı negatif enerjisi ile evdeki bebeği ile keyifli vakit geçirdiğini düşünüyor. Halbuki ara sıra kendisi için vakit ayırdığı keyif alabileceği aktiviteden (açık havada yürümek, bir dostla kahve içmek gibi..) sonra döndüğünde çocuğu ile daha pozitif daha kaliteli vakit geçirebilir, çocuğunu enerjisinden bile bu sonucu gözlemler normalde huzursuz, huysuz olan çocuk daha rahat olabileceğini deneyimleyebilir.

Ebeveynlerin en çok yanıldığı şeylerden biri de’ bebektir anlamaz!!’ bir bebek anne karnından itibaren çevresinde gelişen pek çok bilgiyi bilinç düzeyinde anlamlandıramasa da duygusu ve bilgisi bilinçaltında kayıtlıdır. Ebeveynler, kaza, kavga, şiddet, taşınma, evlat edinme, ölüm gibi yaşam olayları için çocukları adına ‘ küçüktü hatırlayamaz, anlamaz’ derler ancak çocuğun bilinçaltında kayıtlıdır. Bir bebek bu dünyaya geldiğinde bir yetişkinin etrafı algılamaya çalışmasından çok daha fazla tanımlamaya çalışır. Örneğin bir bebek alışageldiği rutinin dışına uzun bir günden fazla süreliğine çıktığında strese girer hatta bu yüzdendir ki bir bebek ailesiyle tatile gittiğinde, uyku düzeni, yemek düzeni bozulabiliyor ya da hastalanabiliyor. Çocuk anlamaz diye bakan yetişkin bu durumu anlamlandıramıyor. Oysaki anlamaz diye bakılan bebek rutinin dışına çıktığı için strese girmiştir. Burada bebeğe anlamaz düşüncesi yerine ona şefkatli ve sakin bir ses tonuyla ebeveyni onun kaygısını anladığını ifade edebilir. Bir insan, stresli olduğunda vücudunda adrenokoortikotropik hormon (ACTH) adında bize zarar veren stres hormonu salınır ve bir bebek içgüdüsel olarak bu hormonu bedeninden atabilmek rahatlayabilmek için ağlar. Bilimsel araştırmalarda duygusal gözyaşı ve yaşartıcı kullanılarak akıtılan göz yaşı alarak çaptıkları incelemede duygusal gözyaşında ACTH varken yaşartıcı kullanılarak yapılan gözyaşında ACTH gözlenmemiş. Bir bebek de eğer fiziksel ihtiyaç(açlık, altı ıslaklık, ağrı sancı ateş)dışında, stres kaynaklı ağlıyorsa ebeveynin bebeğini konteyn etmesi şefkatle bebeğinin sakinleşene kadar kendini regüle etmesine fırsat vermesi gerekir. Bunu dikkatini başka şeylere çekmek, gezdirmek, gibi çocuğun ağlamasını bastırmak yerine şefkatle konuşarak bebeğini korkmuş olduğunu, onun duygusunu anladığını onunla konuşarak, tensel temas etmesi çocuğunun güvende olduğunu bebeğine hissettirmesi gerekir.

Dünyaya getirdikleri bebekleri büyüdükçe ebeveynlerin baş etmekte zorlandıkları konular da değişiyor. Bunlardan başlıca konular, yemek reddi, uyku, tv tablet süresi, oyuncaklarını toplamak, inatçılık, parktan eve gitmek istememek, kreşe gitmek istememek, gibi.. burada ebeveynler, çocuklarına olması gerekenleri neden niçin yapılması gerektiğini, olursa neler olabileceğini bazen özendirerek, bazen de olmazsa nasıl kötü olabileceğini sabırla anlatırlar.. ama sonuç alamazlar, çocuk yine aynı istenmeyen davranışları sergiler. Çocuklar somut düşündükleri için sözel ifadeleri anlayamazlar yetişkin uzun uzun anlattığında çocuğun anladığını zannederler. . halbuki çocuğun iletişim dili kelimeler değildir! Çocuklar deneyimleyerek öğrenir! Bir çocuğa milyon kez, ‘sıcak dokunma yanarsın’ diyelim anlatalım ama çocuk yine yeniden o sıcak nesneye dokunmaya çalışır. Burada ebeveyn çocuğunun elini kendi güvenliğini sağladığı kontrolünde çocuğunun elini tutarak o sıcağı deneyimlemesine fırsat vermelidir. Çocuğun o nesnenin tehlikeli olduğunu kendisinin deneyimleyerek öğrenmesi ebeveyni tarafından milyon kez anlatılmasından daha etkilidir.

Ebeveynler, çocuklarına 24 aylık olduktan sonra sınır koymaya başlayabilirler. Bir çocuğa sınır koymamak ona yapılabilecek en büyük kötülüktür. Sınırlar ve bu sınırlardaki kararlılık çocuğun da kendini güvende hissetmesini sağlar. Bir ebeveyn bir gün çocuğun sevmediği bir yemeğin yerine alternatif yemek yapabilirken başka bir gün o yemediği için çocuğuna kızabilir. Çünkü insanın doğası gereği bazen ebeveynin duyguları da doğal olarak istenmeyen seviyelere ulaşabilir. Bunun önlenmesi için sınırların olması ve bunda istikrar sağlanması gerekir.

Çocukla bir kriz yaşandığında düzenin sağlanması için gereken kuralları öğretme aşamasında 3 adım vardır bu adımlar kısaca şöyledir:1.adım olan aynalama aşamasında; ebeveyn, öncelikle çocuğunun zihninden o olaya bakmalıdır. Neden o olayı reddediyor? Niçin yapmak istemiyor? Ya da neden bu tepkiyi veriyor? bu soruları Ebeveynin algısı olarak değil o yaştaki çocuğun aklından geçen düşünce, duygu ne? Onun gözünden cevaplandırıp bulduğu cevapları çocuğuna, onun mimiklerinden de faydalanarak çocuğuna anlaşıldığını, onun dilinden ifade etmelidir. Çocuğun duygularını düşüncelerini onu yargılamadan olması gerekeni anlatmaya çalışmadan olduğu gibi onun anlaşıldığını, çocuğuna hissettirecek şekilde konuşmalıdır. Yargılanmadan anlaşıldığını hisseden her birey iletişim kapılarını açar. Burada çocuğa asla neden? Niçin? Gibi sorular sorulmamalıdır! Soruları çocuğun zihninden ebeveyn cevaplandırmalıdır tahminen bulunan cevabı çocuğa onun hisleriyle söyleyerek anlaşıldığınıı belirtmelidir. Tabiki ebeveynin çocuğuna olması gerekeni yapmama gerekçesini anladığını ona söylemiş olması ona o sorumluluğu vermeyeceği anlamına gelmiyor! 2.adım olan sınır koyma aşamasına geçiyoruz. Nasıl 1. Aynalama aşamasında onun hisleriyle koşulsuz onu anlaşıldığı, kabul edildiği hissettirilse de 2.adım sınır koymada da sakin ama bir o kadar da emin ve kararlı bir ebeveyn olarak en fazla bir cümlelik olması gereken kuralı net bir ifade ile belirtilmesigerekiyor.3. adım seçim yaptırma kısmında ise çocuğa ‘sen’ dili kullanarak negatif pozitif seçim hakkı verilerek çocuğa yaptığı seçimin sorumluluğunu deneyimlemesine imkan sağlamak gerekiyor. Şunu unutmayalım ki ebeveyn çocuk arasında demokratik bir ilişki yoktur. Hayatta doğru ya da yanlı mekanizması henüz belli bir olgunlaşmaya gelmemiş bir çocuğun’ ben sadece çikolata yiyeceğim’ demesi üzerine ebeveynin onu tercihlerine izin vermesi gibi bir demokrasi beklenemez.

Bu üç adıma örnek verecek olursak: yemekte ıspanak vardır ve çocuk ıspanak yemekten nefret ediyor makarna yemek istiyor. Burada olması gerekenler sırasıyla (1.adım, aynalamada çocuğun penceresinden bakan ebeveyn onu mimikleriyle) ‘’ıspanak sana çok iğrenç görünüyor, kötü bir kokusu var onu yemek istemiyorsun!’’ diyerek onu gerçeğini kabul etmeli.( Arkasından olması gerekeni belirttiği emin bir tavırla 2.adım sınır koymak) ‘’bu ıspanaktan iki kaşık yemelisin.!!’’ 3. Adım olan seçim yaptırmada, ‘’ ya ıspanaktan iki kaşık yemeyi seçersin ve arkasından makarnadan ve başka diğer sevdiğin yiyeceklerden yemeyi seçersin ya da ıspanaktan yememeyi seçersin bu akşam sevdiğin şeyleri yemekten vazgeçmeyi seçersin hangisini seçiyorsun? Diyerek çocuğa yaptığı seçimin sorumluluğunu almayı deneyimletmeliyiz. Eğer ebeveyn bunları söyledikten sonra yine arkasından çocuğa makarnayı veriyorsa o çocuğun yaptığı seçimin sorumluluğunu da almayı öğretemez ve çocuğu ebeveynin söylediklerini referans almaz çünkü söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmayan ebevyn algısı oluşmuştur çocukta. Çocuklara sınırlar konmalıdır onların anlaşıldığı hissettirilerek kabul edilerek sınırlar konmalı ve seçimler sunulmalıdır eğer çocuk yaptığı negatif seçim hakkını kullanıyorsa bunun da sorumluluğu çocuğa verilmelidir. Kötü anne babalık yoktur ama kötü ebeveynlik vardır. Çocuklarımıza tamamen iyi niyetle yaptığımız doğru bildiğimiz davranışlar onlara uzun vadede zarar verebilir. Çocuklara sınır koymak ama bu sınırı olması gerektiği gibi koymak gerekir.

 

Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Yorumlar: (0)